Ana Sayfa Blog Sayfa 28

Kurban Kavurma Tarifi – Nefis Bir Kurban Kavurma Nasıl Yapılır?

0

Mübarek Kurban Bayramınız kutlu olsun. 🙂 Allah nasip eder de, kurban keserseniz ya da evinize kurban eti gönderilirse, bu etin nasıl kavrulması gerektiğini merak edenleriniz olabilir diye düşündüm. Fırsat olsa aslında, kesildikten sonra dinlenmeye bırakılmış etten yapılan kavurma daha lezzetli olur ama herkesin buzdolabında, bunun için, restoranlarda olduğu gibi bol bol alan olmadığı için, maalesef bu her zaman mümkün değil. Daha yeni kesilmiş ve hiç dinlendirilmemiş bir et, dinlendirilmiş bir ete göre, çok daha zor pişeceği için, bunun nasıl kavrulacağını, genel olarak size kuzu tarifi üzerinden yine adım adım anlatmaya çalışayım istedim. O zaman nefis bir Kurban Kavurma Tarifi gelsin mi?

Adım Adım Resimli Anlatımıyla KURBAN KAVURMA TARİFİ

Malzemeler

  • Kuzu eti
  • Kuzunun kendi iç yağı
  • Tereyağı
  • Tuz
  • Kekik
  • Pul biber
  • Karabiber

Etin bölümleri de lezzetini etkiliyor tabi. “En çok kıvırcık kuzunun ve özellikle de kol ve but kısımları en lezzetleri kısımlarıdır” denilir, benden söylemesi:)

Kurban Kavurma Tarifinin Hazırlanışı

İlk olarak döküm (yoksa teflon) tavamızda kuzunun kendi iç yağlarını koyup, eriyene kadara kavuruyoruz. Bu yağlar eriyince ve posa kısmı iyice çıtır çıtır kızarınca, bir kevgir yardımıyla erimeyen o kısımları (yani posasını), yağın içinden ayırıyoruz.

kurban kavurma nasil
Kurban Kavurma Tarifi – Kurban Kavurma Nasıl Yapılır?

Sıra geldi eti mühürlemeye…

Kurban Eti Nasıl Mühürlenir?

Şimdi o erimiş kendi iç yağının içine, kuzu etini ilave edip, en yüksek ateşte hızlı hızlı her yerini karıştırarak, etimizi mühürlüyoruz. Yani etin her yeri o yüksek ateşi görüyor ve etrafı koyulaşıyor ama içi henüz çiğ halde tabi ki. Bunun amacı etin kendi öz suyunu bu şekilde içinde muhafaza etmesini ve yumuşak kalmasını sağlamak.

Mühürleme işlemi bittikten sonra, ocağın altını daha kısık ateşe alıyoruz ve tencerenin kapağını da kapatarak, günlük et olduğu için uzun sürecek pişme işlemine böylece başlıyoruz. Her dakika değil ama, arada yine gelip bir alt üst edip, karıştırmanızı öneririm.

Kavurma piştikten yani etiniz istediğiniz yumuşaklığa geldikten sonra, içine aromasını vermesi ve lezzetini daha da artırması için, etin miktarına göre değişecek şekilde, fotoğrafta gördüğünüz oranda (1 yemek kaşığı kadar) tereyağ ekliyoruz.

nefis-kurban-kavurma-nasil-yapilir-resimli-tarif
Kurban Kavurma Tarifi – Kurban Kavurma Nasıl Yapılır?

Tereyağını, etin her yerine homojen şekilde ulaştıracak şekilde tavayı karıştırıyoruz. Tereyağ eriyince, artık pişirme işleminin sonlarına geldiğimize göre, tuzu ve diğer baharatları katma zamanı, işte şimdi geliyor.

İstediğiniz miktarda tuz, ve arzununa göre pulbiber, karabiber ve kekiği etinize ekleyip, güzelce karıştırdığınızda kurban etinizin kavurma işlemi de sona ermiş oluyor.

Etin Yanıına Ne Yakışır? Tabi ki Nefis Bir Pilav

Yanına nefis bir de pilav yapmak isterseniz, en kolay anlatımlı tariflerine Üşengeç Şef’den adım adım resimli Sade Pilav tarifi veya Şehriyeli Pilav Tarifi‘ne tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Haydi afiyet olsun:)

Sait Halim Paşa Yalısı’nda Boğaz’a Karşı Sinema Geceleri

0

Boğaz’ın en güzel incilerinden biri olan Yeniköy’deki Sait Halim Paşa Yalısı’nda, Ağustos ve Eylül ayı boyunca, Gaggenau sponsorluğunda açık hava sinema geceleri düzenleniyormuş ve benim bundan geçen Pazar, sabah kahvaltısına gittiğimde anca haberim oldu. Kahvaltıyı ayrı bir yazıda özel olarak anlatacağım anlatmasına da, ah ben bu sinema etkinliği nasıl atlamışım? 🙂

Son birkaç gösteri kaldığını da duyunca, bu eksikliğimi hemencecik telafi etmek üzere, ilk fırsatta Biletix’den biletlerimiz alındı. “Yemekli bilet” veya “yemeksiz bilet” diye tercihinizi yapabiliyorsunuz. Bizimki, tabi ki de yemeklisinden! Her gün böyle bir Yalı’da, böyle bir manzarada yemek yemediğimize göre, bu deneyim fırsatını asla kaçıramam:)

sait halim pasa yalisi28229

Film gösterimlerinin olduğu günler kapılar, yemekli bilet alanlar için saat 19:00’da açılıyor. Birbirinden güzel renk geçişleriyle, insanı büyüleyen Boğaz Köprüsünü, mehtabı ve yakamozları hemen karşınızda hayal edin… Yalı’nın deniz kıyısındaki bahçe bölümüne gelince, bu manzara karşısında, gerçekten bir afallanıyor. 🙂

Bu yıl ilk defa böyle bir etkinliğe ev sahipliği yapan Yalı, gündüz olduğu kadar, gece de çok şık ve görkemli. Müzik harika, ambiyans daha da harika…

sait halim pasa yalisi sinema 3

Herkes 20:30’da başlayacak olan filme kadar, denize nazır sandalyelerine kurulmuş, Yalı’nın ödüllü şefinin hazırladığı birbirinden lezzetli soğuk ve sıcak açık büfe atıştırmalıkların ve şarap da dahil, istediği içeceğin keyfini, sınırsız olarak çıkarıyor. Hamburger, Mini Köfteler, Fırın Patatesler, Börekler, Dürümler, Gnocchiler, Edemameler, daha neler neler…

sait halim pasa yalisi sinema 4

Yediğim en lezzetli kızarmış patatesi burada buldum ve “Üşengeç Şef damak çatlatan kızarmış patates ödülü” verdim kendisine laf aramızda:)

Yemeklerin ardından, havanın iyice kararmaya başlamasıyla birlikte, başka bir güzelliğe bürünen Boğaz’ın tadı, bir de dondurma ikramları yapıldığında, daha da artıyor. Güleryüzlü servisinden, kullanılan malzemelerine kadar, Sait Halim Paşa Yalısı’nın o düğün ve davetlerinden bildiğimiz kalitesi, bu etkinlikte de her tarafta kendini gösteriyor.

sait halim pasa yalisi sinema

Deniz kenarında leziz ikramlarla başlayan gece, saatler 20:30’u gösterdiğinde, yıldızların altında, açık havada, yönetmen koltuklarına rahat rahat kurulan sinemaseverlerin, dev ekranda gösterime başlayan film seyrine dalmasıyla devam ediyor. Peki sinema olur da, patlamış mısır olmaz mı? Tabi ki, onu da unutmamışlar sağolsunlar.

Film başladığında, sahildeki herkes gelip yerlerini aldı ve tüm koltuklar doldu. “Benden başka herkesin haberi varmış, seneye kalsaydı içimde uhde kalırdı” diye geçirdim içimden 🙂

sait halim pasa yalisi sinema 6

Biz kendimize bir güzellik daha yaparak, filmi locadan izledik. Loca, Yalı’nın Boğaz Köprüsü’nü de gören ve ekrana yukardan bakan şahane bir balkonunda yer alıyor.

Güya “ben daha bi’şey yemem” diye filmi izlemeye başladığımda, önce sağlıklı atıştırmalıklardan en sevdiğim Edemamelerin tadını çıkardım, ardından da mis gibi kokan, sıcacık patlamış mısırım ve yanında soğuk içeceğimle, uzun zamandır istediğim romantik ve nostaljik bir ortamda, hala Yaz’dan kalma harika bir havada, muhteşem bir gece geçirdim. Aslında film bahaneydi, ama şansına o da iyi çıkınca, keyfimiz daha da katlandı.
sait-halim-pasa-yazlik-sinema-bogaz-gaggenau

Bu Çarşamda akşamı yapılacak “Some Kind of Beautiful” filminden sonra, son olarak bu Pazar günü, eskiden, tam da bu Yalı’da çekilen “Tosun Paşa” filminiyle bu sezonu kapatıyorlar. Harika bir nostalji gecesine hazır olun, çünkü film öncesi arzu eden izleyicilerle bir yalı turu yapılarak, filmin çekildiği mekan, önden keşfe çıkılacakmış. 🙂

Yeşil Vadi için birbirine düşen Seferoğullari ve Tellioğulları’nın komik çekişmesini anlatan bu efsane film, eminim ki bu şekilde izleyince, çok daha eğlenceli olacak. 🙂

tosun pasa

Anlayacağınız sadece son 2 tanecik kalmış. Eğer ilgileniyorsanız, siz de acele etmelisiniz, yoksa önümüzdeki Yaz’a kadar bekleyeceksiniz:)

Özetle bu sezondan geriye kalan film gösterileri:

    • 9 Eylül- Some Kind of Beautiful

13 Eylül- Tosun Paşa

Yemekli bilet kapı açılış saati: 19:00
Yemeksiz bilet kapı açılış saati: 20:00
Film gösterimi: 20:30

Fiyatlar:

Yemekli: Limitsiz içecek, dondurma ve patlamış mısır ikramları da dahil, açık büfe yemek ve Boğaz’da açık hava sinema keyfinin ücreti 150 TL.

Yemeksiz: Açık büfe yemek olmadan, Limitsiz içecek, dondurma ve patlamış mısır ikramları dahil, Boğaz’da açık hava sinema keyfinin ücreti 80 TL.

Loca: Yalı’nın enfes balkonunda Boğaz’a nazır, açık hava sinema keyfi yapmak isterseniz, Limitsiz içecek, dondurma ve patlamış mısır ikramları da dahil, açık büfe yemekle birlikte 250 TL.

Biletler Biletix‘te.

Sait Halim Paşa İletişim Bilgileri:
Adres: Köybaşı Caddesi No: 83 Yeniköy, İstanbul
Tel: (0212) 223 05 66

Les Ottomans Hotel’deki Güral G-Plus Lansmanı

0

Zaman su gibi akıp geçiyor… Güral Porselen’in yeni markası “Güral G Plus”ın, Les Ottomans Hotel’de yapılan lansmanının üzerinden 3 ay geçmiş neredeyse, oysa bana dün gibi geliyor:) Les Ottomans Hotel’in bendeki yeri çok özeldir. Çok keyifli bir akşamda, Boğaz’a nazır muhteşem bir ambiyansta, biricik eşimle nişanlandığımız yerdir ne de olsa:) O yüzden lansmanın Les Ottomans’da olduğunu öğrendiğimde, programım ne kadar yoğun olsa da, katılmam şart oldu:)

gural-porselen-ismet-gural-usengec-sef-gplus

Etkinliğin gerçekleştiği Park Şamdan & The Bar’dan içeri girdiğim anda, beni gözlerinin içi gülen, çok tatlı bir hanım, İngilizce olarak selamladı. Başladık ufaktan İngilizce hal-hatır sormalara… Sonra ben onun yabancı olmadığını anlayıp, Türkçe’ye döndüğümde, o da benim yabancı olmadığımı anladı ve gülüştük bayağı halimize :))

Meğerse kendisi Güral Porselen’in sahibi İsmet Güral’ın, avukat olan eşi Nesrin Hanım’mış. Sohbetimiz ilerlerken bana “Eskiden bir aktris vardı sarışın, bilmem hatırlar mısınız? Brigitte Nielson… Sizi ona çok benzettim, hatta kendi kendime bi’ “acaba?” dedim ama tabi onu gençlik halleriyle hatırlıyoruz, şimdi değişmiştir illa ki” dedi.

Az sonra gelinleri Ceren Hanım da sohbetimize katıldı ve “Uzaktan fark ettim de, bir Hollywood starını ne kadar andırıyorsunuz” dedi. “Yine Brigitte Nielsen benzetmesi mi?” geliyor acaba derken, bu sefer de “Charlize Theron’a ne kadar benziyorsunuz!” demez mi? Kemoterapiden dolayı tamamen dökülen saçlarımı, artık çok sevdiğim şu anki kısa haliyle kullandığımdan beri, bu benzetmeyi farklı farklı yerlerden, ara ara duymayı çok seviyorum haliyle:)

Bu arada laf aramızda da yani, Charlize’ın yıllar önce giydiğim kıyafetin aynısından bulup, pozumun aynısını vermesi, onun da bana benzemeye çalıştığının bir göstergesi olabilir mi sizce de? :))

usengec-sef-charlize-theron-benzerligi-ikiz-kardes

Şu halini Tarkan görse Sevgili Charlize’a, “başkası olma, kendin ol! Öyle çok daha güzelsin” diye ağır konuşurdu:)) Öğhk! Kendi esprimden, kendim nefret ettim hihihi.

Haydi gelelim Güral’ın basın ve cemiyet hayatından önemli isimleri ağarladığı özel davetine… İsmet Bey, eşi ve çocukları hepsi bir arada, tüm konuklarıyla tek tek ilgilenerek, bütün gün çok iyi bir ev sahipliği yaptılar. Sergiyi gezenlerin, yeni G Plus koleksiyonundaki parçalar hakkında sorduğu meraklı sorularını tek tek yanıtladılar.

gural-porselen-gural-g-plus-les-ottomans-lansman

Ailenin kızları Harika Güral’a özel olarak hayranlık duydum. İsmini hak eden bir güzelliğe ve çalışma disiplinine sahip bu kızımız, normalde çok neşeli ve eğlenceliyken, konu iş olunca bir anda ciddiyet geliyor yüzüne… Faaliyet alanları içindeki her konuya hakim, değişen ve gelişen trendleri yakından takip eden araştırmacı birisi olduğunu, konuşmamız derinleştikçe daha da fark ediyor insan.

Yeni markanın lansmanı vesilesiyle yapılan kısa bir “hoş geldiniz” konuşmasını da yine Harika üstlenmişti. İsmet Amca da hayranlıkla izlediği kızını haklı bir gururla alkışlayanlar arasındaydı.

gural-porselen-gural-g-plus-les-ottomans-lansman

Masada yan yana oturduğumuz için aklımdaki soruları da direkt Harika’yla konuştum. İlk olarak tabi ki mevcuttaki Güral Porselen ürünleriyle Güral G Plus’ın farklılıklarını öğrenmek istedim. “Yanakları normal yemek tabaklarından daha geniş, modeller farklı ve yere daha yakın. Normalde tabakların kenarları, biraz daha yukarı doğrudur ama bunlar 90 derece” dedi.

gural-porselen-gural-g-plus-les-ottomans-lansman

Eskiden Türk halkının genel talebi klasik modellermiş. Şimdi ortaya çıkardıkları bu koleksiyon, daha Avrupai stilde ve ebat olarak daha geniş. Baktığınızda Amerika ve Avrupa’ya ihraç ettikleri stillerin Türk zevkine uyarlaması gibi kabul edilebilir sanırım Güral G Plus koleksiyonu… Kalite olarak aynı, hammaddeleri de aynı ama tarzı biraz daha farklı ve renkleri daha canlı diyebiliriz.

gural-porselen-gural-g-plus-les-ottomans-lansman

Aralarında el emeği göz nuru sıfatının tam hakkını veren, tamamen el dekoru olanlar da var. Her birinin farklı farklı renk seçenekleri de varmış ama sergilenen alan kısıtlı olduğundan ötürü o gün lansmanda hepsi bulunmuyordu tabi:)

gural-g-plus-les-ottomans-lansman-jazz-muzik

Canlı Jazz müziğiyle daha da keyiflenen yemek esnasında, biraz da İsmet Amca’yla sohbet ettik. Büyükbabalarından kalma tam 48 yıllık bir şirketmiş. İlk resmi şahsiyeti Heriş olarak başlamış, daha sonra anonim şirket olup, 1989’da da Güral Porselen’i kurmuşlar. Şu anda 60 ülkeye ihraç edilen Güral Porselen; Kütahya’nın asırlara dayanan deneyimini ve nesiller boyu yaşatılan ustalığını 2000’li yılların teknolojisiyle harmanlamış adeta.

gural-porselen-gural-g-plus-les-ottomans-lansman

gural-g-plus-gural-porselen-yemek-takimi

Şu anda enerji, maden ve otelcilik sektöründe de yatırımları var. Köklü kurum kültürü ve gerçekleştirdiği bu tarz büyük yatırımlarla, ülkemizi Dünya’da başarıyla temsil eden bu önemli markanın başında bulunan İsmet Amca, Eskişehir Maarif Koleji Mezunu…Üzerine de İşletme ve İktisadi İlimler konusunda eğitim almış. Hala eski okul arkadaşlarıyla kepler, armalı cübbeler giyerek bir araya geldikleri davetler organize edip,  birbirlerini o zamanki okul numaralarıyla çağırıyor, geçmişteki gibi şakalaşıyor ve takma isimleriyle çağırıyorlarmış birbirileri:) Aynısını babamlar da ortaokul arkadaşlarıyla yapıyorlar, bayılıyorum bu tarz buluşmalara ben:)

Sevgili Harika’yla sohbetin bir yerinde, başından geçen komik bir anısını anlattı. Buna mesleki deformasyon ya da merak da denilebilir ama insanın hayatı, porselen yemek takımlarıyla dolu olunca, doğal olarak gittiği mekanlarda, masadaki tabağı şöyle bir çevirip, altındaki markasına bir bakar ya hani? İşte Harika’da bir gün iş seyahati için Barselona’da ünlü bir restauranttayken, tabağı çevirdiğinde “Güral” markasını görünce, önce şaşırıp, sonra pek bi’ keyiflenmiş. Şimdi bu onun için çok normal tabi ama, bu hikayeyi duyduğumdan beri, bana ne oluyorsa ben de aynı şeyi yapıp, aklıma geldikçe tabakların altındaki markalarına bakıp, Güral görünce gülümseyerek Harika’yı anıyorum:)

gural-g-plus-gural-porselen-yemek-takimi

gural-porselen-gural-g-plus-les-ottomans-lansmangural-g-plus-gural-porselen-kahvalti-yemek-takimi

gural-porselen-gural-g-plus-les-ottomans-lansman

gural-porselen-gural-g-plus-les-ottomans-lansmangural-g-plus-gural-porselen-kahve-fincan-seti

gural-g-plus-gural-porselen-yemek-takimi
Halen 35 mağazası olan Güral Porselen’in ürünlerine, aynı zamanda seçkin züccaciyelerden ve Gural.com.tr online mağazasından da ulaşılabiliyor.

gural-g-plus-gural-porselen-kahve-fincani

Ben eşimin bol köpüklü keyif kahvesini artık, bu en sevdiği Güral G plus fincanlarla sunuyorum.

Ayvalık’ta Doğuş Kalitesi: Murat Reis Ayvalık

2

Bir kaç yazı önce anlattığım ve beklentilerimizi çok da karşılamayan Midilli seyahatinden dönüşte, tatilimizin ikinci yarısı için Ayvalık’ta bulunan, denize sıfır Murat Reis Hotel’ine geçtik. Zamanında Ferit Şahenk’in dedesine ait olan bu otel, aslında ilk olarak 1970’li yıllarda açılarak, büyük düğün ve davetlerin verildiği, Ege’nin en popüler oteli haline gelmiş, ama dedenin vefatıyla birlikte zaman içinde atıl duruma geçerek, 20 sene kadar kapalı kalmış.
murat-reis-ayvalik-dogus-grubu-d-hotel

Tarihi Rum evleri, otantik dar sokakları, akvaryumu andıran cam gibi denizi, yemyeşil doğası sayesinde Ayvalık; Hülya Koçyiğit, Türkan Şoray, Filiz Akın, Cüneyt Arkın, Kadir İnanır, Fatma Girik, Münir Özkul, Zeynep Değirmencioğlu, Ömercik, Sezercik, Sadri Alışık, Hulusi Kentmen gibi, çocukluğumuza renk katan, Yeşilçam’ın en önemli aktör ve aktrislerinin rol aldığı unutulmaz filmlere sahne olmuş. Murat Reis Ayvalık da, bölgede çekilen Yeşilçam filmlerine ev sahipliği yapan en önemli otelmiş o zamanlar…

İşte onlardan biri olan “Hayat Sevince Güzel” filminin 57. dakikasından itibaren Murat Reis’ Hotel’in havuz başında konken partisi yapan kibirli teyzelerin olduğu sahne var. Dünya iyisi, naiflik timsali Ayşecik, yanında getirdiği Sezercik başta olmak üzere, üstü başı hırpani haldeki çocuklarla, bu sevimsiz hanımların yanlarına gelip, onlara yardım etmelerini rica eder. Tabi ki film bu ya, kendisini kahkalarla aşağılayarak, refüze ederler.

İşte o günlerden bugünlere gelindiğinde, ailenin en eski oteli olan Murat Reis, Doğuş Turizm Grubu yatırımıyla, şimdi aslına uygun olarak tamamen yenilenmiş ve 20 yıl aradan sonra, bu sene yeniden kapılarını açmış. Bizim gittiğimizde daha henüz açılalı 1,5 ay olmuştu sanırım.

Konum olarak, Ayvalık şehir merkezine 4 km, Sarımsaklı plajına 3 km ve Cunda Adası’na 15 km uzaklıkta yer alıyor. Hem bu kadar merkezi olup, hem de etrafının yemyeşil çam ormanlarıyla kaplı ve denize sıfır olması, otelin bence en önemli avantajlarından…

Otelden 55  km mesafedeki Edremit Havalimanı’na Bora Jet ve Pegasus Havayollarının yurt içi seferleri yanında, Almanya’dan da seferlerin başladığını duydum. Bunlar bölgede turizmin gelişmesi adına güzel adımlar tabi:)

murat-reis-ayvalik-dogus-grubu-d-hotel
Oda-kahvaltı veya yarım pansiyon olarak hizmet veren otelin Comfort, Superior, Bungalow, Deluxe, Suit ve Villa olmak üzere, toplamda 91 odası mevcut.
murat-reis-ayvalik-dogus-grubu-d-hotel

Bizim kaldığımız, deniz ve Adalar manzarasına sahip, pastel ve gri tonlarında tasarlanmış, yaklaşık 40 metrekarelik, taş zeminli bir Deluxe odaydı.
murat-reis-ayvalik-dogus-grubu-d-hotel-oda

murat-reis-ayvalik-dogus-grubu-d-hotel-oda

Manzaraya karşı keyif kahvemizi içtiğimize göre, artık oteli hızlıca gezip, biraz keşfetme zamanı da gelmiş demektir.
murat-reis-ayvalik-dogus-grubu-d-hotel-manzara
Mısır’dan getirilmiş bembeyaz kumlar, sıra sıra şezlonglar ve masmavi bir deniz…
murat-reis-ayvalik-dogus-grubu-d-hotel-deniz

murat-reis-ayvalik-dogus-usengec-sef
Bölgenin doğal yapısından ötürü, bastığınız zaman yumuşak bir zemini var, bunun daha da iyileştirilmesi için gelecek sene yatırım yapılacakmış diye duydum.
murat-reis-ayvalik-dogus-grubu-d-hotel-cunda

İster şezlonglarda uzanıp güneşlenin, ister iskelede buz gibi içeceğinizi yudumlayın, ya da kendinize güzel bir palmiye ağacı seçip, altındaki pofuduk yastıklara kurulup, çimenlerin üzerinde tatil kitabınıza dalın gidin.
murat-reis-ayvalik-dogus-grubu-d-hotel
Komşu palmiyelerin altında, ailece öğlen uykusuna dalmış bir sürü insan gördüm. Oh mis 🙂

“Yok, ben tembellik ederek zaman kaybetmeyeyim, tatilimi full aktivite ile geçireyim” diyenlerdenseniz, otelde yelken okulu, catamaran, optimist yelken, rüzgar sörfü, su kayağı, kano gibi su sporları konusunda profesyonellerden eğitim alınabiliyormuş. Valla ben şu anda sağlık durumum sebebiyle, yürüyüş haricinde hiç bir sporu yapamadığım için, gezinirken gördüğüm ve içinde oynamayı çok isteyeceğim tenis kortuna ve yanındaki basketbol sahasına da sadece uzaktan baktım:)

Oteldeki Bungalowlar belki ilginizi çekebilir. Bunlar 3 kişinin kalabileceği ve otelin bahçesinde yer alan 2 bölümlü minik müstakil evler gibi. 24 tane varmış bu tip odalardan ve 2 tanesi “pet friendly” yani evcil hayvan kabul edilenlerdenmiş. Bunu da evdeki köpeciğini kimseciklere bırakamadığı için, devamlı tatilini erteleyenlere güzel bir haber olsun diye aklımda tuttum ya, bravo bana:)

murat-reis-ayvalik-dogus-grubu-d-hotel-bungalow
Çocuklar da unutulmamış tabi ki. Yine bahçe içinde müstakil bir ev büyüklüğünde bir “Kids Club” (Çocuk Kulübü) mevcut. İçinde uzman oyun ablalarının gözetmenliğinde kız ve erkek çocuklar için renkli oyuncaklar ve playstation da bulunuyor.
murat-reis-ayvalik-dogus-grubu-cocuk-klubu
Çocuk klübünden çıkar çıkmaz, yeşillikler içinde yürüyerek hemen havuzun olduğu terasa çıkasım var. O zaman tutmayın beni:)
murat-reis-ayvalik-dogus-grubu-d-hotel
Aradığım sükuneti bulduğum bir başka yer de, havuz bölümünde çam ağaçlarının altındaki bu pembe minderler oldu.

Şimdi lounge müzikler eşliğinde böylesine huzurlu bir ortamda yapılacak en güzel şey, sanırım gözleri biraz dinlendirmek…

murat-reis-ayvalik-dogus-grubu-d-hotel

Yazın pembeden başka renk bilmediğimi, benim sıkı takipçilerim iyi bilir artık diye düşünüyorum.Dolabımı bi’ açıyorum ve yüzde 90’ı pembe:) “Kızım yapma etme, başka renkler de var” diye kendimi alıştırmaya çalışıyorum ama yine olmuyor, yine olmuyor. 🙂

murat-reis-ayvalik-dogus-grubu-d-hotel-havuz
Yüksek kayalar arasında aynen 1970’li yıllardaki az önceki filmde de görüldüğü üzere, aslına uygun şekilde yenilenmiş ısıtmalı bir havuzu var otelin. Havuzun en sevdiğim kısmı, bu Jakuzzili olan, nisbeten daha sakin bölümü oldu. Allahtan aynı filmdeki gibi, hoppidi hoppidi dans eden çılgın kalabalık yok:) Burası tek kelimeyle huzur dolu…
murat-reis-ayvalik-dogus-grubu-d-hotel-usengec-sef

Yüzmekten yorgun düşüp acıkanlar, havuz başındaki Pool Bar’ın menüsünden sipariş verebiliyorlar.
Şu arka fondaki roka salatalı, kızarmış hellim peynirli ve karpuzlu tabak, hafif ve leziz bir şeyler yemek isteyenler için önerim olabilir. Lahmacun ise çıtır çıtır ve sıcak sıcak gelince fena olmaz hani:)

murat-reis-ayvalik-dogus-grubu-d-hotel-lahmacun
Başka bir sefer de, bu enfes Cheeseburger’i paylaştık. Dana Bacon’lı, bol çedar peynirli, kömür ateşinde isli şekilde pişirilmiş köftesi ve üzeri susamlı yumuşacık ekmeğiyle, yediğim en güzel cheeseburgerlerden biriydi diyebilirim. Bu malzemeleri siz de sevenlerdenseniz, işte bunu ısrarla isteyebilirsiniz. 🙂
murat-reis-ayvalik-dogus-grubu-d-hotel-cheeseburger
Otelin görülmesi en çok tavsiye edilen bölümlerinden birisi de “Melekler Sofrası” denilen tepeden, Ayvalık’a kuş bakışı bakan yerin manzarası.

Buggyler, 1 dakikadan kısa sürede sizi hemen bu tabelanın yanına bırakıyorlar isterseniz. Ama bir kaç basamak merdiveni zahmet olmazsa kendiniz çıkacaksınız tabi:)

murat-reis-ayvalik-dogus-grubu-d-hotel-melekler-sofrasi

murat-reis-ayvalik-dogus-grubu-d-hotel-melekler-sofrasi
Antremansız şekilde çıktığım basamaklar üzerine, bir de karşıma yeşille mavinin birleştiği, böyle süper bir manzara çıkınca, eh bi’ nefesim kesildi doğal olarak:)
murat-reis-ayvalik-dogus-grubu-d-hotel-melekler-sofrasi
Melekler Sofrası’ndan iner inmez, Spa’daki masaj randevusuna tam zamanında yetiştim. Spa’ya öyle rağbet vardı ki, bekleme bölümündeki bir hanım, “umarım geç kalırsınız da, yerinize ben girerim diye umutla bekliyordum ama siz de maşallah ne dakikmişsiniz” dedi gülümseyerek:)

Özellikle bu aralar devamlı bilgisayar karşısında, ister istemez gergin halde, omuzlarımı kontrolsüz şekilde devamlı yukarıda tutmaya çalıştığımdan, olmayan boyun kaslarım benden çok dertli:) Bir de üzerine benim sadık bel fıtığım eklenince, anlayacağınız birazcık dökülüyorum:) O yüzden bu tarz masajlar, o bölgelerdeki kan dolaşımını artırıp, spazmı giderdiği için, gerçekten de ehil ellerde yapılırsa, fayda sağlıyor.
murat-reis-ayvalik-dogus-grubu-d-hotel-spa-masaj
Spa bölümünde en ilginç yerlerden biri “Macera Duşu” dedikleri, içinde buz gibi su bulunan şu kovanın olduğu yer. Altına geçip, ipi çekiyorsunuz ve kendinizi bir güzel ayıltıyorsunuz:)

Hiç bir zaman o kadar maceraperest biri olmadım, bu yaştan sonra da olamam herhalde:) Düşüncesi bile tüylerimi ürpertmeye yetiyor:)
murat-reis-ayvalik-dogus-grubu-d-hotel-spa-hamam-spor

Onun dışında Spa’da buhar odası, hamam, denize nazır, panoromik manzaralı büyük bir spor salonu da mevcut.

Daha önce başka otellerde bir pencereden dışarı bakan Sauna görmüştüm ama bu derece yerden-tavana full manzaraya hakim bir Sauna’yla ilk defa burada karşılaştım. İnsan burada zamanın nasıl geçtiğini anlamaz:)
murat-reis-ayvalik-dogus-grubu-d-hotel-spa-sauna
Bu kadar burnunun dibine kadar gelmişken, Cunda’ya da uğramamak olmaz değil mi? Başta da belirttiğim gibi Cunda Adası sadece 15 km uzaklıkta…

murat-reis-ayvalik-dogus-grubu-d-hotel-tekne-cunda
Biz bir güzellik yapıp, kara yolundan değil, otelin özel motorlarıyla deniz yolundan 10 dakikada vardık ve arada bu güzel adanın da tadını çıkarmış olduk:)
murat-reis-ayvalik-dogus-grubu-d-hotel-manzara
Otele geri döndüğümüzde, Otel Direktörü Muzaffer Bulgurcuoğlu’nun odamıza yaptığı nazik bir jestle, keyifli balkonumuzda, minik bir doğum günü kutlaması yaptık biricik eşime.
murat-reis-ayvalik-dogus-grubu-d-hotel-oda-manzara
Bu etkileyici ve romantik ambiyansta anladım ki, burası İstanbul’dan uzağa gitmeye zamanı olmayanlar için, bir balayı oteli olarak da değerlendirilebilir sanki? 🙂

murat-reis-ayvalik-dogus-grubu-d-hotel-oda-manzara

murat-reis-ayvalik-dogus-grubu-d-hotel-oda-manzara
Güneşin batmasına doğru, ışığa hiç bakamayan bir insan olarak, bayıldığım tarzda indirekt aydınlatmalarla, şık ve sade şekilde dekore edilmiş Olea Restaurant’taki masamıza geçtik.
murat-reis-ayvalik-dogus-grubu-d-hotel-restaurant

Zeytinyağlılar, salatalar, mezeler, Allah ne verdiyse artık…
murat-reis-ayvalik-dogus-d-hotel-restaurant-yemek
Kendime şöyle en sevdiklerimden ve tadını merak ettiklerimden güzel ve sağlıklı bir tabak hazırladım.
murat-reis-ayvalik-dogus-d-hotel-restaurant-yemek
Üzerine de ana yemek olarak, bu fotoğrafta çok yakın detay çektiğim için çok fazla gibi gözükse de, aslında birazcık Hünkar Beğendi’den seçtim.

Patlıcan Beğendisini hafif domatesli yaptıkları için alıştığımız lezzetin dışındaydı ama üzerindeki yumuşacık lime lime etlerin tadını ve pişirilme miktarını çok beğendim.
murat-reis-ayvalik-dogus-d-hotel-restaurant-hunkar-begendi
Envai çeşit tatlı arasından, kendimi tutup, gözüme en çok kestirdiğim Krem Brüle’de karar kıldım ve fincanın derinliklerine inecek kadar memnun kaldım. 🙂
murat-reis-ayvalik-dogus-d-hotel-restaurant-yemek
Tiramisu’dan da bir çatal aldığımı itiraf edeyim ama genel zevke hitap etmek için likörsüz yapıldığından, bana biraz yavan geldi tabi.

Konu Tiramisu olunca, az biraz zor beğeniyorum, çünkü bu konuda standartlarım azcıcık yüksektir ayıptır söylemesi:) Siz bir de adım adım resimli anlatımıyla, daha ilk seferde bile mucizeler yaratmanızı sağlayacak Üşengeç Şef’in Tiramisu Tarifi ni deneyin bakalım, ne demek istediğimi anlayacaksınız bence 🙂
murat-reis-ayvalik-dogus-d-hotel-restaurant-yemek

Ve işte güzel güneşli, hafif esintili bir güne daha uyanmanın verdiği sevinçle, sabah kahvaltısı zamanı geldi çattı işte:)
murat-reis-ayvalik-dogus-d-hotel-restaurant-kahvalti
Ooo bakar mısınız, günü doyasıya yaşamak için, tatilde de olsa, millet bayağı erkenci:)
murat-reis-ayvalik-dogus-d-hotel-restaurant-kahvalti
Açık büfeye her şeyi bir anda yığmak yerine, devamlı taze tüketilmesi için, bizzat Şefler tarafından kontrol edilen ve yiyecekler azaldıkça yenilenen bir sistemleri var ki, bence gayet mantıklı.
murat-reis-ayvalik-dogus-d-hotel-restaurant-kahvalti

Kendimize leziz bir karışık omlet yaptırdım ve tabi ki bununla sınırlı kalmadım:)

Tatil kahvaltısının benim için olmazsa olmazlardan biri de muhakkak Pancake’e de bir şans vermek gerekliliğidir:) Yazık! Sonra arkamdan ağlar gibi geliyor, ne bileyim:)

Otelden yaptığım instagram paylaşımlarımı da takip ediyorsanız, artık benimle bütünleşen manzaraya karşı, “çilek reçeli”yle çektiğim baştan çıkarıcı fotoğraflarımı da görmüşsünüzdür sanırım:) Nasıl ama ya? Bi-haber misiniz yoksa bu muhteşem postlardan? O zaman sizi acilen instagram hesabım @usengecsef ‘i takibe bekliyorum:)

File bademler, fıstıklar, reçeller ve nutellam. Of! Bir tatil kahvaltısından, insan daha ne ister? 🙂
murat-reis-ayvalik-dogus-d-hotel-kahvalti-pancake
Dinlenme ve keyif yapmakla geçen dolu dolu bir günün daha ardından, aynı isminin anlamındaki gibi, püfür püfür esintisiyle, nemden ve sıcaklardan bunalmadan akşam yemeğinizi yiyebileceğiniz Murat Reis’in A la Carte restaurant’ı The Breeze’e geçtik.
murat-reis-ayvalik-dogus-d-hotel-balik-meze-restaurant
Fotoğraflarım zaten kendini yeterince anlatıyor sanırım, manzara ve ambiyans tek kelimeyle şahane… Hava karardıkça bu bembeyaz dekorasyonlu, Ege mavisiyle daha da şirin hale getirilmiş meze ve deniz mahsulleri ağırlıklı Balık restaurantı, gözüme daha da büyülü bir yer olarak gözüktü. Bakar mısınız ama haksız mıyım?
murat-reis-ayvalik-dogus-d-hotel-balik-meze-restaurant
İstanbul ve yurt genelinde herkesin “Esmiyor” diye şikayet ettiği bir anda, biz esintiden nasibimizi aldık güzelce.
murat-reis-ayvalik-dogus-d-hotel-usengec-sef

Menüde kaç çeşit meze olduğunu ben sayamadım. Onlar tepsilerle getirdi de getirdi… Aralarından seçim yapmak hiç kolay olmasa da sonuçta tercihlerimizden genelde memnun kaldık.
murat-reis-ayvalik-dogus-d-hotel-balik-meze-restaurant
“Hibeş” isminde bir meze var, tahin ve limon suyuyla yapılıyor. Şefler Hatay ve Antep yöresinin mezesi dediler, onların yalancısıyım:) Ama ben biraz araştırdım da, sanki daha çok Antalya’yla anılıyor.  Tek kelimeyle enfes! Gecenin yıldız mezesi bence Hibeş ve “Girit Ezmesi” oldu. Bunun haricinde Köpoğlu, Karides Söğüş, Ahtapot Salata, Lakerda, Borani, Deniz Börülcesi, Zeytinyağlı Fasülye’nin de tadına baktım, hepsi gayet lezzetliydi.

Ana yemek olarak, pazı yaprağına sarılı Dimsın denilen ahşap kap içinde, enginarlı, soğanlı, biberli sebze yatağında servis edilen “Buharda Somon” göze de hitap eden sunumuyla takdirimizi topladı. Hatta somonu çok az daha sulu bırakırlarsa daha da mükemmel olacağı kanaatindeyim.

murat-reis-ayvalik-dogus-d-hotel-balik-meze-somon

Izgara Fileto Çupra ve Saganaki peyniri yatağında portakal soslu Ahtapot Izgara ile sizi balık ve deniz mahsüllerine doyuracaklarına emin olabilirsiniz.

Executive Chef Muzaffer Sönmezeroğlu ve Sous Chef Ersin Aykan, otelin diğer restoranı gibi, burada da tek kelimeyle harikalar yaratmış.

Üzerine de pekmezli süt köpüğünü nitrojenle soğutarak, ferahlatıcı bir tahinli parfe hazırlamışlardı ki, tatlı niyetine balığın üstüne çok yakıştı:)
murat-reis-ayvalik-dogus-d-hotel-balik-meze-restaurant
Doğal güzellikleri, yemyeşil bitki örtüsü, bol oksijenli havası, zeytin ve zeytinyağı kültürü, tarihi binalarıyla, doğanın korunduğu, çevre mirasına duyarlı nadide kentlerimizden biri olarak Ayvalık bence, eğer henüz gitmediyseniz, ilk fırsatta gidilecekler listenizde olmayı hak ediyor. Murat Reis Ayvalık Hotel de en sevilen Yeşilçam filmlerine sahne olmuş güzelliğiyle, geçmişten gelen misyonunu aynen kaldığı yerden devam ettiren duruşu ve değerli mirasına sahip çıkan kalitesiyle, D-Hoteller zincirinin 13. halkası olarak, bence bölge için çok önemli bir yatırım olmuş.

Hiç Ayvalık taraflarına ya da Kuzey Ege’de bir yerlere gitme fırsatınız oldu mu? Siz buralarda en çok nerde yemeği-içmeyi, konaklamayı seversiniz? Hadi üşenmeyin ve bana değerli tavsiyeleriniz varsa yazın:)

Bloguma üye olup, bana değerli yorumlarınızı bırakmak isterseniz, 2 saniyede kolayca üyelik için şuraya tıklamanız yeterli:)

Murat Reis Ayvalık Hotel İletişim Bilgileri:
Adres:Paşa Koyu, Şeytan Sofrası Yolu Üzeri No:1 Ayvalık, Balıkesir
Tel: 0 266 312 01 01

Kemoterapi Sonrası Kendime Kaş Çizdirdim

9

Bakımlı kadın, illa ki güzel oluyor. Dışardan nasıl görünüyorum bilmiyorum ama görünümüne özen gösteren arkadaşlarımla sohbet ederken anladığıma göre, aslında pek de her daim bakımlı birisi olduğum söylenemez herhalde. Ayda bir homurdana homurdana dip boya için kuaföre giderim, bir kaç ayda bir de, bir-iki paket attırırım o kadar. Hele de şimdi saç kısa ya, uzun uzun fön derdim de yok, oh mis 🙂
usengec-sef-pembe

İyi ürünlerle yüzümü yıkamayı, arada bir peeling yapmayı filan severim. Dişlerimi fırçalamadan uyuyamam, hatta diş ipini de sık kullanırım. Asla yüzümde makyajla yatmam, eve gelir gelmez hemen silerim filan, hijyen konusunda çok iyiyimdir de, öyle her banyodan sonra vücut kremleri süreyim, maskeler yapayım, o serum senin, bu vitamin benim filan uğraşayım, selülit kremleriyle at kıllarıyla kalp yönüne doğru masajlar yapayım, her gün ojelerimi tazeleyeyim gibi, hem hevessizlikten, işte böyle derin bakım gerektiren mevzulara, hem zamansızlıktan  çok üşenirim, pek işim olmaz:)

Geçen sene aldığım kemoterapi seanslarından sonra saç, kaş, kirpik, Allah ne verdiyse artık, hepsi beni bir anda terkedince, “cascavlak” kalmanın da ne demek olduğunu iyi anladım.

Ama bu süreçte bile, kendimle barışık olup, kendimi en tipsiz bulduğum anlarda bile Allah biliyor ya, dünyaya pembe gözlükler ardından bakmayı kural edinip, aynalara da hep gülümseyerek baktım. Hatta bu durumdan bile kendimce espri çıkarıp, “sıfır numara asker traşı yaptırmış” misali görünümümle eğlenerek, evin koridorunda “komşu kızını zapteyle, yaylaaalar yaylalar…” diye şakacıktan koşturduğum zamanlar dahi oldu:)

Hiç bir zaman moralimi bozmadım ve “neden ben” demedim. Olacağı vardı ve oldu. O kadar! Nedenle niçinle uğraşıp, “ah ah vah vah” yapıp kendimi perişan edene kadar, bu süreci minimum hasarla ve maksimum moralle bitirmek, benim için en büyük öncelik oldu. Kendimi işime ve diğer sevdiğim meşgalelerime verdim. Bilinçli veya bilinçsiz şekilde, hastalığım ve görünümümle ilgili “Ay kıyamammmm” tarzı acıma belirtileri göstermeye kalkıp, patavatsızlık yapan veya yapması muhtemel herkesi hayatımdan uzaklaştırdım ve sadece gerçek dostlarım ve ailemle görüştüm. İşte bu derin temizliği yapmak bana çok iyi geldi, herkese de tavsiye ederim 🙂

usengec-sef-kemoterapi-sac-dokulmesi-kisa-sac

Avuç avuç döküleceği tarih yaklaşınca, hemen saçlarımı kısacık kestirdim ve gidip güzel bir peruk seçtim kendime. Oh mis! “Kemoterapi seansları saçsız, kaşsız ve kirpiksiz bırakıyor belki ama sonrasında bunlar yine çıkacaksa madem, o  zaman yenileniyorum demektir” dedim kendi kendime… O günden sonra da “kemo” yerine “güzellik ve bakım kürü” tabirini kullandım hep. Gerçekten de bu şekilde baktım her bir seansa. “Benim yarın güzellik kürüm var.” dedikçe kendimi gençleşmiş gibi hissettim gerçekten. Sonra aynı süreçlerden geçmiş kimlerle konuşsam, olaya bu açıdan bakmayı başaranların gerçekten, her şeyin sonunda yaşıtlarından daha genç göründüğünü fark ettim. İlginç ama gerçek… Dikkat edin bakalım sizin çevrenizdekilerde de durum böyle mi?

usengec-sef-kanser-kemoterapi-sac-peruk

Kemodan sonra bebek saçı gibi tüy tüy çıkmaya başlayan yeni saçlarımı, yavru kedi sever gibi sevdim hep. Sonrasında kaş ve kirpiklerim de yavaş yavaş geri geldi sağolsunlar. Hani bıyık bölgesindeki tüyleri her hafta da alsanız hiç kızmaz, küsmez, eksilmeden aynen çıkar, ama kaş nahiyesinde yanlışlıkla biraz içeri girseniz, elinizin ayarı kaçsa, orası size küser ve bir daha oradan kaş çıkmaz olur ya… Ne gıcıktır değil mi ama ya? İşte aynı onun gibi bir şey oldu ve kaşlarımdan biri nisbeten daha iyi çıkarken, diğeri bayağı bir cılız kaldı yavrucak. Ben de saç ve kaş rengime en uygun tonda bir kaş kalemi buldum ve mecburen her dışarı çıktığımda bununla kaşlarımı birbirine benzetmeye ve boşlukları doldurmaya çalıştım. Kışın neyse de yazın bu sıcağında, devamlı yüzünü yıkayıp tazelenmeyi seven benim gibi birisi için, yüzünde makyaj olması tam bir işkence. Bir de duydum ki, kaş kalemi de, kaş farı da oradaki gözenekleri tıkadığı için az da olsa dökülmesine de sebep oluyormuş bir yandan. Bu nasıl bir paradoks bilemedim, tamamlamaya çalışırken, bir yandan da eksiltiyoruz mübarek. O zaman kendime kalıcı bir yöntem bulmaya karar verdim ve en son teknolojiyle, kıl tekniğiyle kaş boyama yapan yerleri araştırmaya başladım. Bu arayışım beni Etiler’de yeni açılan çok kapsamlı bir güzellik merkeziyle buluşturdu. Aynı çatı altında saç, kaş, tırnak, makyaj hepsi en kaliteli şekliyle yapılan bu merkezde, yaptırdığım bütün işlemlerden çok memnun kaldım. Ayrı ayrı yerlerden tek tek randevu almakla uğraşmaktan ve bir ton zaman kaybetmektense, 10 bin bakımına girmiş araç gibi, tek bir yerde bana kendimi oldukça özel hissettirdiler. Olur da ihtiyacınız vardır belki, siz de arayış içindesinizdir diye, başkaları gibi “yok hayatım, o benim doğal halim” deyip de saklamak yerine, yaptırdığım tüm işlemleri, ama özellikle de “kıl tekniğiyle kaş boyama” işlemini merak edenlerle bu vesileyle paylaşmak istedim.

İşleme başlamadan önce, makyajsız olmama hiç de aldırış etmeden, birbirinden farklı olan kaşlarımla son selfie’mi de çektim tabi.

iana-beauty-lounge-kil-tekniği-kas-boyama

İşte bu da Long-Time Liner dedikleri ve kıl tekniğiyle çizimler yapılan o çok özel alet. Duyduğum doğruysa, Türkiye’de henüz sadece bir kaç yerde bulunan ve uzman ellerde çok başarılı sonuçlar veren bir aletmiş. İçimden dualar ederken işlem başladı bile.

Ben kımıldaman uzanıyorum, uzman hanım da kaşlarıma dövme yapıyor. Acıyor mu? Evet acıyor. Dayanılmaz mı? Değil… Ama biraz da benim ağrı eşiğim düşük olduğundan da olabilir belki, o an için acıyor yani. Yalan söyleyemem:) Arada o biraz durunca, acı da hemen diniyor. Böyle böyle her iki kaşı da yapmasını sabırla bekledim. İkisinin de simetrik olduğuna karar verildiği anda, işlem sona eriyor. 24 saat su değdirmemeniz gerekiyor kaşlarınıza. Hemen o ardından E vitaminli bir krem sürüyorlar, size de takip eden günlerde sık sık sürmeniz için aynı kremden minik kapalı bir kapta veriyorlar.

İlk kalkıp aynaya baktığınızda kaş bölgeniz biraz şişmiş ve kızarmış oluyor. Kaşlarınız da olması gerekenden biraz fazla koyu gibi görünüyor. Ama bu tonda kalmayacağını ve bir kaç gün içerisinde biraz daha açılarak, nihai rengini alacağını söylüyorlar. Ben ıslatmamak için direkt değdirmeden kağıt havlu arasında biraz buz uyguladım, rahatlattı bayağı.

Kaşların kalıcılığı için 1 yıl denildi. İşlemden 5 gün kadar sonra kaşlarım, yüzümde makyajsızken işte böyle görünüyordu. Bu sıcakta bi’ rimel bi’ parlatıcıyla gezmek ne kadar büyük kolaylık anlatamam:)

usengec-sef-bogaz-istanbul

Geçen hafta Onkolog’umla randevum vardı. O esnada da bir çok kemoterapi alan kişiyle sohbet etme fırsatım oldu, herkes aynı şeylerden muzdarip olunca, birbirimizi çok iyi anlıyoruz tabi.

Bir hafta sonra da işte böyle oldukça doğal bir hale büründü sanki ya da bana öyle geliyor:) Gören herkes doğal kaşlarım sanıyor ve ben kıl tekniğiyle kaş boyama yaptırdığımı söyleyince, herkes nerede yaptırdığımı soruyor.

usengec-sef

Ben de, dünya tatlısı kuzenimle geçen hafta geçirdiğim harika zamanları özetleyen bu hatıra fotoğrafımız vesilesiyle, hem yeni kaşlarımdan bahsetmek, hem de bu güzel haberi, benim gibi birazcık kaş ihtiyacı olanlarla paylaşmak istedim:)

Alaçatı Alkoçlar Exclusive

1

Havalar ısınıp, deniz mevsimi başladığı andan itibaren, eşimle bizi, güzel ülkemizin 2 güzide noktası, Cem Yılmaz’ın deyimiyle “geeeel! gel” diye çağırmaya başlar 🙂 Biri Bodrum, diğeri de Alaçatı… Senelerce sadece İzmirliler’in sayfiye mekanı olan Çeşme daha göz önündeyken, taş evleri, dar sokakları, butik otelleri, yerel pazarları, her sene düzenlenen ot festivali, devamlı esen rüzgarı ve dünyaca ünlü sörf turizmi ile yıldızı parlayan Alaçatı’nın da, en az ilk göz ağrımız Bodrum kadar müdavimi haline geldik. İzmir Adnan Menderes havalimanına yakın olması sebebiyle sağladığı ulaşım kolaylığı sayesinde, bizim gibi kalabalıktan ve koşturmacadan bunalmış İstanbullular için de yakın bir kaçış noktası tabi Alaçatı.

alkoclar-exclusive-alacati-usengec-sef

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir tatil destinasyonu olarak, son bir kaç yılda iyice popüler hale gelmesi sayesinde elini sallasan, bir butik otele çarpıyor artık Alaçatı’da. Geçenlerde bir sohbette burada 3 sene evvel 160 olan otel sayısının, şimdilerde 480’lere çıktığını öğrenince, bu kontrolsüz büyüme karşısında ağzımız açık kaldı. Hatta aynı konuşma içinde otel sahibi olan ahbabımızın ekibinde hizmet veren aşçı, housekeeping gibi çalışanların bile, bu sene kendilerine ait butik otel ya da pansiyon tarzı yerler açmak için ayrıldığını duyunca, Alaçatı’da sıkça duymaya başladığımız kalite ve hizmet sorunlarının sebeplerini, biraz daha iyi kavrayabildik.

Alaçatı’nın merkezinde bulunan butik otellerin bence en büyük dezavantajı, sadece taş bir ev ve avlusu şeklinde bir mimariye sahip olması sebebiyle, genelde deniz ve havuz opsiyonunun bulunmaması. Bu sebeple de deniz için illa ki yollara düşüp, ya Aya Yorgi’deki “üçyüz-beşyüz” beach’lerine ya da yarımadanın güney tarafındaki daha bakir ama biraz daha rüzgarlı beach’lere gitmek zorunda kalırsınız. Buralar sörfçüler ve kiteboard yapanlar için cennetten bir köşe olsa da, tatilciler için bu derece esintili bir plaj, her halükarda sersemlemiş bir kafa, etkilenen bir tansiyon ve kendini leyla gibi hissetmek için adeta zemin hazırlıyor. Evet kendimden biliyorum:)

Aslında sadece bu bahsettiğim iki dezavantajı göz önüne aldığımızda bile, İstanbul gibi aşırı insan ve araç popülasyonundan boğulduğumuz, trafik keşmekeşinin tavan yaptığı bir şehirde, devamlı bir yerlere yetişme kaygısı ile hayatlarını geçiren bizim gibilerin, huzurlu ve sakin bir tatil hayali kurarken, Alaçatı’daki bu tarz “ben yaptım oldu” felsefesine sahip henüz oturmamış tesislere yönlenmelerinin çok da akıllıca olmadığı ortada. Üstüne üstlük, hiç de ucuz olmayan bu butik otellerin oda-kahvaltı fiyatları üzerine, bir de gün içinde yenilen öğlen ve akşam yemeklerini, efendime söyleyeyim beachlerin yüksek giriş ücretlerini, otopark için alınan abartılı ücretleri, mekanlarda yapılan fahiş fiyatlı yeme-içme harcamalarını da hesaba katınca, bir bakmışsınız ki, günün sonunda rakamlar, farkında olmadan Güney’deki en lüks herşey dahil tesislerin dahi kat be kat üzerine çıkmış bile.

“Denize girebilmek için her gün beachlere gitme uğruna yollara düşme ve içerde iyi manzaralı bir yerde, rahat bir şezlong kapma derdi olmadan, bir de üstüne üstlük beachlerde cüzdanın suyunu çıkaran, insafsız masraflar yapmaya gerek kalmadan, Alaçatı’da da kaliteli ve güzel bir tatil yapılamaz mı?” diye sorarsanız, bu sene yeni açılan Alkoçlar Exclusive Alaçatı sayesinde artık bu mümkün diyebilirim.Alkoçlar Grubu’nun 2014 Mayıs ayı itibariyle Alaçatı’da açtığı ve açılışıyla birlikte ilk büyük etkinliğini de gerçekleştirerek görkemli bir Elle Dergisi organizasyonuna ev sahipliği yaptığı haberleriyle basından ilgimi çeken otele gitmek için boş yere heyecanlanmıyormuşum. Bu denize sıfır butik otel, hem kendine ait özel plajı, tertemiz denizi ve havuzlarıyla, hem de Alaçatı’daki butik otellerde hiç de alışık olmadığımız şekilde “ultra her şey dahil” sistemle hizmet vermesiyle bence çok önemli bir fark yaratıyor.

alkoclar-exclusive-alacati-hotel-havuz

45.000 m2’lik alana kurulu Alkoçlar Exclusive Hotel, yatay ve az katlı binalar şeklinde tasarlanmış ve bu sayede aslında butik otel havası da özenle korunmuş. Git git bitmeyen, devasa büyüklükte havuzları, harika bir denizi ve herşey dahil sistemi ile size, sabah kalktığınızda “denize girmek için nereye gideceğiz?”, “akşam yemeğini nerede yiyeceğiz?” gibi sıkıntılardan uzak, süper bir tatil imkanı sunması da cabası…

alkoclar-exclusive-alacati-usengec-sef

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sörf plajlarına yürüme mesafesinde, Alaçatı merkeze 3 km. ve Çeşme merkeze ise 10 km. uzaklıkta olduğu için konumu da çok avantajlı. Hemen Alaçatı burnunda, eskiden Süzer Hotel’in bulunduğu, artık kullanım dışı olan binanın iki yanındaki koyda yer alıyor. Şu anda hemen yanı başında bulunan, sezonun en trend yerlerinden biri sayılan (eski Solto Beach), yeni Zio Beach’in bulunduğu koy ile beraber, bölgenin en güzel plajına ve denizine sahip bence. Suyunun soğuk olması da özellikle klimayı icat edenlere, bol bol dua ettiğimiz bu nemli ve sıcaktan ekstra bunaltıcı havalarda, “yeme de yanında yat” bir özellik olarak, gönüllerde taht kurma sebeplerinden:)

Hazırsak, haydi otelde beraber biraz keşfe çıkalım:)

alkoclar-exclusive-alacati-hotel-lobi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İlk izlenim olarak, beyaz renk ağırlıklı otel, gerçekten sade ve iç açıcı… Check-in’imizi yaptıktan sonra, odamıza geçiyoruz.

alkoclar-exclusive-alacati-hotel-resepsiyon

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Odamız renkleri ve kullanılan mobilyalar itibariyle, bana huzur veren, gereksiz teferruattan uzak bir dekorasyona sahip.

alkoclar-exclusive-alacati-hotel-oda

Ege’ye yakışır şekilde romantizmin rustik dokunuşlarla buluştuğu ve sadeliğin ve konforun ön planda tutulduğu 152 odadan oluşan otelde, ayrıca özel balayı süitleri de bulunuyor.

alkoclar-exclusive-alacati-hotel-suit-oda

alkoclar-exclusive-alacati-hotel-oda

Ege mavisine hayran birisi olarak diyebilirim ki, hem havuz hem deniz manzarasına hakim olan odamızın balkonunda, bu inanılmaz güzelliğe karşı içilen kahve de insana ayrı bir keyif veriyor.

alkoclar-exclusive-alacati-hotel-manzara

Bavullarımızı boşaltıp, kahvemizi içip, biraz da dinlendiğimize göre, etrafı gezmeye de başlayabiliriz.

Havuzun etrafında Alaçatı sokakları havasında tasarlanmış bir etkinlik ve alışveriş alanı bulunuyor. Bu arada tatlı su havuzları yanında, arzu eden misafirler için tuzlu su seçeneği de sunulmuş.

alkoclar-exclusive-alacati-usengec-sefOtelin üzerinde kurulu olduğu alan, öylesine geniş ve ferah ki, havuzla deniz arasında yine etkinlik ve konserler için tasarlanmış büyük bir alan daha mevcut. Zaten öğrendiğim kadarıyla Elle daveti tam da bu bölümde yapılmış.

alkoclar-exclusive-alacati-hotel

Zaten yerli ve yabancı misafirlere aynı anda hizmet verebilecek, deck alanında organizasyonlar yapabilecek kadar büyük çaplı otel, Alaçatı bölgesinde olmadığından, burası sanırım bu manada bir ilke imza atıyor.

alkoclar-exclusive-alacati-hotel-havuz

Alkoçlar Exclusive’de çocuklu aileler de düşünülmüş. Otelin sahipleri Ender Alkoçlar ve özellikle de eşi Gülşah Hanım çocukların memnuniyetine çok önem veriyor. Zaten baktığınızda gerçekten de çocuklar bir otelde iyi zaman geçiriyorsa, anne-baba da memnun oluyor. Mini Club’da eğlenerek öğrenebilsinler diye, Bodrum’un önemli anaokullarından biriyle yaptıkları işbirliği sayesinde, uzman bir ekibin yönetiminde çocuklara özel kişisel gelişim ve eğlenceli aktiviteler düzenleniyormuş. Yaratıcılık Atölyesi’nde çocuklar yeni malzemelerle tanıştırılıp, kum, havuz ve açık hava etkinlikleri ile de iyi vakit geçirmeleri sağlanıyormuş. Hatta duyduğuma göre bebek bakım hizmeti bile varmış.

alkoclar-exclusive-alacati-cocuk-hotel

Bizde çocuk olmadığına göre, o zaman ilk hedefimiz deniz kenarı… Hem bakalım bakalım öyle anlatıldığı kadar güzel miymiş gerçekten? 🙂

alkoclar-exclusive-alacati-hotel-usengec-sefLocalar, beyaz kumlar, çimenli alan, iskeleler, ahşap bölüm derken, güneşlenmek için her zevke uygun alternatifler olması çok güzel.

Bundan daha da güzel olanı, Alkoçlar Exclusive Alaçatı Hotel’in, Ege’nin serin ve masmavi sularının keyfini çıkarabileceğiniz, tamamen kendine ait 350 metre uzunluğunda bir plajının olması… Böyle iyi bir plaj uğruna, geçmiş senelerde, bütün gün güneşin altında sıcaktan kavrulan arabaya atlayıp, kaç tane özel beach gezdiğimizi, kaçının rüzgardan durulmaz halde, kaçının tıka basa dolu olduğunu ve her birinin de giriş ücretlerinin ve menüden gün boyu yenilen içilen şeylerin fiyatlarının absürd derecede pahalı olduğunu da düşününce, otelimizin içinde böyle bir imkan olması şu an bizim için maddi-manevi inanılmaz değerli:)

Deniz girişte biraz taşlı ama gerçekten tertemiz ve Alaçatı’ya yakışır şekilde ferahlatıcı soğuklukta. İskeleden girdiğinizde daha keyifli bence. Denize rağmen ferahlayamayanlara ise, buz gibi bir içecek, meyvalı bir frozen veya güzel bir dondurma tavsiye edebilirim belki:) Unutmayın, burada yediğiniz içtiğiniz her şey ultra dahil…

Bunun haricinde beach’den faydalanmak için dışarıdan gelmek de mümkün. Kişi başı 135 TL ücretle, ana restoran ve a la carte restoranlar hariç, otelin her bölümünden, her şey dahil şekilde günübirlik faydalanılabiliyormuş.

alkoclar-exclusive-alacati-hotel-dondurma

Ayrıca dediler ki Alkoçlar Exclusive Alaçatı’nın suit odalarında üç hafta ve üzeri konaklayanlara özel, ücretsiz helikopter servisi ve havaalanından otele transfer hizmeti veriliyormuş. Uzun tatil imkanı olanların aklında bulunsun:)

alkoclar-exclusive-alacati-hotel-ultra-her-sey-dahil

Biraz deniz, biraz havuz derken, hiç bir yerlere koşuşturma derdi olmadan, burada sakin sakin tatilinin tadını doyasıya çıkarıyor insan…alkoclar-exclusive-alacati-hotel-havuz

Bu kadar yüzmekten sonra, artık biraz karnınız mı acıktı? Sandöviçler, tostlar,makarnalar, pideler, ızgaralar, pizzalar, tatlılar arasından, canınızın çektiğini hemen menüden seçin ve siparişinizi verin, bitti gitti! 🙂

İşte ince hamurlu karışık pizzam geldi bile. Bu çıtır çıtır lezzetten bir dilim almaz mıydınız? 🙂

alkoclar-exclusive-alacati-hotel-pizzaYemekten sonra şöyle gölgeye kaçıp, köpüklü bir kahve mi, yoksa hiiiç uykumu kaçırmadan, odaya dönüp, biraz kestirmek mi? Sanırım dinlenmek biraz daha ağır basıyor bende.

alkoclar-exclusive-alacati-hotel-havuz

Tatil kitabımı okurken yaptığım bir saat kadar şekerlemeden sonra, güneş batmaya başlamış, etraf aydınlatılınca her yer ayrı bir güzelleşmiş, şuna bakar mısınız?

alkoclar-exclusive-alacati-hotel-havuz

Biz de otelimizin merkezi konumunu fırsat bilerek bu akşam dışarı çıkacağımız için, Alaçatı havasına uygun şekilde, tam yazlık bir modda giyinip kuşanıp, çıkıyoruz dışarı.

Sıra akşam yemeğine gelince, havuz kenarındaki masalarda yerimizi alıyoruz. Aynı zamanda denize nazır olan açık büfe restoranda, Yaz mevsiminin ve Alaçatı’nın keyfini tamamlayan balıklar, mezeler yanında, Türk ve dünya mutfağından örnekler de sunuluyor.

alkoclar-exclusive-alacati-hotel-ultra-her-sey-dahil
alkoclar-exclusive-alacati-hotel-ultra-her-sey-dahil

Aynı restoran, sabahları da yine açık büfe olarak kahvaltı hizmeti veriyor.

alkoclar-exclusive-alacati-hotel-ultra-her-sey-dahil

alkoclar-exclusive-alacati-hotel-ultra-her-sey-dahil

Şu anda sabaha ve kahvaltıya daha çok olduğuna göre, yemek üstü minik bir tatlı da alabilirim herhalde? 🙂

alkoclar-exclusive-alacati-hotel-ultra-her-sey-dahil

Tatlı ve meyve faslını da tamamladığımıza göre, artık biraz Alaçatı’yı gezmeye çıkabiliriz.

alkoclar-exclusive-alacati-hotel-ultra-her-sey-dahil

İster bir Alaçatı klasiği olarak çarşıda dolaşın, ister bölgenin yeni yükselen değeri Hacımemiş’e geçip, tasarım mağazalara, antikacılara filan göz atın veya bir cafe’de oturup, gelen geçeni izleyin, aralardan ünlü simaları seçin. Keyif sizin! 🙂

alkoclar-exclusive-alacati-hotel

İsterseniz de otelinizin, Alaçatı Port’a neredeyse yürüme mesafesinde olmasının tadını çıkarın. Çünkü Balıkçı Hasan, Ferdi Baba, Süleyman Steakhouse, Tren gibi Alaçatı Port’un en iyi mekanları, hemen iki adım ötenizde ve hiç üşenmenize gerek kalmadan, her an elinizin altında.

alkoclar-exclusive-alacati-usengec-sef
Tatilimiz boyunca biz, hepsini bol bol gezip dolaştık. İğne atsalar yere düşmeyecek kadar popüler mekanlarla dolu Alaçatı Port’ta, arkadaşlarımızla buluşup eğlendik.

Eğer siz de böyle keyifli bir tatil yaşayıp, Alaçatı’yı gönlünüzce yaşamak istiyorsanız, tüm bu avantajları sebebiyle Alkoçlar Exclusive Alaçatı’yı tavsiye edebilirim.

Alkoçlar Exclusive Alaçatı İletişim Bilgileri

Adres: 2.Çark Plajı Liman Mevkii, Hacı Memiş Mahallesi, 8000 Sok, No:6, Alaçatı – İZMİR
Tel: (0232) 716 97 77 – 444 5 255

Kurban Bayramı Tatili 9 gün oldu. Peki Ne Zaman?

1

Güncelleme: Daha önceden yazdığım aşağıdaki Kurban Bayramı tatili ne zaman ve kaç gün yazısından sonra, durdular durdular ve son dakikada tatili 9 güne uzattılar. Şimdi millet rezervasyon mu yapsın, uçak-otobüs bileti mi arasın, eski planlarını nasıl yeni tarihe göre adapte etsin bilemedim.

Bir kısım bu tatili bizim gibi ekonomisi gereği sıkı çalışması gereken bir ülke için çok uzun ve gereksiz bulurken, diğer bir kısım da son bir kez daha memlekete gidecek olmak ya da tatil şansı yakalayacağı için bu durumdan hayli memnun… Şimdi yapılan resmi açıklamaya göre 19 Eylül’den taa 27 Eylül’e kadar tatil ilan edilmiş. Ne diyelim, hayırlısı olsun:)
2015-Kurban-Bayrami- ne-zaman-tatil-kac-gun

—————————-
Önceki yazım:

Etrafımdakilerden gözlemlediğim kadarıyla, herkesin dileği, kurban bayramını fırsat bilerek, okullar açılmadan belki eşi, dostu, akrabaları bir kez daha görmek için ya memlekete gitmek ya da  yazın son demlerini mini bir tatille yurt içi veya yurt dışındaki tatil beldelerinde değerlendirmek gibi gözüküyor. 🙂

Öyle veya böyle, tatil planları yaparken, en çok aramızda geçen muhabbet şu:

 “Yahu bu sene Kurban Bayramı hangi güne geliyor?”

Koşturmacadan herkeste dimağ durmuş, devamlı birbirine aynı soruyu sorup duruyor. Kafalar karışınca da son çare internete girip, google’a bakıyor:

Soru 1: 2015 Kurban Bayramı ne zaman?

Soru 2: Bayram tatili kaç gün?

2015-kurban-bayrami-ne-zaman-kac-gun-tatil

Çok gördüm tabi, daha yeni yıl yaklaşırken bastırılıp, promosyon amaçlı hediye edilen ajandayı alır almaz, ilk iş resmi ve dini bayramların hangi güne geldiğini inceleyenleri… 🙂 Bu durumda en gıcığı da, o bayramların haftasonuna gelmesidir iyi bilirim:)

O zaman sizi daha fazla meraklandırmadan hemen aklınızdaki sorunun cevabını vereyim de rahatlayın:)

Toplamda şimdilik 4,5 günlük bir Kurban Bayramı tatili söz konusu:)

2015 yılının Kurban Bayramı’nın

Arife Günü: 23 Eylül Çarşamba (Resmi kurum ve kuruluşlarda Yarım gün tatil)

1. gün: 24 Eylül Perşembe2. gün: 25 Eylül Cuma

3. gün: 26 Eylül Cumartesi

4. gün: 27 Eylül Pazar (Not: 16 Eylül itibariyle Başbakanlık tarafından yapılan resmi açıklamayla 19 Eylül-27 Eylül arasının tatil ilan edildiğini yukarıdaki yeni yazımda güncelledim. Bilginize)

Eh artık bi’ zahmet 28 Eylül’de de okullar açılıyor:)

Daha müddet var ama herkese şimdiden gönlünce bir bayram ve hayırlı bir eğitim-öğretim yılı diliyorum:)

Balık Burcu Haftalık Astroloji Yorumu

0

Koş Burcu astroloji yorumu

29 Ağustos – 4 Eylül 2016 Balık Burcu Astroloji Yorumu

Bu hafta burcunuzda bir güneş tutulması gerçekleşiyor sevgili Balıklar ve yükselen Balıklar. Güneş tutulması ile birlikte ikili ilişkilerinizde çeşitli sorunlar gündeme gelebilir. İlişkilerinizde yanılgılara ve hayal kırıklıklarına açık bir dönem içinde olacaksınız.

Venüs’ün Terazi burcuna geçiş yapması ile birlikte ilişkilerinizde dengeyi bulmak sizin için çok da zor olmayacak. Partnerinizin gönlünü almasını bileceksiniz.

Merkür gezegeninin geri harekete başlaması ile birlikte ortaklıklar ve yeni iş projeleri açısından şartlar pek de elverişli olmayacak. Eylül sonunu beklemenizde fayda var.

Harika bir hafta geçirmeniz dileğiyle…

 

Kova Burcu Haftalık Astroloji Yorumu

0

Koş Burcu astroloji yorumu

29 Ağustos – 4 Eylül 2016 Kova Burcu Astroloji Yorumu

Bu hafta burcunuzda bir güneş tutulması gerçekleşiyor sevgili Kovalar ve yükselen Kovalar. Güneş tutulması ile birlikte kişisel gelişim konusunda hızlı gelişmeler kaydedebilirsiniz. Yalnız kafa karışıklığı yaşamanızın da olası olduğu bu dönemde hesap hataları yapmaya yatkın olacaksınız. Bir işe girişmeden önce sorgulamanızda fayda var.

Venüs’ün Terazi burcuna geçiş yapması ile birlikte size keyif ve huzur veren seyahat planları yapabilirsiniz.

Merkür gezegeninin geri harekete başlaması ile birlikte kafa karışıklığı ve maddi hesap hataları daha da artabilir. Önemli kararlarınızı Eylül sonrasına bırakmanızda fayda var.

Harika bir hafta geçirmeniz dileğiyle…

Oğlak Burcu Haftalık Astroloji Yorumu

0

Koş Burcu astroloji yorumu

29 Ağustos – 4 Eylül 2016 Oğlak Burcu Astroloji Yorumu

Bu hafta burcunuzda bir güneş tutulması gerçekleşiyor sevgili Oğlaklar ve yükselen Oğlaklar. Güneş tutulması ile birlikte yakın çevreniz ile olan ilişkilerinizde genellikle yanlış anlaşılmadan kaynaklanan sorunlar ve gerginlikler oluşabilir.

Venüs’ün Terazi burcuna geçiş yapması ile birlikte iş ve kariyer konularında güçlü destekler alacaksınız.

Merkür gezegeninin geri harekete başlaması iletişim kazalarına açık bir dönemde olacağınıza işaret ediyor. Sözlü ve yazılı iletişiminize çok dikkat etmenizde fayda var.

Harika bir hafta geçirmeniz dileğiyle…

Yay Burcu Haftalık Astroloji Yorumu

0

Koş Burcu astroloji yorumu

29 Ağustos – 4 Eylül 2016 Yay Burcu Astroloji Yorumu

Bu hafta burcunuzda bir güneş tutulması gerçekleşiyor sevgili Yaylar ve yükselen Yaylar. Güneş tutulması ile birlikte iş ve kariyer sizin için hayli önem kazanacak. Bu alanlarda güzel gelişmeler yakalayabilir, üst ve otorite figürlerinin dikkatini üzerinize çekebilirsiniz.

Venüs’ün Terazi burcuna geçiş yapması ile birlikte sosyal çevrenizden ve arkadaşlarınızdan harika destekler alacaksınız.

Merkür gezegeninin geri harekete başlaması kariyer konusunda kafanızın biraz karışmasına yol açabilir. Önemli kararlarınızı Merkür geri hareketinin sonlanacağı Eylül sonuna bırakmanızda fayda var.

Harika bir hafta geçirmeniz dileğiyle…

Akrep Burcu Haftalık Astroloji Yorumu

0

Koş Burcu astroloji yorumu

29 Ağustos – 4 Eylül 2016 Akrep Burcu Astroloji Yorumu

Bu hafta burcunuzda bir güneş tutulması gerçekleşiyor sevgili Akrepler ve yükselen Akrepler. Güneş tutulması ile birlikte odağınız arkadaşlarla birlikte yapacağınız projelere ve sosyal çevrenize kayacak. Yeni topluluklara giriş yapmak için can atacaksınız.

Venüs’ün Terazi burcuna geçiş yapması ile birlikte ilişkilerde bir miktar gerginlik ve sorun oluşabilir. İkili ilişkilerde sözlerinize çok dikkat edin ve yapıcı olmaya gayret edin.

Merkür gezegeninin geri harekete başlaması eski arkadaşlarla ve dostlarla yollarınızın yeniden kesişeceğine işaret ediyor.

Harika bir hafta geçirmeniz dileğiyle…