Ana Sayfa Blog Sayfa 24

LifeCo Detoks Günlüğüm… 2.Gün

0

Sabah 8:00’e kadar mışıl mışıl uyuduktan sonra, içimizi ısıtan güneşli bir sabaha daha, işte böyle bir manzarayla uyandım. Karşımda zirvesi bembeyaz karlarla kaplı heybetli Bey Dağları ve Toroslar… Etrafımda yemyeşil harika bir doğa ve bol oksijen. Böyle huzurlu bir ortamda şükredecek ne çok sebep var. Koşturmaca yok, toplantıya yetişmece yok. Kaçta ne yiyeceğiniz, ne içeceğiniz hep planlı, programlı. Saf Kitchen’da taze taze hazırlanıp, önünüze geliyor.

usengec-sef-lifeco-antalya-raw-vegan-zayıflama

Biz o saatte aşağı inmekle uğraşmayalım diye, dün geceden bilgisini verdiğimiz için, sabah 8:00’de içmemiz gereken “Green Bliss” isimli sebze suları, odamıza getiriliyor. Durun ama! Onu içmeden yapmamız gereken ritüellerimiz var, önce bunları anlatayım.

LifeCo’nun detoks çantasında, size özel bir dil sıyırma aleti ve vücut fırçası bulunuyor. Her gün kalkar kalkmaz ilk iş, henüz hiç bir şey yemeden içmeden, gece boyunca dilinizde biriken bakterileri bu dil sıyırıcıyla temizliyorsunuz.

Bir de sert kıllı vücut fırçasıyla, kuru bir şekilde ve kalp yönüne doğru yaklaşık bir 3-5 dakika kadar vücudunuzu fırçalamanız isteniyor. Evet evet! “Aynı Ömer Seyfettin’in Kaşağı romanındaki gibi” esprisini ben de yaptım merak etmeyin:))

usengec-sef-lifeco-antalya-raw-vegan-zayıflama

Sabah ritüellerini ilk kez yaparken çektiğim komik Snapchat videomu aşağıda görebilirsiniz:)

İşte şimdi sabah sıvısını içebiliriz. Aşağı iner inmez ilk iş, hemşiremizin yanına uğrayarak, kan şekeri ve tansiyon ölçümlerimizi yaptırıyoruz.

Üstüne de gün boyunca bol bol alkali sularla, baharatlı detoks çorbaları ve bitki çaylarıyla takviye yapmayı unutmuyoruz.

usengec-sef-lifeco-antalya-raw-vegan-zayıflama

Merak edenleriniz için işte bahsettiğim Detoks Çorbasının tarifi…detoks-corbasi-tarifi-raw-vegan-mineral-corbasi

Gün içinde mümkünse bir Yoga dersine ve Meditasyon/Nefes terapisine katılmanızı tavsiye ediyorlar. Zorunlu değilsiniz tabi ki, ama insan hazır buradayken, her şeyden tam anlamıyla fayda sağlamak için, bu tecrübeyi de yaşamak istiyor.

Biz de söylenen yoga saatinde rahat kıyafetlerimizi giyerek salona geliyoruz. Bel fıtığı sorunumdan ötürü, zaten daha önce de hayatımda sadece bir kere gerçek anlamda yoga yaptığım için, kendimi hiç zorlamamam gerektiğini biliyorum. Bana zor gelen ya da zorlayacak gibi görünen hiç bir hareketi yapmıyorum. Amaç keyif almak. Bu sayede de yoga yaparak, vücudu esnetmenin, ruhen, zihnen ve bedenen arınmanın keyfini çıkarıyor insan…

usengec-sef-lifeco-yoga-raw-vegan-zayıflama

Öğlen yemeğinde yine bize özel hazırlanan salatamızdan yiyoruz.Günün arta kalanlarını değerlendirmek için yoga yanında, yürüyüş, yüzme, masaj terapileri, hamam, buhar Odası, Infrared sauna kullanımı gibi şeylerin detoks programınızı desteklemek için önemli olduğunu söylüyorlar.

Saunaya girmeyi hiç sevmediğim için, şu kulaç atmakla bitmeyen, devasa büyüklükteli ısıtılmış kapalı havuzu görünce, bu tavsiyeler arasından, benim en çok ilgilendiğim şey yüzme ve masaj oluyor.

usengec-sef-lifeco-antalya-raw-vegan-zayıflama

Hemşiremizle belirlediğimiz saatte yanına uğrayıp, oksijen maskemizi takarak, foton terapimizi de alıyoruz her gün olduğu gibi. Bol sıvı takviyelerimizi de unutmuyoruz tabi.

usengec-sef-lifeco-antalya-raw-vegan-zayıflama

Odamıza gidip, bol bol kitap okuma, yazı yazma ve dinlenme fırsatı yakalıyoruz hazır sakin bir tatil modundayken…

Ayrıca gün boyunca detoks kampında neler olduğunu nasıl beslenilip, neler yapıldığını merak edenlere Snapchat (Usengecsefiniz) ve Periscope (Usengecsef) üzerinden Saf Kitchen şefleriyle canlı yayınlar esnasında, sorulan soruları cevapladığımız, keyifli röportajlar da yapıyoruz.

usengec-sef-lifeco-antalya-raw-vegan-zayıflama

Akşam yediğimiz yeşil detoks salatası ile de “çiğnenerek” yenen şeylerimizi bitirmiş oluyoruz ve en son saat 20:00 gibi içtiğimiz yeşil sıvı ile, alkali su haricinde, bugünü de bitiriyoruz. Sindirim sistemini dinlendirmek için bu saatlerde bunları bitirmiş olmak önemliymiş.Diyetisyenimize yarın itibariyle bizi, Yeşil Salata Detoksundan Düşük Kalorili Beslenme Programlarından biri olan 1200 kalorilik Raw-Vegan beslendiğimiz bir sürece geçirmelerini ve son 2 günümüzü de böyle geçirmek istediğimizi söylüyoruz. Bakalım 3. günümüzde bizi neler bekliyor.:)
————————————————
Değerli Okuyucularımdan Minik bir Rica:

Eğer yorum yazmak ya da soru sormak isterseniz, öncelikle şuraya tıklayarak, bloguma üye olmayı unutmayın ki, yazılarınız “Adsız” çıkmasın ve ben de sizi tanıyabileyim, olur mu? 🙂

LifeCo Detoks Günlüğüm… 1.Gün

0

Öğleden sonra uçaktan inip, Antalya’nın mis gibi havasıyla karşılandıktan ve sadece 20 dakika içerisinde otele transferimiz yapıldıktan sonra, Lara’da bulunan 5 yıldızlı Akra Barut Hotel içerisinde hizmet veren Antalya LifeCo Sağlıklı Yaşam Merkezi’ne giriş yaptık.

Geldiğimizi haber alır almaz, resepsiyonda bizi karşılayıp, merkezin bölümlerini gezdirerek, burada günlerimizin nasıl geçeceği, ne yeyip ne içeceğimiz ve tüm bunları hangi fayda için yapacağımız hakkında bilgiler aldığımız diyetisyenimizle görüşmemizi takiben, yeşil elmalı, zencefilli ve limonlu “ilk karşılama” içeceğimizi yudumladık.

 usengec-sef-lifeco-detoks-raw-vegan-samsonite

Gün boyunca sadece LifeCo içinde bulunan “Saf Kitchen” restarant şefleri tarafından, bizim için özel hazırlanan içecek ve yiyeceklerle besleneceğimiz bilgisini aldık. Su olarak da sadece buradaki sürahilerde bulunan “Alkali su”dan içmemiz gerekiyordu. Tadında normal suya göre pek bir fark yok söyleyeyim. Odanıza çıkarken ise, bu 10 pH’lık sular, sizin için şişelere doldurularak yanınıza veriliyor, merak etmeyin:)

Sebzeli, bol mineralli bir çorbanın her daim hazır olduğunu ve gün içinde bundan yaklaşık 4-5 bardak olmak üzere, istediğimiz zaman, içine istediğimiz baharatlardan katarak içebileceğimiz söylendi. Baharatlar metabolizmayı hızlandırmasıyla meşhur biliyorsunuz.

Hemen bir kupa kendime doldurarak, detoks çorbasının tadına baktım, gayet güzeldi. İçine zerdeçal, pul biber, nane vs en sevdiğim baharatları da ekledim, daha da güzel bir şey oldu.

“Haydi! Bugünü de kaybetmeyelim ve size oksijen maskesi yapalım” dediler. “Hem uçak yorgunluğunuz vardır, ona da iyi gelir”.

LifeCo’nun güleryüzlü hemşiresi Nursen Hanım’ın bizimle ilgilendiği bölüme geçtik. Bol mineralli detoks çorbamı içerken, bir yandan da ayağımın tozuyla günlük saf oksijen ve foton terapilerimi rahat koltuğumda uzanarak tamamladım.

 usengec-sef-lifeco-detoks-raw-vegan-beslenme

“Foton terapisi nedir?” derseniz, iğnesiz akupunktur gibi düşünebilirsiniz. Farklı fayda modları var, diyelim ki başınız ağrıyor, hemşire hanım ona göre makine üzerinden bir ayar yapıyor ve onun söylediği yere cihazı uyguluyorsun. Ama diyelim ki, ağrınız sızınız yok da, sadece mutluluk hormonunu aktive etmek istiyosunuz, ona göre el bileklerinin içine, şakaklarına, alnına vs. belirli saniyeler süresince nasıl uygulayacağını gösterip, tek tek ilgileniyor zaten herkesle. Siz o anda hiç bir şey hissetmiyorsunuz belirteyim.

Bunları da tamamladıktan sonra, yavaş yavaş batmaya hazırlanan güneşin tadını, balkonumuzdan çıkarmak üzere odamıza çıkıyoruz.

 usengec-sef-lifeco-detoks-raw-vegan-beslenme

Yemekten belli bir süre önce, size içmeniz için ıspanak, kereviz yaprağı gibi koyu yeşil sebzelerin sularından oluşan bir içecek ve yanına buğday çimi suyundan yapılan shotlar taze taze yine Saf Kitchen’ın barında hazırlanıyor. “Tadı nasıl?” derseniz, doğruya doğru: Pek benlik değil! 🙂 Ama derin bir nefes alıp, tek seferde içiyorum, işte bitti gitti. Öyle faydalı ki, içilmeyecek gibi değil zaten.

 usengec-sef-lifeco-detoks-raw-vegan-alkali

İşte şimdi de Saf Kitchen’da akşam yemeği zamanı. LifeCo’da bulunduğum süre boyunca sık sık yaptığım Periscope (Usengecsef) ve Snapchat yayınlarımda da beni “Usengecsefiniz” hesabımdan takip ettiğiniz gibi, burada amaç mümkün olduğu kadar hayvansal gıdalardan uzak şekilde,  çiğ, vegan ve alkali beslenmek. Çünkü söylendiğine göre vücutta en fazla enerji kaybına sebep olan sistem sindirim sistemiymiş. Onun normalde yediklerimizi proses etmek için harcadığı eforu, bu şekilde beslenip minimuma indirerek, oradan kazanılan enerjiyle hem bağışıklık sistemini güçlendirmek, hem de bu enerjiyi hasarlı bölgelerin tamirinde kullanmasını sağlamakmış hedeflenen…

 usengec-sef-lifeco-detoks-raw-vegan-beslenme

“Master detoks” denilen programı uygulayanlar gün boyu sadece sıvı besleniyorlar. Çiğnenerek yenilen hiç bir şey olmuyor. Ama Master detoks denilen bu programa, eğer buraya gelir gelmez hemen başlanmak isteniyorsa, gelmeden önce de, uyulması gereken kuralları olan bir hazırlık süreci var. Buradayken de “kolema” denilen bir sistemle belirli aralıklarla barsaklar da temizleniyormuş zaten.

Bizim amacımız Master detoks değil, daha basit bir detoks programıyla, kısa süreliğine de olsa bedenimizi ve zihnimizi arındırmak…  Bu amaçla, Salatalı detoks ve gün içinde 4 kere sıvı içilen ve 2 kere de raw-vegan salatalar yenilen kendimize daha uygun bir programla başladık. Bu detoks programının ardından koyu yeşillerin içinde bulunan yoğun klorofil sayesinde kanda bulunan oksijen oranı da artıyormuş.

 usengec-sef-lifeco-detoks-raw-vegan-beslenme

Şimdi aranızdan bu filizlenmiş mercimekleri görüp, neden böyle olduklarını merak edenleriniz olabilir diye sordum öğrendim. LifeCo’da çiğ ve besin değeri yüksek besinler tüketiliyor demiştim ya, mercimek salatası için kullanılan mercimeği de, kaynar suda haşlamak yerine, 2 gün öncesinden suda bekletiyorlar ve bazı doğal yöntemlerle filizlendiriyorlar. Bu sayede içindeki proteini de dışına çıkıyormuş ve daha da faydalı oluyormuş.Filizlendirme işleminin nasıl yapıldığını merak edenlere…

lifeco-raw-vegan-beslenme-mercimek-filizlendirme

Bu sakin ve huzurlu ortamda yeme-içme faslını da bitirince, odamıza çekiliyor ve hemen pijama moduna geçiyoruz.
usengec-sef-lifeco-detoks-raw-vegan-beslenme

Eşim televizyon izlerken, ben de LifeCo’da neler yapıldığını detaylarıyla anlatan broşürü okumaya koyuldum. Eh bünye alışık değil, oksijen çarptı herhalde ki, bir baktım deli gibi uykum gelmiş. O zaman haydi bana şimdilik müsade:)

————————————————
Değerli Okuyucularımdan Minik bir Rica:

Eğer yorum yazmak ya da soru sormak isterseniz, öncelikle şuraya tıklayarak, bloguma üye olmayı unutmayın ki, yazılarınız “Adsız” çıkmasın ve ben de sizi tanıyabileyim, olur mu? 🙂

Antalya LifeCo Sağlıklı Yaşam Merkezi’nde Detoks Deneyimi

1

Eşimle annesi arasında geçen dialog aynen şöyle:
“Anne biz yarın Antalya’ya detoksa gidiyoruz”.
“Oğlum daha gençsiniz, ne gerek var yüzünüze öyle şeyler yaptırmaya?”
Eşim “Allah Allah! Bu ne demek ki acaba?” diye şaşırmışken, fark ediyoruz ki, canım ya, meğersem “Detoks”u “Botox” anlamış :)) Biz aradaki farkı biliyoruz da ne oluyor sanki? “Detoks – detoks” yıllardır okurum her yerde de, tam anlamıyla içeriğinin ne olduğunu, bizzat yaşayarak öğrenmek varmış kısmette. Bu konuda çok da yalnız olmadığımı, detoks kampında bulunduğumuz süre boyunca sosyal medya hesaplarımdan, özellikle de Periscope (usengecsef) ve Snapchat (usengecsefiniz) üzerinden yaptığım tüm canlı yayınların, takipçilerimden gördüğü çılgınca ilgiden anladım. Orada neler yendiği, neler içildiği, gün boyu neler yapıldığı konusunda öyle çok soru geldi ki anlatamam. Raw (yaşayan besinlerden oluşan) ve vegan (bitkisel bazlı) besinlenmeyle, düşük kalori ve yüksek besin değeri alarak, bedeni, ruhu ve zihni toksinlerden arındırmaya meğer ne çok ilgi ve ihtiyaç varmış toplumda.

lifeco detoks merkezi usengec sef

Bundan 2 hafta önce, henüz Ocak ayının son günlerini yaşarken, İstanbul’daki buz gibi ve kasvetli havayı ardımızda bırakıp, Antalya havaalanına indiğimizde, şansımıza masmavi gökyüzünde, pırıl pırıl parlayarak, insanın içini ısıtan bir güneş ve 18 C derecelik sıcaklıkla karşılanınca, LifeCo Well-being Center’daki detoks programımıza, süper bir moral- motivasyonla, mutlu mesut bir başlangıç yaptık. Nasıl yapmayız ki? Otel odamızdan ufka ve aşağıya baktığımızda gördüğümüz şu manzaraya bakar mısınız Allah aşkına? Cennet! :))antalya lifeco deniz manzara

Karşımda zirvesi bembeyaz karlarla kaplı heybetli dağlar, etrafımda yemyeşil harika bir doğa ve bol oksijen. Koşturmaca yok, toplantıya yetişmece yok… Kaçta ne yiyeceğiniz, ne içeceğiniz hepsi LifeCo’da planlı, programlı… Saf Kitchen’da taze taze hazırlanıp, önünüze geliyor. Siz de bütün gün canınızın istediği gibi, ister havuza girerek, ister çimlerde yürüyüş yaparak, ister yoga yapıp, vücudunuzu esneterek ve isterseniz de gönlünüzce dinlenerek; ruhen, zihnen ve bedenen arınmanın keyfini çıkarıyorsunuz.

usengec-sef-lifeco-detoks-deniz-antalya

Denizin berraklığı ve sakinliği tek kelimeyle göz kamaştırıcı… Hadi ona bu mevsimde cesaret edemem de, ben şu havuza illa ki girerim, tutmayın beni!:) Demedi demeyin, günlük şeklinde tuttuğum devam yazılarımda sürprizlerimi bekleyin 🙂

usengec-sef-lifeco-detoks-deniz-antalya

Ne olduuu? Fotoğraflardaki muhteşem denizi görünce, bakıyorum da hemen bir tatil heyecanı kapladı sizin de içinizi, aynı bizim gibi? 🙂 Ha gayret, ne kaldı ki şunun şurasında? Hayırlısıyla 2 ay sonra Yaz iyice hissettirir kendini inşallah, ama kabul edelim ki Şubat ortasıyla birlikte, kendini seyrek de olsa yavaş yavaş göstermeye başlayan Bahar’ın da tadı bir başka güzel:)

Antalya LifeCo Sağlıklı Yaşam Merkezi

“Peki bu LifeCo Antalya’nın neresinde?” diye merak edenleriniz için hemen anlatayım. Bu merkez, havaalanına sadece 20 dakika mesafedeki Lara bölgesinde bulunuyor. Oldukça şık bir şekilde çok yakın bir tarihte yenilenen, 5 yıldızlı büyük bir şehir oteli olan “Akra Barut” içerisinde yer alıyor. Bilenleriniz için eskiden Dedeman Hotelmiş burası, tamamen baştan yaratmışlar adeta.


usengec-sef-lifeco-detoks-antalya-raw-vegan
İşte size suit odamızdan bir kaç kare… Çalışma masasından, TV karşındaki kanepeye kadar her şey düşünülmüş, valla insan burada ev gibi yaşayabilir. Zaten gelenler genelde bir hafta-10 gün kadar kalıyorlarmış en az. Bizim sadece 4 günümüz var bu seferlik ama buna da şükür 🙂

usengec-sef-lifeco-detoks-raw-vegan-antalya

Neden LifeCo?

Detoksun kelime anlamı “arınma” olsa da, gördüğüm kadarıyla insanlar, genelde bu tarz merkezleri, toksinlerden arınmanın sağladığı avantajlardan biri olan “kilo vermek” için de sık sık tercih ediyorlar. Ben ve eşim zaten buraya gelmeden önce, 6 haftalık bir süreç içerisinde Diyetisyen yardımıyla fazla kilolarımızı vermiştik biliyorsunuz. O yüzden zayıflamak bizim birinci önceliğimiz değildi ki buna rağmen 4 günün sonunda ben 1.kg’ya yakın ve eşim de 2 kg yağdan vermiş halde ayrıldık buradan. Aslında devamlı koşturmacayla geçen hayatlarımıza bir kaç günlüğüne de olsa bir es vermek, bir nefes almak, sakinliğin, dinginliğin ve tatilin tadını çıkarırken, bir yandan da farklı detoks programlarından bir-iki tanesini deneyimleyerek, beden, ruh ve zihin anlamında bizde yarattığı etkilerini gözlemleyip, kendimize küçük bir güzellik yapmaktı hedefimiz. Bu da bize bonus oldu. 🙂


LifeCo Şubeleri Nerelerde Var?Bunun için nereye gideceğimizi araştırırken, Türkiye’de 2005 yılından beri “sağlıklı yaşama destek, well-being/well-aging ve hastalıklardan korunma” anlamında hizmet veren ilk ve tek organizasyonun “The LifeCo Sağlıklı Yaşam Merkezi” olduğunu öğrendim.

lifeco antalya detoks havuz

İstanbul, Bodrum ve Antalya ve Ankara’ya ilaveten, yurt dışındaki ilk merkezleri olarak, geçtiğimiz aylarda, özellikle balayı çiftlerinin bayıldığı Tayland’daki meşhur tatil beldesi Puket’te de hemen göl kenarında bir şube açmışlar. Burada da kilo verme, zihinsel terapi, kanser sonrası arınma, doğal iyileştirme ve daha sağlıklı yaşam için beslenme odaklı programlar varmış. Bir sonraki sefere belki Puket’tekini de deneriz belli mi olur? Şimdilik işlerimizden çok fazla uzak kalamayacağımızdan süremiz kısıtlı olduğu için, Antalya’ya geldiğimize çok mutluyuz.

lifeco antalya detoks 1


Bizde Toksin Ne Arıyor ki Arınmamız Gereksin?

Günümüz koşullarında ister istemez maruz kaldığımız zararlı faktörleri bi’ düşünün… Kimyasallar, hormonlar, antibiyotikler, rafine şekerler, yapay tatlandırıcılar almış başını gitmiş. Doğallıkla uzaktan yakından alakası kalmadığı için, bırakın fayda sağlamayı, pek çok zararlı madde içerip, bir de bizi, mevcut sağlığımızdan da eden, işlenmiş gıdalar nedeniyle bozulan beslenme düzenimizi ve hormonlarımızı da ekleyin üstüne… Yetmez gibi bir de kirlenmiş su, hava, kalabalık, trafik ve stresi de ilave edin buna. Sayarken bile yorulup, içi sıkılıyor insanın, değil mi?:)

İşte tüm bu olumsuz etkilerden dönem dönem arınmak için, ara ara yapılan detoks ve sağlıklı beslenme programlarıyla ve tamamlayıcı well-aging terapileriyle, insanın hem daha enerjik, sağlıklı ve yenilenmiş hissetmesi, hem de burada öğrendiklerini kendine bir yaşam şekli haline getirerek, ömür boyu faydalanması amaçlanıyor.

usengec-sef-lifeco-detoks-raw-vegan-saf-kitchen

LifeCo’nun Raw-Vegan Saf Mutfağı…
Bedensel, zihinsel ve ruhsal anlamda düşünürsek, tüm dengemizi etkileyen faktörlerin başında “beslenme” geliyor aslında. Hatta duygu ve düşüncelerimiz bile, beslenme şeklimizden çılgınca etkileniyor. Nasıl mı? Besin değeri yüksek yiyecekler ile enerjimiz artar, zıp zıp yerimizde duramaz, canlılık kazanır ve kendimizi çok daha iyi  ve dinamik hissederiz ya hani? Oysa kan şekerimizi bir anda yükseltip düşürecek zararlı bir abur cubur yediğimizde ise hemen uykumuz gelir, başımızı zor kaldırırız. Hipoglisemi sayesinde, kendimden de çok iyi biliyorum bu durumu, evet:)

Günümüzde yediğimiz yiyeceklerin çoğu, ihtiyacımızın tam tersine, yüksek kalorili ve maalesef besin değeri düşük seçeneklerden oluşuyor. Sadece yemiş olmak için yiyoruz işte bir şeyler… Ne kadar sağlıklı ve besleyici olduğunu düşünmek bile istemiyoruz, yeter ki karnımız doysun…

Bir de bilimsel bir gerçek var ki; “pişirilen besinler, yüksek sıcaklıkta pek çok besin değerini kaybeder” deniliyor biliyorsunuz. Sadece 41 derecenin bile üzerine çıkıldığında, enzimlerin ve proteinlerin yapıları bozuluyor ve besin değerleri azalıyormuş. İşte bunu da LifeCo’nun içinde restoran olarak hizmet veren Saf Mutfak’dan öğrendim, bu yüzden burada hiç bir şey 41 derecenin üzerinde pişirilmiyor.

Modern yaşamın getirdiği yeni mutfak kültürüne alternatif bir yaklaşım diyebiliriz Saf Mutfak için… Kalori bakımından düşük (yani şişmanlatmayan), ama besin değeri anlamında yüksek olan (yani enerji veren) ve bu sayede de bedenimiz için son derece sağlıklı yiyeceklerle beslenirken, aynı zamanda hiç ummayacağınız yaratıcılıkta ve lezzette yemekler sunuyorlar Saf Mutfak’da…

lifeco saf kitchen raw vegan

“Düşük kalori ve yüksek besin değeri” prensibiyle hizmet vermesi sayesinde, asla rafine şeker, tuz, margarin ve beyaz un içermeyen raw-vegan mutfağıyla, dünya lezzetlerini Türk mutfağının klasikleriyle sentezliyorlar diyebilirim size Saf Mutfak için… Bunu aşağıda gördüğünüz bana özel hazırlanan detoks programım dahilinde, her gün aldığım terapilerden de bahsederek, “LifeCo günlüğüm” şeklinde deneyimlerimi, gün bazında daha detaylı olarak anlatmak istiyorum sizlere. Raw-Vegan Şef’lerin hazırladığı ve tadı hala damağımda kalan birbirinden yaratıcı ve leziz örnekleri görünce, eminim ki siz de benim gibi şaşıracaksınız:)

usengec-sef-lifeco-detoks-programi-raw-vegan-beslenme


Saf Mutfak’da Tüm Lezzetler 41 Derecenin Altında Pişiyor
Saf Mutfak’da neler var biraz bahsedeyim mi? Hatta durun! İlk olarak “neler yok?” onu söyleyeyim. Bir kere hayvansal hiç bir şey yok. Vejeteryanlıktan farklı olarak, süt, yumurta, peynir bile yok yani. Tamamen vegan beslenme üzerine kurulu bir sistem… Ayrıca “raw” (çiğ) yani pişirilmeden yenilen ve bu sayede enzimler hala canlı kaldığı için “hala yaşıyor” kabul edilen yiyecekler var. Anlayacağınız çoğunlukla sebze-meyve, çiğ kuruyemişler, baklagiller ve doğal ürünler kullanılan ve ağırlıklı olarak pişirilmeden hazırlanan raw-vegan menüler sunuluyor burada.

41 derecenin altında pişirme yöntemi sayesinde ise; yiyeceklerin tat, koku ve besin değerleri korunup, vücudumuza enerji veren enzimlerin canlı kalması, vitamin ve minerallerin hasar görmemeleri sağlanıyor. Bu da vücudumuzdaki hücrelerin onarılmasına ve yenilenmesine yardımcı olurken enerji seviyemizin artmasını sağlıyor.

Amaç Daha İyi Sindirim, Daha Yüksek Enerji


Saf’ın mutfağından çıkan raw ve vegan yiyecekler; işlenmemiş, taze, tam, yaşayan yani canlı gıdalardan elde edildiği için, meyveler, sebzeler, yeşillikler, sert kabuklu yemişler ve tohumlar, çiğ veya buharda pişirilmiş olarak doğal hallerinde tüketiliyor.

antalya lifeco alkali su
Ayrıca gün boyu size özel taze taze hazırlanan yüksek alkali özellikteki, çeşitli meyve-sebze suyu kokteyllerinden de içilen, bu sağlıklı beslenme yaklaşımıyla, daha iyi bir sindirim, yüksek enerji ve zindelik; arındırıcı ve alkalize edici bir etki ve sonucunda kilo vermeyle de sonuçlanan, müthiş bir sağlık hissi yanında, çevrenizle ve yediğiniz yiyecekle bağ kurma fırsatı da sunuluyor. Çünkü söylediklerine göre sindirim sistemi, vücutta en yüksek enerji kaybının yaşandığı yerlerden biri olduğu için, böyle bir sağlıklı beslenme şekline geçilerek, sindirim sistemi için harcanacak enerjinin, vücudun diğer bölgelerindeki hasarların tamir edilmesi, toksinlerin atılması gibi gibi daha faydalı işlerde kullanılmasına olanak sağlanıyormuş detoks yaparken.Az önce de bahsettiğim gibi, bir sonraki yazımda Detoks kampında gün gün neler yaptığımızı, neler yeyip içtiğimizi sizlere anlatacağım. Şimdilik görüşmek üzere. Sevgilerimle…
————————————————–
Değerli Okuyucularımdan Minik bir Rica:

Eğer yorum yazmak ya da soru sormak isterseniz, öncelikle şuraya tıklayarak, bloguma üye olmayı unutmayın ki, yazılarınız “Adsız” çıkmasın ve ben de sizi tanıyabileyim, olur mu? 🙂

Snapchat Nedir? Nasıl Kullanılır?

6

Bir Snapchat çılgınlığıdır, almış başını gidiyor. Aman ne snapchatmiş arkadaş! :)) Gençler ondan başını kaldıramayıp, bütün gün birbirlerine onlarca snap atıyor. En büyük özelliği gönderilen fotoğraf ya da videonun sadece sizin karar verdiğiniz o kısacık süre içinde karşı tarafca görülebilmesine olanak vermesi ve tüm yayınların 24 saat içinde tamamen yok olması… Belki de bu “hızlı tüketim” sevdasıdır onu bu derece popüler kılan, bilemedim ki… Snapchat bu kadar trend olunca, “yahu neciymiş bu?:)” diye biz de telefonumuza indirdik. Uygulamanın sağını solunu bir iki inceleyip, pek de bizi sarmayınca bir ara pes edip, sildim de hatta. Sonra baktım olacak gibi değil, teknoloji ilerliyor, atı alan Üsküdar’ı geçiyor, bi’ gayret daha şans verdim ve şu anda, bayağı bayağı “Snapchatci” oldum çıkıverdim.
usengec-sef-snapchat-nasil-kullanilir

Samimi, doğal, eğlenceli ve faydalı yayınlarımı çok seven ve beni Snapchatten “UsengecSefiniz” hesabından takip eden pek çok kişi olduğu kadar; dediğim gibi ilk bakışta kullanması biraz komplike göründüğü için, çevremde bu uygulamadan bir şey anladıysam n’olayım” diye yakınan da bayağı bir insan var. 🙂

Eh! Ben de bildiğim bir şeyi adım adım ve en basite indirgeyerek, eğlenceli şekilde karşımdakine anlatma konusunda naçizane bir “dünya markası” olduğuma göre, eş zamanlı yürüttüğüm bunca proje arasında üşenmeyip, 4 bölümlük bir “Snapchat nedir ve nasıl kullanılır?” yayını hazırladım. Haydi 4’ünü de arka arkaya izleyin ve öğrenin bakalım.

Hmm bu arada da Youtube kanalıma üye olmayı da unutmayın, e mi? :)) İzleyenleri görebiliyorum, kontrol edeceğim ona göre, yoklama var bilesiniz hihihi

Düne kadar size Snapchat kullanmayı biraz göstersin diye gözünün içine baktığınız ama bunu devamlı mazeret çıkararak öteleyen çocuğunuz, yeğeniniz, kuzeniniz, arkadaşınız, komşunun oğlu/kızı, her kim varsa artık,  bilsin ki şu andan itibaren kendisine ihtiyacınız kalmadı. Şaka maka öyle içten anlatmışım ki, izleyince hemen kaynaşacak ve nasıl da bir anda bu kadar “Snapchatci” olduğunuza siz bile inanmayacaksınız. :)Haydi o zaman başlıyoruz!

Snapchat Nedir? Nasıl Kullanılır?- Bölüm 1:

Devamı için aşağıdaki linklere tıklayınız.

Snapchat Nedir? Nasıl Kullanılır?- Bölüm 2:

Snapchat Nedir? Nasıl Kullanılır?- Bölüm 3:

Snapchat Nedir? Nasıl Kullanılır?- Bölüm4:

————————————————

Değerli Okuyucularımdan Minik bir Rica:

Eğer yorum yazmak ya da soru sormak isterseniz, öncelikle şuraya tıklayarak, bloguma üye olmayı unutmayın ki, yazılarınız “Adsız” çıkmasın ve ben de sizi tanıyabileyim, olur mu? 🙂

Çikolatalı Marshmallow Tatlısı Tarifi

0

Bugünün konusu: Çikolatalı Marshmallow Tatlısı Tarifi. Dünyada yaygın olarak “Smores Dip” diye de bilinen ve çok sevilen, bu aşırı kolay, maliyetsiz ve bir o kadar da lezzetli ve havalı tatlıyı, Sevgililer Günü’nden bir gün önce Snapchat (Usengecsefiniz) ve Periscope (Usengecsef) üzerinden yaptığım canlı yayınlar esnasında hazırlarken, ağırlıklı olarak gençlerden oluşan izleyici kitlemin yaptığı birbirinden şeker yorumları ve maruz kaldığım çılgınca ilgili görmeliydiniz. 5 dakikada hazırladığımı ve fırında marshmallowların üzerini sadece 7 dakikada nar gibi kızarttığımı da izledikten sonra, bir de pişmiş halini yayınlayınca, herkesin dibi düştü haklı olarak.

Diğer sosyal medya hesaplarımda da paylaştığımda, canlı yayınlarımı kaçıranlardan gelecek ısrar ve soruları tahmin ettiğim için, bir yandan adım adım fotoğrafladığım, hatta Youtube kanalım “Üşengeç Şef” için de videoya çektiğim bu tarifi işte şimdi sizlere de anlatıyorum. Fırından çıkınca, üstü çıtır çıtırken, kendisi hala ılık ılık ve altları erimiş haldeyken yenmesi çok keyifli olan tatlının malzemelerine gelirsek…

Adım Adım Resimli Anlatımıyla
Çikolatalı Marshmallow Tatlısı Tarifi

Malzemeler:
(2 kişilik)

  • 1 paket 70 gr’lık Haribo Marshmallows
  • 1 paket 80 gr’lık sevdiğiniz çeşitte Çikolata
  • Arzu ederseniz mevsimine göre ince dilimlenmiş çilek veya muz (Ben bu seferlik eklemiyorum)

Olası sorularınızı hemen cevaplamaya çalışayım:

Bu tatlı için, “fırına girebilecek” özellikte cam veya seramik orta boy bir kase gerekli. Bunu bulamıyorsanız, 2 adet tek kişilik kase de kullanabilir, bu sayede herkes için ayrı porsiyonlar hazırlamış olursunuz.

Ben kare paketli Fıstıklı Damak kullandım, bir sonraki seferde de Fıstıklı Damak Bitter Çikolata da kullandım, o da çok yakışıyor. Herkes en sevdiği çikolatayla yapmakta serbest, damla çikolata bile olur:)

Marshmallow olarak, arzu ederseniz, Haribo’nun benim kullandıklarım gibi kalpli olanlarını ya da silindir şeklindekileri  de kullanabilirsiniz tabi ki. Büyük marketlerde oluyor. “Yok, ben her ikisini de bulamadım “derseniz, Eti Puf’un alt bisküvisini, sünger gibi olan yerinden ayırın. Açık bölümü alta bakacak şekilde, çikolatanın üzerine o pofuduk kısımları dizerek de yapabilirsiniz.

Meyve konusuna gelince, bu tatlıya en çok çilek dilimleri yakışıyor ama mevsimi olmadığı için, illa meyveli yapmak isterseniz çikolatanın üzerine 1 kat olacak şekilde, muz dilimleri de serebilirsiniz.

Şimdilik başka sorunuz yoksa, haydi işe koyulalım. Zaten başlamamızla bitirmemiz bir olacak:)

smores-dip-marshmallow-haribo-tatli-tarif-usengec-sef

smores-dip-marshmallow-cikolata-tatli-tarif-usengec-sef

İlk olarak, fırına girmeye uygun bir kasenin dibine, kullanacağımız çikolatayı minik minik kırarak seriyoruz. Eğer damla çikolata kullanıyorsanız, ufalamaktan da kurtuldunuz demektir. Oh mis! 🙂

smores-dip-marshmallow-cikolata-tatli-tarif-usengec-sef
Bir yandan da bir kesme tahtası veya tabak içinde normalde kalın ve pofuduk olan marshmallowlarımızı, daha rahat erimeleri için, bir bıçak yardımıyla enden ikiye keselim.

smores-dip-marshmallow-cikolata-tatli-tarif-usengec-sef

İşte aynen böyle! Kullanacağınız kaseye göre, bazen pakettekilerin tamamı tek sefer için fazla gelebiliyor, merak etmeyin, çok hızlıca yapıldığını gördükten sonra hiç üşenmeyeceğiniz için, kalan kısmını bir dahaki seferde de değerlendirebilirsiniz:)

Şimdi kestiğim, yani bıçak değen yerler alta bakacak şekilde (ki açık olan yerlerinden rahatça eriyebilsinler), çikolataların üzerine sık şekilde tek sıra halde diziyorum. Eğer çilek ya da muz kullansaydım, çikolatalarla marshmallowların arasında onları da dilimleyip dizebilirdim.
smores-dip-marshmallow-cikolata-tatli-tarif-usengec-sef

Fırınımı da bu esnada zaman kazanmak için ,180 C’ye ve mümkünse ızgara moduna getirip, içi boşken 5-7 dakika ön ısıtmaya başlıyorum.

smores-dip-marshmallow-cikolata-tatli-tarif-usengec-sef
Hazırladığım tatlımı, içerisi istediğim sıcaklığa gelen fırınımın, orta tepsisine yerleştirip kapağını kapatıyorum. 180C’de yaklaşık 7 dakika kadar, yani aslında üstü kızarıncaya ve altı eriyinceye kadar pişiriyorum.
smores-dip-marshmallow-cikolata-tatli-tarif-usengec-sef

İşte Çikolatalı Marshmallow tatlımız (Chocolate Smores Dip) hazır.

Çok çok sıcakken değil ama, soğumasına imkan vermeden, henüz ılıkken ve altları hala erimiş haldeyken yemenizi tavsiye ederim. İster çatalla, ister en sevdiğiniz bisküviyle “pançoya dip sos” alır misali dalarak. 🙂

smores-dip-marshmallow-cikolata-tatli-tarif-usengec-sef

Aynı tatlının videolu tarifine Üşengeç Şef Youtube kanalımdaki şu yayınımdan da ulaşabilirsiniz.

Videolu Çikolatalı Marshmallow Tatlısı Tarifi (Chocolate Smores Dip)

Hepinize şimdiden afiyet şeker olsun! 🙂

Diyetle 6 Haftada 6 Kilo ve Hepsini de Yağdan Verdim. Nasıl mı?

25

Sıkı takipçilerimin iyi bildiği gibi, yemek yemeyi çok sever, güzel yemeğin de hakkını layığıyla veririm. En çok da hamur işlerine bayılırım laf aramızda. Durum zaten böylerken, bir de üzerine geçen sene yaşadığım sağlık problemleri sebebiyle art arda geçirdiğim ameliyatlar, gördüğüm kemoterapiler, aldığım kortizonlu ilaçlar derken, amanın bir de baktım ki en çok bel ve göbek bölgesinde olmak üzere, hayatımda hiç olmadığım kadar, almış başımı gitmişim. Hiç bir kıyafeti üzerime yakıştıramaz hale gelip de “Üff ya! Giyecek hiç bir şeyim yok ki ama benim!” moduna da girince, artık bu duruma acilen bir “Dur!” deme zamanının geldiğine karar verdim.
usengec-sef-diyet-nasil-kilo-verebilirim-diyetisyen-tavsiye

Başkaları gibi bu zayıflama işini, bir sonraki bahara bırakmayacağıma dair, önce kendime bir söz verdim. İnanır mısınız, hayatımın ilk diyetisyen kontrolünde kilo verme serüveni için, Amsterdam gezisinden henüz dönmeden, taa oralardayken arayıp, döndüğümüzün ertesi gününe randevu aldım. 🙂

Randevuya giderken, artık içime bile çekemediğim göbeğimle, sabrımı zorlayan kilolarımdan kurtulmak yolunda, akıllı bir adım atıyor olduğum için, ilk kez okula başlayacak çocuklar kadar heyecanlıydım. Bu arada söylemeyi unuttum, tek başıma değil, aynı benim gibi fazla kilolarından sıkıntı duyan biricik eşimle beraber bu yola koyulduk. Zaten aynı evde, birimiz diyetteyken, öyle “biri yer biri bakar” olmazdı, olamazdı. Aynı anda diyete başlamak ve birbirimize destek olmak, işimizi daha da kolaylaştıracaktı.

Bağdat Caddesi’nde, tam da ana caddenin üzerinde Suadiye’de yer alan ofise geldik. Güler yüzüyle, dünya tatlısı Diyetisyenimiz Ceylan Akiş, bu ilk randevumuzda bize 1 saate yakın zaman ayırdı ve uzun uzun yeme alışkanlıklarımızı dinledi. Yanımızda getirdiğimiz kan testlerimizi inceledi, sağlık hikayemizi dinleyip, varsa mevcut rahatsızlıklarımızı ve kullandığımız ilaçları sordu. Boy, kilo ve yağ ölçümlerimiz yapıldıktan sonra, vücut kitle endeksine göre nasıl bir yol izlenmesi gerektiğine ve hedefimizin kaç kiloya inmek olduğuna karar verildi.

en-iyi-diyetisyen-ceylan-akis-diyet-usengec-sef

Ben eğer 5-6 kg verirsem kendimi daha iyi hissedeceğimi söyledim, o da yaptığı hesaplamalarla bu hedefimi uygun bulduğunu onayladı. Söz arasında yararlı ve zararlı yiyecekleri anlatırken veya tüketilmesi gereken porsiyonları tarif ederken, daha akılda kalıcı olması için, Ceylan Hanım’ın ofisinde oldukça gerçekçi yiyecek maketleri var. Masasının üzerinde bulunan aşırı gerçekçi olarak hazırlanmış yağ maketlerinden ise gözlerimi alamadım. İnsan dokunmaya bile tiksiniyor, o derece gerçekçi! Bir öğrendim ki, resimde elimde gördüğünüz maket de tam olarak 5 kilo yağı temsil ediyormuş. Yani düşünebiliyor musunuz tam da bulunduğu noktada, yani bel ve göbek çevremde kendisinden bir an önce kurtulmak için bu yola baş koyduğum, işte tam da bu koskocaman yağ kadar, fazladan bir yük taşıyorum şu anda vücudumda. Yazık değil mi ama?

en-iyi-diyetisyen-ceylan-akis-diyet-usengec-sef

Biliyorum normalde dışarıdan çok kiloluymuş gibi görünmüyorum ama, kas oranım çok düşük ve yağ oranım çok fazla olduğu için bu kiloları yağdan vermem gerek. Yoksa tartıda az çıksak da, mazallah vücuttan su kaybı olarak verilen kilonun uzun vadede hiç bir faydası olmadığı gibi, bir de üstüne zararı olma riski var.

Yazımın başında da kısaca bahsettiğim gibi, bende pek çok sağlık sorunu bir arada. Sadece bir kaç örnek vermem gerekirse mesela çok yakın geçmişte “kanser” tedavisi gördüm, üstüne pek çok ameliyat geçirdim ve 5 yıl boyunca kullanmaya devam etmem gereken bir hormon ilacı var. Ayrıca Tiroid hormonu eksikliği yaşıyorum yani “Haşimoto” var, düşük kan şekeri rahatsızlığı, yani “Hipoglisemi” var. Var da var! Bunları içinizi sıkmak için değil, neden söylüyorum biliyor musunuz? Demek istediğim o ki; bunların hiç birisi kilolu kalmak için bahane değil! Durumumdan yüz bularak, “battı balık yan gider” demek ve önümüze gelen her şeyi şapur şupur afiyetle yerken, her giydiği üstüne yakışan fidan gibi incecik insanları görüp de halimizden şikayet etmek bize yakışmaz. İşte burada diyetisyen faktörü de sizin azminiz kadar önemli. Eğer bu yolda yanınızda sizi dinleyen ve anlattıklarınızı ciddiye alan bir uzman varsa, size en uygun beslenme programını oluştururken, tüm bu fiziksel ve ruhsal şartları da hesaba katıyor doğal olarak.

Bizim örneğimizde de bana benim özelliklerime uygun bir diyet listesi hazırlanırken, eşimin pek çok sebze çeşidiyle arası iyi olmadığı için, Diyetisyenimiz onun için de özenerek, içinde sevdiği çeşitlerin yer aldığı özel bir liste oluşturdu. Çünkü amaç insanı diyetten soğutmak değil; haftalar, belki aylar sürecek bu süreci kaytarmadan, istekle ve keyifle geçirmemiz için, işimizi kolaylaştırmak olmalıydı. İşte bu konunun önemini bilecek kadar gerçekçi ve diyet konusunda tüm merak ettiklerimizi danışabilecek kadar donanımlı bir Diyetisyen olarak Ceylan Hanım bizim güvenimizi daha ilk günden kazandı.

Diyet listelerimiz yanında, metabolizma hızlandırıcı ve kan şekeri düzenleyici bazı sıvıların reçetelerini de verdi. Çay gibi demlenerek kolayca hazırlanan bu içecekleri hazırlamak için gerekli şeyleri almak üzere ilk hedefimiz tabi ki en yakındaki bir aktar oldu. Bir de üstüne, gün içinde ana ve ara öğünlerde tükettiğimiz her şeyi not almamız ve bir sonraki görüşmede üzerinden konuşmamız için “günlük beslenme çizelgesi” de verdi yanımıza. Hayatımın ilk “Diyetisyenle kilo verme” macerası işte başlıyordu ve “göbekli olmak” kaderim olmayacaktı. Yuppiii! Öyle motive, öyle sevinçliydim ki anlatamam:)

Bu arada unutmadan söylemeliyim ki, bir diyet programına başlarken, kilo ve sağlık hikayesi kadar önemli olan bir diğer konu da “bazal metabolizma hızı”… Bu aynen parmak izi gibi, sadece size özel olan ve aslında ne hızda, hangi tempoda kilo verebileceğinizi gösteren en önemli parametre. Bir çok merkezde kullanılan gelişmiş tartı ve analiz cihazı, kişinin teorik, yani sadece “formüle edilmiş bazal metabolizma hızını” veriyor maalesef. Oysa sadece bazal metabolizma hızı ölçümünde kullanılan “Fit MatePro” diye bir cihaz varmış ve bu alet kişinin gerçek bazal metabolik hızını ölçerek, hangi noktada olduğunun en doğru şekilde analiz edilmesini sağlıyormuş. İşte bu cihazdan Ceylan Hanım’ın ofisinde de olduğunu öğrendiğime ayrıca memnun oldum. Hayatımda ilk kez böyle bir cihazla gerçek bazal metabolizma hızım ölçülecekti. Bunun için en yakın tarihe bir gün kararlaştırdık ve bir kaç saat açlık ve susuzluk gibi söylenen şartları yerine getirerek ofise bir uğradım ve sakince uzanarak bir maske taktım, 20 dakikalık bir nefes testi yapılarak işlem tamamlandı.

en-iyi-diyetisyen-ceylan-akis-diyet-kilo-verme

Erkeklerin metabolizma hızının daha yüksek olduğunu biliriz de, benim bazal metabolizma hızım sadece 1200’dü, yani bir kadın için bile oldukça düşük bir değerde çıktı.

Neyse moralimizi bozmadık, en azından neyin ne olduğunu artık biliyorduk. Bizim için ayrı ayrı hazırlanan diyet listelerine göre, güzel bir market alışverişi yaptık. Buzdolabımız ilk defa bu kadar sağlıklı ve yeşil ağırlıklı görünüyordu, bu anı ölümsüzleştirmeden duramadım:)

en-iyi-diyetisyen-ceylan-akis-diyet-kilo-verme

Eşimin önceki diyetisyen tecrübelerinde iş yerinde veya dışarıdayken temin edilmesi ve hazırlanması oldukça zor olan şeyler yazıldığı için, diyetine devam etmeye çalışırken, oldukça zorlandığı olmuştu. Ceylan Hanım ise, herkesin yaşam tarzına ve zevkine göre, tam anlamıyla kişiye özel ve uygulanabilir listeler hazırlaması sayesinde bize diyeti sevdirdi. Özellikle kahvaltı konusunda, hayatımızda çığır açan, hem hızlı, hem pratik, probiyotik yoğurtlu ve meyveli harika bir kahvaltıyla, yine onun sayesinde tanıştık. Bir ara hatırlatın da bunun kolay tarifini, size de anlatayım.

en-iyi-diyetisyen-ceylan-akis-diyet-kilo-verme

Ben de, keza eşim de, bu yola öyle inanmış ve öyle kendimizi adamış şekilde girdik ki, listemiz dışında kalan abur cuburlara veya zararlı şeylere, ikimiz de hiç meyletmedik. Ne yazıyorsa onu yedik, ne kadar yazıyorsa o kadarını tükettik, daha fazlasını değil. Sonuçta insanız… Biliyorsunuz “beşer şaşar” demişler. Gün gelip de, canımız liste dışında bir şey çekse bile, işte o zaman da diyetisenimize sorduk, o da eğer gerekli düzenlemelerle tolere edilebilecek bir şeyse, bize yardımcı oldu; yok eğer hiç uygun değilse de, doğru yönlendirerek, bu konuda tavrını korudu.

Sağlıklı zayıflayabilmek için, beslenme kontrolleri ve gerekli disiplini sağlamak açısından görüşme periyodumuzun “haftada bir” olması da çok işimize geldi.  Yaklaşık 20 dakika kadar süren bu kontrol seansları esnasında, vücut analizlerimiz yapılarak, beslenme programımız her seferinde yenilendi. Bu sayede listemizdekilerden sıkılmamıza hiç fırsat olmadı:) Zaten gidişatımıza göre vücudu şaşırtacak ve gereksinimlerini karşılayacak şeyler yazıldı hep ve bunun mükafatı olarak, daha ilk haftadan tam 1,5 kg yağdan verdiğimi tartıda gördüğümde, havalara uçacaktım. Gözünüzde canlandırabilmeniz için yine bir resimle anlatmam gerekirse, daha ilk haftamda, aynen fotoğrafta gördüğünüz işte tam da “iphone 6plus” kadar kocaman, bu gülle gibi maketin ağırlığınca bir yağdan kurtulmuşum. Hem de başta saydığım tüm handikaplarıma ve yerlerde sürünen metabolizma hızıma rağmen…:) Neden tekrarlayıp duruyorum? Yani demem o ki; Ben yapabiliyorsam, siz neden yapamayasınız ki? 🙂

en-iyi-diyetisyen-ceylan-akis-diyet-kilo-verme

Gün geldi ana öğünümde hafif ve lezzetli ızgara sebzeler yedim, gün geldi mis gibi yumurtalı kahvaltılar yaptım.

en-iyi-diyetisyen-ceylan-akis-diyet-kilo-verme
en-iyi-diyetisyen-ceylan-akis-diyet-kilo-verme

Bazen malzemeli bir salata oldu listemde, bazen güzel bir et yemeği ya da en sevdiğimden maydanozlu leziz bir anne köftesi. Böyle böyle her hafta sadece yağdan vererek, incelmeye devam ettim.
en-iyi-diyetisyen-ceylan-akis-diyet-kilo-verme

en-iyi-diyetisyen-ceylan-akis-diyet-kilo-verme

Bu süreçte, her şey her zaman kolay olmadı tabi. Gün geldi, mesela sinemada yanımda mis gibi kokan koca patlamış mısır kovasını tek başına götüren arkadaşım da oldu, şapur şupur pastaları, börekleri mideye indirenler de… Mesleğim gereği tadım ziyaretleri yapmam gereken restoranlar oldu mesela. İşte o zaman Cem Yılmaz’ın şovunda anlattığı Mehmet Yaşin gibi tabağı sıyıranlardan olmadım tabi ki. Gerçek bir tadımın hakkını vererek, sunulan yemeklerden gerçekten birer çatal aldım ve sadece lezzetlerini tattım, öyle gnam gnam lüpletip de bir tabak daha isteyenlerden olmadım yani:) Bunu nasıl mı yaptım? Algılarıma hükmettim, o mis gibi yemeğin kokusunu almamayı seçtim, o pastanın vereceği bir dakikalık zevk uğruna, yolumdan şaşmamayı tercih ettim. Çok delirdiğim anlarda, çıkardım çantamdan ve paşa paşa çiğ bademimden yedim sakin sakin. Çünkü benim bir amacım vardı, anlık zevkler beni yolumdan caydırmamalıydı.Şunu söyleyip, kesinlikle diyetimin hakkını teslim etmeliyim ki; bu süreçte kesinlikle hiç aç kalmadım ve açlık hissetmedim. Hatta öylesine hissetmedim ki, normalde öğün aralarımı açsam, kan şekerim düştüğü için etkilerini baş dönmesi, göz kararması, gereksiz sinirlilik gibi şekillerde hemen hissetmeye alışkın olduğum “Hipoglisemi” bile, diyet esnasında, 3 ana ve 2 ara öğünle planlı programlı ve sağlıklı beslendiğim için yanıma bile uğrayamaz hale geldi. Bol bol su içmeyi hiç ihmal etmedim, bu uğurda tuvalete abone olsam da, suyun önemini bildiğim için hiç şikayet etmedim:)

Ama şu komik anımı da anlatmadan geçmeyeyim hadi… Bir keresinde ziyaret ettiğim bir işyerinde buram burak kek kokusu yayılıyordu, belli ki mutfakta kek pişiriyorlardı ama öyle böyle kokmuyor edepsiz. İşte o anda canım çok fena kek istedi, ama bir dilim kek uğruna nasıl deliriyorum anlatamam. Mümkünse diye sormak üzere bir sonbraki randevumuz esnasında Diyetisyenimden rica ettim, sağlıklı olarak kilo vermeye devam ettiğim için, ödül olarak, bazı düzenlemeler yaptı ve minik bir dilim keki listeme ekledi sağolsun. Buraya kadar her şey normal… Sonra ben ne  mi yaptım? “Koşa koşa karşıma çıkan ilk pastanede, tek lokmada koca keki mideme indirdim” dememi bekliyorsanız, yanıldınız. O hafta boyunca hangi dükkanın önüne gelsem, “yok şimdi burasının keki o kadar iyi değildir, bitanecik hakkımı buna kullanmayayım şimdi”, “yok bu kek fazla süngerimsi, daha iyisini bulabilirim” diye diye, ödülüm olmaya yeterince layık bir kek bulamayarak, bir haftayı geçirdim. Bir sonraki randevuda, tekrar Ceylan Hanım’ın karşısına oturduğumda, “ee nasıl geçti diyet haftanız?” sorusunu sorarken, ben kikir kikir gülüyordum halime. İzin vermeseydi belki delirirdim o kek için. Ama o müsade edince, yemesem de oldu işte:)

diyetisyen-ceylan-akis-diyet-usengec-sef-spor

“Hiç spordan bahsetmiyorsun, kimbilir ne biçim spor yapmışsındır bu süreçte” diye merak edenleriniz olacaktır. O konuya da açıklık getireyim. Diyetisyenimiz dedi ki; diyete başladığınızda kardiyo veya ağırlık gibi bir spor  yaparsanız, diyeti tamamladığınızda artık o sporun 2 katını yapmalısınız ki, normal yemeye geçtiğinizde eski kilolu halinize dönmeyin. Bana çok mantıklı geldi. Ben bu süreçte o yüzden spor yapmamayı tercih ettim, sadece ufak yürüyüşlerim oldu fırsat buldukça ama düzenli yaptım denilemez.

Ne zaman ki 5 haftada 5 kiloyu tamamen yağdan verdim, işte o zaman artık, bölgesel incelebilmek ve göbeğimin biraz daha erimesi için spora başlamamın zamanı geldiğine karar verdik ve haftada 1-2 kere yüzmeye gitmeye başladım. Hafta sonları hava güzelse, çıktık sahilde tempolu yürüyüşler yaptık. 5 haftanın sonunda eşim 9 kg vererek, hedeflediği kiloya kavuştu. Unutmayın ki, erkekler kilo vermede, her zaman daha avantajlı. O yüzden moralinizi bozmak istemiyorsanız, hiç bir zaman onlarla kendini mukayese etmeyin:)
usengec-sef-diyet-nasil-kilo-verebilirim-diyetisyen-tavsiye
Hanımların işi belki biraz daha meşakkatli ama, diyeceğim odur ki; başarılı bir zayıflama için bence 2 önemli kural var. İlki “istikrarlı olmak” ve ikincisi de işini seven, hakkıyla yapan, insanın halinden anlayan, iyi ve sevecen bir diyetisyenle yapacağınız işbirliği… Bu iş öyle gazete eklerinde yazan “şok diyetlerle”, mucize diye yutturulan zararlı haplarla veya bir başkasının diyet listesini kopyalayarak filan olmuyor maalesef. Diyet listeniz, tamamen sizin ihtiyaçlarınıza göre, her hafta bir öncekinden farklı olarak, bizzat size özel hazırlanmış olmalı.
diyetisyen-ceylan-akis-usengec-sef-diyet-listesi

6 haftanın sonunda 6 kilo “tamamen yağdan” vermiş birisi olarak benim naçizane formülüm bu oldu en azından. Göbeğim bayağı eridi. “Tamamen gitti ve dümdüz oldu mu ?” derseniz, 2 kere myom ameliyatı geçirerek, sezeryan gibi tekrar tekrar göbeğinden kesilmiş birisi olarak, o biraz zor ama önceki haline göre büyük bir yol katettim. Bundan sonrasında dengeli beslenme ve yüzme, daha da toparlanması için elimden geleni yapacağım. Artık dolapdaki mevcut kıyafetlerime, içini tamamen doldurup, oradan buradan yağlar taşmadan girebildiğim için, “giyecek hiç bir şeyim yok ki ama benim :(” derdim de azaldı. Bakın “kalmadı” demiyorum, çünkü bu sözler, sanırım biz hanımların fabrika ayarlarında var 🙂
en-iyi-diyetisyen-ceylan-akis-diyet-kilo-verme

Sizin de rahatsız olduğunuz fazla kilolarınız varsa ve bu durumdan şikayetçiyseniz, hiç bir şey yapmadan üzülmek yerine, “haydi” diyorum size, “o gün bugündür!. Artık “hele bir Pazartesi olsun” diye diye ertelemeyin! 🙂 Dediğim gibi, ben bile yapabildiysem, siz haydi haydi yaparsınız. Yeter ki kalpten isteyin ve ilk adımı atın! 🙂
Herkese sevgilerimle…

Diyetisyen Ceylan Akiş – Beslenme ve Diyet Uzmanı İletişim Bilgileri
Bağdat Caddesi No:446, Çınarlı Sokak No:10 Karabekir Apt. Kat:4 Daire 14 Suadiye – Kadıköy / İstanbul
Tel: (0216) 410 49 04

www.ceylanakis.com.tr

————————————————–
Değerli Okuyucularımdan Minik bir Rica:

Eğer yorum yazmak ya da soru sormak isterseniz, öncelikle şuraya tıklayarak, bloguma üye olmayı unutmayın ki, yazılarınız “Adsız” çıkmasın ve ben de sizi tanıyabileyim, olur mu? 🙂

Turkmax Gurme’de Canlı Yayın Konuğuydum

1

Aslında ben bu canlı yayına katılalı bir kaç ay oldu ve izleyenlerden aldığım güzel geri dönüşlerle çok mutlu oldum. Ama hafta içi sabah saatlerinde ve Digiturk kanallarından Turkmax Gurme’de yayınlandığı için, o anda okulda veya işyerinde olmasından dolayı, kaçıranlarınız da çok oldu biliyorum. O yüzden kaydı sizin için YouTube kanalımda yayına aldım ama koşturmacadan size haber vermeyi neredeyse unutuyordum. “İçimizden Gelen” programında Sevgili Şefimiz Yunus Emre Akkor ve tatlı sunucumuz Sevgili Hacer Özil ile bol kahkahalı, çok şıcak ve samimi bir söyleşi gerçekleştirdik, umarım 3 bölüm halinde sırasıyla yayınlayacağım programımızı beğenirsiniz:)
usengec-sef-canli-yayin-turkmax-gurme-tv-show-program
İşte canlı yayınımızın kayıtları… 🙂

Yukarıdaki videolar açılmadıysa, buradan da izleyebilirsiniz.1.Bölümü izlemek için tıklayın
2.Bölümü izlemek için tıklayın
3.Bölümü izlemek için tıklayın

————————————————
Değerli Okuyucularımdan Minik bir Rica:

Eğer yorum yazmak ya da soru sormak isterseniz, öncelikle şuraya tıklayarak, bloguma üye olmayı unutmayın ki, yazılarınız “Adsız” çıkmasın ve ben de sizi tanıyabileyim, olur mu? 🙂

“Platinum Masa” Uygulaması ile Cüzdan Taşımaya Son!

0

Geçenlerde Arnavutköy’deki bir balıkçıda, kız kıza yemeğe çıkmak üzere arkadaşlarımla sözleştik. Şöyle boğaz manzarasına karşı, kalamarı, ahtapotu, karidesi derken, birbirinden leziz deniz mahsulleriyle kendimize küçük bir ziyafet çekerek, biraz da hasret gidermekti amacımız. Keyifli sohbetlerle geçen, güzel bir akşamın sonunda, sıra hesap ödemeye geldiğinde, benden başka herkes çantasından cüzdanı yerine, “telefonlarını” çıkarmaz mı? “Hayırdır kızlar? Neler oluyor?” diye şaşırırken, “Platinum Masa” uygulamasını henüz duymadın mı yoksa sen? Ah! Hayret!” cevabını aldım. Gece boyunca yapılan sosyal medya muhabbetlerinde, sektördeki tüm yenilikleri, aramızda en sıkı takip eden kişi olduğum düşünülürken, kabul ediyorum ki, böyle kullanışlı bir aplikasyondan henüz haberimin olmaması, karizmamı azıcık çizmiş olabilir. Ama ne demişler? “Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp!” 🙂

visa-platinum-masa-uygulamasi-mobil-odeme-ayrıcaliklar

O gün, hazır hemen yanımda yapılırken, “Platinum MASA” aplikasyonuyla ödemenin avantajlarını, adım adım uygulamalı olarak görme şansım oldu. Akıllı telefonunuza, AppStore veya Google Play’den, “Platinum Masa” aplikasyonunu ücretsiz olarak indirerek ve kredi kartınızı bir kereliğine tanımlayarak kullanmaya başlayabiliyorsunuz. Sonrasında, artık cüzdanınızın yanınızda bulunmasına gerek kalmadan, o anda kartınız evde bile olsa, anlaşmalı restoranlarda ödemenizi, sadece QR kodunu okutarak hızlıca gerçekleştirebiliyorsunuz.

Uygulamayı biraz inceledim ve gördüm ki, konu sadece sağladığı ödeme kolaylığı da değil…  İlaveten dışarda program yapmak istediğinizde, nereye gideceğinize karar vermeye çalışıyorsanız, aradığınız kriterlere göre mekanları filtreleyip,  yemeklerin lezzeti ve servis kalitesi hakkında yapılan yorumlara göz gezdirebiliyor ve beğendiğiniz yeri seçtiğinizde, ayrıca telefon açmaya gerek kalmadan, uygulama üzerinden tek tıkla, istediğiniz güne rahat rahat rezervasyon bile yaptırabiliyorsunuz.

visa-platinum-masa-uygulamasi-zipkin-balik

Eğer bir Visa Platinum kartınız varsa çok şanslısınız. Uygulamanın  tüm bu avantajlarına ilaveten, anlaşmalı mekanlarda %20’lere varan indirimler, ikramlar ve sürpriz fırsatlardan da yararlanabiliyorsunuz. Yemek sektörüne devamlı yaptığımız harcamaları düşünürsek, bu ayrıcalıkları öğrendiğime bu kadar sevindiğime şaşmamalı! 🙂

“Haydi öğrenmem için bu mobil ödemeyi şimdi birlikte yapalım” dedim ve çalışma sistemini sizlere de anlatmak için, yemek tariflerimden de aşina olduğunuz her zamanki taktiğimle, yine her zamanki gibi adım adım fotoğraflamayı ihmal etmedim.

“Platinum Masa” Uygulaması Nerelerde ve Nasıl Çalışıyor?

Akıllı telefonunuzda “Platinum Masa” uygulamanız varsa oradaki özel bir ikonla, haritalar bölümünden “Visa Platinum ayrıcalıklı restoranları” kolaylıkla görebiliyorsunuz. Eğer bu restoranlardan birindeyseniz, yemek faslınız bittiğinde, artık mekandan ayrılma zamanı geldiğinde, hesabı istediğiniz restoran görevlisine, ödemeyi “Platinum Masa” uygulaması ile yapacağınızı söylüyorsunuz.

Visa Platinum Kartlıların Ekstra Ayrıcalıkları Neler mi?

Diyelim ki; Türkiye’deki bankalardan herhangi birinden bir Visa Platinum kartınız var…

visa-platinum-masa-uygulamasi-mobil-odeme-ayrıcaliklar

Uygulamaya kaydetmiş olduğunuz kartla ödeme yapmaya hazırlanırken, bir bakıyorsunuz ki, aynen bize olduğu gibi, bir anda hesap üzerinden %15 indirim kazanmışsınız. Harika bi’ haber değil mi ama? 🙂

Ödeme sırasında indirim, bir dahaki gelişinizde sürpriz ikramlar

İşlemi onayladığınızda, Visaindirimi, anında işlem tutarına yansıyor. Bu sayede hem indirimli fiyatla, hem de hızlıca ödemiş oluyorsunuz. Hatta bir sonraki ziyaretinizde bu sayede sürpriz ikramlar ve ekstra indirimler de kazanabiliyorsunuz. Ne de olsa “Visa ile ayrıcalıklısınız.”

visa-platinum-masa-uygulamasi-mobil-odeme-ayrıcaliklar

500’den fazla mekanda kullanılıyor

“Platinum Masa” uygulaması şu anda İstanbul, Ankara, İzmir, Çeşme ve Bodrum’da toplam 500’den fazla nokta içeriyor.

Bakalım, dijital dünyadaki gelişmeler, hayatımıza daha ne kolaylıklar katmaya devam edecek? Mesela ben kendi adıma, hala Geleceğe Dönüş’teki uçan kaykayları bekliyorum heyecanla! 🙂

Shrek, Eşek ve Fiona Çok Çok Uzak Diyarlardan İstanbul’a Gelirse

0

Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde (Zorlu PSM) dün akşam, gerçek bir Broadway show’u olan Shrek Müzikali’nin galasındaydım. Baştan şunu söylemeliyim ki, kostüm dalında da Tony Ödülü almış bu büyüleyici gösteri, çocuklara unutulmayacak bir karne hediyesi olur tabi ama, 7 Şubat’a kadar sürecek bu muhteşem şovu, ilk önce zaten kendiniz için kaçırmayın! 🙂
shrek-muzikali-istanbul-usengec-sef-zorlu-psm

2001’de Oscar törenlerinde ilk kez verilmeye başlanan “en iyi animasyon” ödülünü alan Shrek, benim de çok sevdiğim ve en komik yerlerindeki dialoglarına kadar ezbere bildiğim animasyon filmlerinin başlarında gelir. Koca “Yeşil Dev” Shrek kadar, dobra dobra, içten bir Prenses olan Fiona’yı ve şekerlik abidesi, enerji deposu arkadaşı Eşeğin hikayelerini, ilk günkü zevkle ve keyifle, her gösterildiğinde tekrar tekrar izleyebilirim, o derece! 🙂

Hatta yeni öğrendiğim çok ilginç bir şeyi paylaşayım unutmadan sizinle… Meğer Shrek gerçekmiş! Evet evet! Rusya’da doğup, Fransa’da büyümüş ve avukat olma hayalleri kuran, normal görünümlü çok zeki bir çocukken, gençliğinde geçirdiği, nadir görülen bir hastalık nedeniyle kemik yapısı kontrolsüzce büyüyen ve dış görünüşünde oluşan ciddi değişiklikler nedeniyle toplum tarafından rencide edildiği için, Amerika’ya yerleşerek “French Angel” ünvanıyla profesyonel güreşcilik yapan Maurice Tillet’in, Shrek karakterine ilham kaynağı olduğunu İngiliz Wikipedia’da okudum ve benzerliğe şaşırdım kaldım.

shrek-muzikali-istanbul-zorlu-psm

Uluslararası turnesinin İstanbul ayağında, Zorlu PSM tarafından Türk hayranlarıyla da buluşturulan Shrek Müzikali’nin ilk gösterimini izleyen şanslılar arasında olmak ve izlenimlerimi bir an önce size de anlatmak için öylesine heyecan duydum ki, “hafta sonu 25 santim kar yağacak” denildiği halde, inadına pırıl pırıl parlayan güneşli bir sabaha perdeyi araladığım böyle bir günde bile, kendimi dışarılara atmak yerine, oturdum bilgisayarımın karşısına ve üşenmeden yazımı hazırlıyorum, bakar mısınız? 🙂

shrek-muzikali-istanbul-zorlu-psm-bilet-cocuk

Dev bir Broadway prodüksiyonu olan Shrek Müzikali, toplam 22 gösteriyle, bizi adeta büyülemek üzere gelmiş. Hem de 10 konteynerlik dev seti, 60 kişilik kadrosu ve canlı orkestrasıyla, dünya müzikal tarihinin en renkli ve eğlenceli yapımlarından biri olarak!

Orijinal dilinde yani İngilizce olarak sergilenen müzikal, Türkçe üst ve alt yazı ile sahneleniyor. Sanırım bu yüzden izleyici olarak “6 yaş ve üstüne uygun” diye belirtiyorlar. Gerçi hepimizin zaten yıllardır severek izlediğimiz bir hikaye… Dolayısıyla insan neler söylendiğini ingilizcesinden anlamasa ve alt yazısından okumasa bile, görsel ve işitsel şölen karşısında nefesini tutarken, kendini kaptırıyor ve tüm hikayeyi de zevkle izliyor zaten.

shrek-muzikali-istanbul-zorlu-psm-bilet-cocukOkulların dün kapandığını ve karnesini alan çocukların, çılgınlar gibi kendini gezmeye-tozmaya ve eğlenmeye verdiğini düşünürseniz, dün akşam Zorlu AVM’deki çocuk popülasyonunu belki biraz tahmin edebilirsiniz.

shrek-muzikali-istanbul-zorlu-psm-bilet-cocuk

Akşam yemeği faslını bitiren herkes, akın akın Zorlu PSM tarafına geçmiş ve gösterinin bir an önce başlaması için heyecanlanıyordu ki, Shrek sahneye çıkar çıkmaz, tüm nefesler tutuldu. En küçüğümüzden en büyüğümüze, çıt çıkarmadan, gözlerimiz büyümüş, ağzımız açık kalmış halde sahneye kilitlenmiştik. Bir ara fark ettim, alkışlamaktan ellerim acımış, ama alkışlanmayacak gibi de değil ki, ne yapayım? 🙂

shrek-muzikali-istanbul-zorlu-psm-bilet-cocuk

Oscar ödüllü DreamWorks animasyon filmini temel alan, canlı hatta “capcanlı” bir adaptasyon olan Shrek Müzikali’nde, uzak bir diyarda, kapatıldığı yerden kendini kurtaracak kişinin, hayatının aşkı olacağına inandığı için moralini hiç bozmadan sabırla bekleyip duran, yaşam enerjisiyle dolu bir prensesi, pek çok prens deneyip de, bir türlü oradan kurtaramayınca, iş çirkin bir Dev’e kalıyor.

shrek-muzikali-istanbul-zorlu-psm-bilet-cocuk

Bu maceraya bir de susmak bilmeyen bir eşek, asabi bir kötü adam, huysuz bir kurabiye ve bir düzineden fazla absürt masal kahramanı da eklenince; gerçek bir kahramana ihtiyaç duyulan enfes bir karmaşa ortaya çıkıyor. Allahtan Shrek var da, o korkutucu görünümünün ardındaki, yavru kedicik timsali yumuşacıkk kalbiyle, arada huysuzlansa da Prensesi kurtarmayı başarıyor.

shrek-muzikali-istanbul-zorlu-psm-bilet-cocuk

Müzikalin en sempatik yönlerinden biri de Prenses Fiona’nın henüz çocukken kuleye kapatılmasıyla başlayan hikayede, küçük bir kız çocuğu halini ve genç kızlığını da, şimdiki halinden ayrı olarak, başka başka oyuncuların başarıyla yürütmesi oldu.

O en miniciği bile yüzlerce insan karşısında, en ufak bir telaş duymadan, öylesine güzel rol kesiyor ve şarkılar söylüyor ki inanamazsınız. Genç kızlığı ve şimdiki halini de, birbirine öylesine benzetmişler ki, bir ara “Yahu bu Fionalar 2 kişi mi, 3 mü?”, diye bakınırken, aynı anda 3 boyu da yan yana sahnede görünce, sorumun cevabını bulup, derin bir oh!” çektim :))

shrek-muzikali-istanbul-zorlu-psm-bilet-cocuk

Hikayeye aşinaysanız, eşeğe aşık olan ejderhayı da bilirsiniz. “Hadi bakalım ejderhayı nasıl yapacaklar acaba?” derken, prodüksiyonun muhteşemliğini daha da iyi hissediyor insan. Adamlar, sahne kadar ejderha yapmış ve öyle yalandan bir maket de değil, kaşı-gözü, kirpiği, ağzı , kuyruğu, kanatları, her yeri ayrı oynuyor. Bakın eşek bile buna şaşmış, kendini yerlere atmış! İlk görüşte aşk işte böyle bir şey 🙂

shrek-muzikali-istanbul-zorlu-psm-bilet-cocuk

shrek-muzikali-istanbul-zorlu-psm-bilet-cocuk
Lord Farquaad karakteri ise anlatılmaz yaşanır. Aynı anda bu kadar mı gıcık ve sempatik olunur! Gördüğünüz zaman bana hak vereceksiniz eminim ki 🙂

shrek-muzikali-istanbul-zorlu-psm-bilet-cocuk

Orijinal sinema versiyonunda, ünlü komedyen Mike Myers tarafından seslendirilen Shrek karakteri, bizde en az onun kadar huysuz bir ses rengi olan Okan Bayülgen tarafından ve Eddie Murphie’nin seslendirdiği “Eşek” karakteri de en az onun kadar eğlenceli bir iş çıkaran Mehmet Ali Erbil tarafından seslendirilerek bu kadar sevilmişti.

shrek-muzikali-istanbul-zorlu-psm-bilet-cocuk

Bu konuda komik bir hikaye duymuştum. Bir gece yarısı televizyonda Okan Bayülgen’in talk showunu izliyor bir aile. Birden saatler önce yatırdıkları küçük çocukları salona ağlayarak geliyor ki, “siz beni yatırıp “Shrek” izliyorsunuz ühü ühü” diye. Okan’ın sesi öylesine karakteristik ki, sinirli sinirli “Tamam! Tamam!” dediği an, benim için de Shrekleşiyor hemen:)
shrek-muzikali-istanbul-zorlu-psm-bilet-cocuk

Başta da dediğim gibi, çocuğunuz, yeğeniniz, kuzeniniz filan varsa, tamam onu götürmek bahanesiyle de gidin ama, bence içinizdeki çocuğu eğlendirmek, ona keyifli bir sürpriz yapmak için muhakkak  Shrek Müzikali’ni izleyin.

Fiyatları 45 TL ile 205 TL arasında değişen biletler, www.zorlucenterpsm.com, Zorlu PSM gişeleri ve www.tixbox.com.tr’den temin edilebiliyor.
————————————————–
Değerli Okuyucularımdan Minik bir Rica:

Eğer yorum yazmak ya da soru sormak isterseniz, öncelikle şuraya tıklayarak, bloguma üye olmayı unutmayın ki, yazılarınız “Adsız” çıkmasın ve ben de sizi tanıyabileyim, olur mu? 🙂

5 Dakikada Hazırlanan Nefis Bir Kereviz Salatası Tarifi

0

İtiraf ediyorum, market alışverişi yaparken kereviz almak pek aklıma gelmez. “O ne öyle, topraklı filan eciş bücüş bişey, hem nasıl kesilir, nasıl tüketilir, ohooo bir ton işi vardır bunun şimdi!” diye, genelde yanından pas geçerim. Ama geçenlerde diyetim süresince verilen sebzeli öğünlerde, farklı bir lezzet arayışında olmamın da etkisiyle sanırım; bir değişiklik yaparak eve kereviz de aldım. “Hadi bi’ şans vereyim, ne kaybederim ki?” dedim kendi kendime. Sonuçta 5 dakikalık bir hazırlık aşaması olan, pişirme-etme derdi de olmayan bir Kereviz Salatasıydı yapacağım. Peki sonuç nasıl mı çıktı? Aman Allahım, Bayıldıkkkk! :)) O zaman dedim ki, değerli okuyucularıma da anlatayım bu çok pratik Kereviz salatası Tarifimi.

İçinde A, B, C, E vitaminin yanı sıra fosfor, demir, kalsiyum, potasyum, sodyum ve kalsiyum mineralleri bulunan; karaciğer için faydalı, böbrek taşı ve romatizmaya iyi gelen, cildi ve kanı temizlemesiyle meşhur, üstelik düşük kalorili (ortalama boy bir kereviz yaklaşık 40 kaloriymiş) ve vücuttaki yağı parçalama özelliğine sahip, güzel bir diyet yemeği alternatifi de olduğundan, kerevizin faydaları saymakla bitmiyor valla. Ayrıca meze olarak da muhakkak sofranızda olmayı hak ediyor.Peki “Sap ve yaprak kısımlarını ne yapalım?” derseniz, ben geçenlerde sebze çorbası yaptım, minik minik doğrayıp, içine kattım. Havuç ve sarımsakla çok az zeytinyağında talazlayıp zeytinyağlısını yapabildiğiniz gibi, maydanoz familyasından geldiği için isterseniz yeşillik olarak da tüketebilirsiniz.

Anlayacağınız, bugüne kadar sadece zeytinyağlı halini sevdiğim kerevizden huzurlarınızda “Seni yanlış tanımışım, ne olursun kusuruma bakma” diye özürümü dilerken, bu inanılmaz kolay ve leziz tarifini de anlatmaya geçiyorum :))

Adım Adım Resimli Anlatımıyla KEREVİZ SALATASI TARİFİ

Malzemeler: (2 Porsiyon)

  • 1 adet kereviz
  • 2 tepeleme yemek kaşığı Süzme Yoğurt
  • 1 çay bardağı kadar dövülmüş Ceviz
  • Tuz, Pulbiber
  • İstenirse ince kıyılmış 1 diş sarımsak (Ben kullanmadım)

Not:

  • Arzu ederseniz aynı tarifi, içine 1 adet yeşil elma rendeleyip ekleyerek de yapabilirsiniz. Kerevizle, yeşil elmanın tadı birbirine çok yakışıyor.
  • Başka sitelerde karşınıza çıkmıştır ama bu tarife mayonez koymaya hiç gerek yok bence… Boşuna sağlıksız hale getirmeyin derim:)

Hazırsanız başlıyorum.

Kereviz Salatası Tarifinin Hazırlanışı

Şimdi, ilk öncelikle Kerevizimi alıyorum ve kök kısmını, yaprak kısmından ayıran yerden bıçakla kesip ayırıyorum.

adim-adim-resimli-diyet-kereviz-salatasi-tarifi
İşimin bundan sonrasında yaprakları ve saplarıyla isim olmayacağı için onları bir poşetle tekrar buzdolabına kaldırabilirim. Yukarıdaki yazımda anlattığım şekillerde değerlendirebilirim sonra. Şimdilik biraz beklesinler bakalım:)
adim-adim-resimli-diyet-kereviz-salatasi-tarifi
Kerevizimin kök kısmını, aynen elma kabuğu soyar gibi, bıçak yardımıyla güzelce soyuyorum.
adim-adim-resimli-diyet-kereviz-salatasi-tarifi

Garip girinti çıkıntıları varsa, oradaki istemediğim yerleri de bir  “cerrah” misali, hafiften oyarak çıkarıp atıyorum.

adim-adim-resimli-diyet-kereviz-salatasi-tarifi

Pırıl pırıl, gıcır gıcır hale getirdiğim kök kerevizi, şimdi güzelce suyun altında yıkıyorum. Aynı patates misali, böyle soyulunca hemen kararma eğiliminde olduğu için, kararmaması için hemen bir limonu ikiye kesip, kerevizimin etrafını bu yarım limonla bir güzel ovuyorum.
adim-adim-resimli-diyet-kereviz-salatasi-tarifi

adim-adim-resimli-diyet-kereviz-salatasi-tarifi
Sonra artık sıra geliyor, rendeleme işlemine. Rendemin daha küçük rendeleyen yerinde, sonlara doğru elimi kaptırmamaya dikkat ederek, kerevizimi bi’ güzel, ince ince rendeliyorum.
adim-adim-resimli-diyet-kereviz-salatasi-tarifi

İşte böyle tel kadayıfımsı gibi bir görüntüsü oluyor.

adim-adim-resimli-diyet-kereviz-salatasi-tarifi
Eğer içine “malzemeler” kısmında dip not olarak bahsettiğim gibi, yeşil elma da rendelemek isterseniz, o an, bu an işte! Onu da rendelemeden önce limonla bir ovun ki, o da kararmasın ama, olur mu?:)

Şimdi içine katacağım cevizleri ister bıçak yardımıyla, ister rondoyla kıymaya geldi sıra. Öyle çok ince, “un gibi” yapmayın cevizleri derim, azcık dişe gelsin.
adim-adim-resimli-diyet-kereviz-salatasi-tarifi

Gördüğünüz gibi benim için bu kadar ufaltmak bile yeterli.

adim-adim-resimli-diyet-kereviz-salatasi-tarifi

2 tepeleme kaşık yoğurdu eklerken, aslında illa süzme olması şart değil. Ama normal yoğurt kullanınca, biraz çabuk sulanabilir diye, süzme öneriliyor. Ben ne yaptım peki? Elimde süzme yoğurt yoktu ama yarısı yendiği için kalan tava yoğurdun daha katı olan kısımlarından ekledim, yani suyunu ilave etmedim, isterseniz siz de böyle yapabilirsiniz.

Ah unutmadan! Olur da ben bu yemeği sarımsaklı isterim derseniz, yoğurdunuzu sarımsaklı olarak hazırlayıp, bu aşamada ekleyebilirsiniz. Ben bu seferlik sarımsak kullanmadım, böyle de şahane oldu.
adim-adim-resimli-diyet-kereviz-salatasi-tarifi
Son olarak tuzunu ve çok az pul biberini ilave ediyorum. Fotoğraf sizi yanıltmasın, Himalaya tuzu olacak diye bir şart yok tabi hihihi. Bakın aklınızda soru kalmasın diye tüm detayları paylaşıyorum.
adim-adim-resimli-diyet-kereviz-salatasi-tarifi

adim-adim-resimli-diyet-kereviz-salatasi-tarifi

İşte tüm malzemelerimi ekledim ve artık güzelce alt-üst edip karıştırarak, her yerine eşit şekilde dağıtmaya geldi sıra.
adim-adim-resimli-diyet-kereviz-salatasi-tarifi
Sunuma gelince, istediğiniz şekli vererek servis edebilirsiniz. Ben kerevizin şeklinden esinlenerek bu şekilde hazırlamışım ama gözüme kocaman bir dondurma gibi gözüküyor şu anda. Ah ya da kubbe şekli verilmiş, tana tane bir pilav gibi… Aman ben ne dediğimi biliyor muyum! Diyet başıma vurmuş, siz bana bakmayın.

İlla üstünü ben de aynı şekilde süsleyeceğim derseniz, bir kaç nar tanesi ve maydanoz veya kerevizin kendi yaprağıyla işte böyle renklendirebilirsiniz.

adim-adim-resimli-diyet-kereviz-salatasi-tarifi
Kereviz Salatası Tarifi

Şimdiden afiyet bal şeker olsun. Benim yerime de bir çatal almayı unutmayın!

Herkese sevgilerimle…

Amsterdam’da Ne Yenir? Bir Amsterdamlı Gibi Yaşamak

2

Sıkı takipçilerimin, özellikle de “UsengecSef” instagram hesabımın  takipçilerinin çok iyi bildiği gibi, eşimle beraber Amsterdam’a senede en az 3-4 defa, azımsanmayacak süreler için gideriz. Hatta eşim çoğu zaman “Amsterdam için bizim ikinci evimiz” der. Bunun altında yatan nedenlerin başında tabi ki hem benim, hem de eşimin en yakın arkadaşlarının Amsterdam’da yaşıyor olması gelir. Ancak Amsterdam, herkes için eğlence, serbest uyarıcı kullanımı, “Red Light District” gibi özellikleriyle bilinir olsa da, bizim için Avrupa’daki en yaşanabilir, en düzenli, birbirine en saygılı insanların olduğu, aynı zamanda da gerçekten yaşayan bir şehir olması, onu bu kadar sevme nedenimizdir aslında.

Geçen sene bu zamanlar… Amsterdam’ın kuzeyindeki otantik balıkçı kasabası Volendam’da yerel kostümlerle çektirdiğimiz hatıra fotoğrafındaki gibi, bugün size bir turistten ziyade, bir Amsterdamlı gibi bu güzel şehri anlatayım diyorum bakalım:)

Bilirsiniz, Biz Türkler için, özellikle de 7/24  hep hareketli olan İstanbullular için, Avrupa şehirlerinin çoğunda belli bir saatten sonra dükkan ve marketlerin kapanması, etrafın insan görmeyecek kadar tenhalaşması, genel olarak fazla sakin olması çok şaşırtıcı ve alışılmadıktır. Hatta hiç unutmam, yıllar önce İsviçre’nin Nyon kentinde bir akşam, saat 8 civarı, şehirde etrafta kimseyi görmeyince, orada yaşayan arkadaşımıza, “ama ne gerek vardı, bu kadar zahmete! Şehri bizim için kapatmışsın!” tadında berbat espriler yapmıştık, bu kadar tenha meydanları daha önce görmediğimizden, o esnada kendi gölgelerimizden bile ürpermiştik valla 🙂 Ancak Amsterdam da gerçekten devamlı yaşayan bir şehir olma özelliği ile bence İstanbul’a en yakın Avrupa şehirlerinden biri. Bunun yanında kanallardan oluşan o özgün yapısı, renkli evleri, her yerde karşınıza çıkan sanat galerileri ve müzeleri, eğlence yerleri ile gerçekten insanın gözüne de gönlüne de hitap ediyor.

Amsterdam’a her gidişimizde arkadaşlarımızla özlem giderebilmek adına en az bir hafta kalmamız sayesinde artık bu seyahatler bizim için turistik olma özelliğinden çok, aşina olduğumuz bir şehirde, aynen o şehirli gibi zaman geçirme süreci ve deneyimi oluyor. Bunun yanından burada yaşayan arkadaşlarımızın bizi yönlendirdiği yerel semtler, yerel mekanlar, yeni açılan trend yerler ile de güncel yaşamı bir Amsterdamlı kadar takip etmeyi başarabiliyoruz.

Hatta arkadaşlarımız hafta içi işlerine devam ederken bile, biz kendi başımıza, tavsiye edilen mekanları bulup, deneyimleme şansına da sahip oluyoruz. Sizinle de bu yazımda biraz bu deneyimlerimi paylaşmak istedim.

Bir kere şunu baştan söylemeliyim ki; Amsterdam gerçekten soğuk bir şehir… Kuzeyden gelen rüzgarlar ve Atlantik soğuğu da eklenince neredeyse yılın 10 ayı, her an yanınızda bir mont ya da kazak bulundurmaya, hatta özellikle de boğazınızı ve kafanızı korumaya hazırlıklı olmalısınız ve sıkı giyinmelisiniz. Dereceler 10’u gösterse bile, siz 5 derece gibi hissedebiliyorsunuz. Bulutların arasından görünen en soluk güneş ışığında bile, alışık oldukları için onlar hemen t-shirte geçiyor ama bize gelmez bu havalar, tedbirli olmakta fayda var:)

amsterdam-gezisi-centraal-train-station

Amsterdam denince akla ilk gelen şeylerden biri tabi ki “bisiklet”. Genci yaşlısı herkes bisikletinin üzerinde… Bu yüzden devamlı spor yapar halde oldukları için, hepsi de uzun boylu ve ince yapılı insanlar. Şehir düz bir zemine kurulu olduğundan ve mesafeler çok uzun olmadığından dolayı, nerdeyse her yere bisiklet ile gitmek mümkün. Bizim gibi 7 tepe üzerinde kurulmuş İstanbul’un yokuşlarına alışık birisi için, bu kadar düz bir şehir çok ilginç geliyor insana. Yürümesi de çok keyifli. Son seyahatimizde, sadece bir günde, 14 km yürüyerek Amsterdam’ın altını üstüne getirdiğimiz oldu mesela. Bu arada söylemeden geçmeyeyim, bisiklet için özel yollar var ve bu yollarda öncelik her zaman bisikletlilerde… Yani olur da karşıdan karşıya geçerken, biraz dalgın davranıp, bisiklet yoluna girer ve hızlıca çıkmazsanız, onlarca bisikletlinin yanınızdan geçerken size kendi dillerinde pek hoş olmayan şeyler söylemesini istemiyorsanız, aman diyeyim hemen oradan çıkın! :))

amsterdam-gezisi-bisiklet-kanal-turu

En güzel yanlarından biri de şehrin her yanından geçen su kanallarına rağmen çok ciddi bir toplu taşıma ağına sahip olması. Metro, otobüs ve tramvay sistemi, bir örümcek ağı gibi her yanını sarmış. Bunların hepsinde geçen toplu taşıma kartı var.

Bu kartın saatlik olanını size araçların içinde de şöförler ya da bilet görevlileri tarafından satılıyor. 24-48-96 saatlik kartlar da var. Ancak kalış sürenize göre benim size tavsiyem tekrar doldurulabilir kartlardan almanız. Bakkallar dahil birçok yerden dolum yapabiliyorsunuz. Saatlik kart 2.90 € iken, aynı mesafe için tekar dolum kartlarla 1.2 €’lar harcıyorsunuz. Bu arada toplu ulaşımlarda dikkat etmeniz gereken en önemli noktalardan biri, binişte okuttuğunuz kartınızı mutlaka inişte de okutmanız. Çünkü mesafeye göre farklı tarifeler uygulanıyor.

Amsterdamlılar spor yapan insanlar demiştim ya. Zaten şehir içi noktalarına bisiklet ile giderek doğal spor yapıyor olmalarına rağmen, sabahın erken saatlerinden gecenin karanlığına kadar her an her yerde spor kıyafetleri ile koşan birileri karşınıza çıkabiliyor.

“Hollanda mutfağı nedir?” diye sorduğumuzda bunun net bir cevabı olmadığını uzun seneler evvel öğrenmiştik. Genelde et ve haşlanmış sebze ya da patates kızartması diyebiliriz. Standart bir Hollandalı güne genellikle kahve ile başlayıp 1 ya da 2 dilim ekmeğe tereyağı sürüp, üstüne de reçel ya da çikolata parçacıkları dökerek, hızlıca bir kahvaltı yapmayı tercih ediyor.

Gün içersinde kuvvetli bir öğünü genelde sadece 1 kere yapıyorlar ve ona “dinner” diyorlar o yüzden bazen öğlen yenilmiş kuvvetli öğüne de “dinner” dendiğinde şaşırmayın. 🙂 Kafelerde bulabileceğiniz en komplike kahvaltı alternatifleri ise “egg benedict” (ki zaten Hollandaise sosu ile meşhurdur) ya da ekmeğin üzerine jambon, ham ile yumurta. Bizim de hastası olduğumuz o dünyaca meşhur peynirler kahvaltıda pek rağbet görmüyor. Eğer evde kahvaltı yapacak iseniz bizim favorimiz birazdan bahsedeceğim market zinciri Albert Heijn’de (Kısaca AH) bile rahatça bulabildiğiniz Old Amsterdam peynirleri ve yine AH’lerde sıcak sıcak fırından çıkmış ekmek ya da croissant çeşitlerinden tercih etmeniz. Ancak ille de dışarda kahvaltı ediyim derseniz 2 tane mekan önerimiz olabilir. Bir tanesi ünlü 9straats bölgesindeki daha cozy ve salaş ama hafta içi sakin ve huzurlu mekan olan Singel404. Diğeri ise 3 katlı ve çok popüler mekanlardan biri olan Coffees&Coconut. İkisi arasında hangisi derseniz bence Singel404’ü tercih edin. Bu arada, Pancake’i berbat olsa da, Coffees&Coconut’ın da özellikle Pumpkin Soup (tatlı kabak çorbası) şahaneydi. Hele iç tasarımı, özellikle üst katında çok keyifli bilesiniz. 🙂

amsterdam-gezisi-singel404-kahvalti-mekani
Singel404 Amsterdam 9straatjes
amsterdam-gezisi-coffees-coconut-kahvalti
Coffees&Coconut

Yaygın market zinciri Albert Hein’dan bahsediyordum değil mi? Artık ürün çeşitlerinden mi, yoksa Türkiye’de hiç olmayan markalardan mı, sunum şeklinden mi, bazılarının içinde taze taze yapılan sushilerinden mi, içindeki fırından taze taze çıkan mis kokulu ekmeklerinden mi bilemiyorum ama ben bu dükkanlara bayılıyorum. 🙂 Her girdiğimde de bir o yana bir bu yana, nereye bakacağımı şaşırıyorum. Özellikle Kinoa seviyorsanız, aklınızda bulunsun, ülkemize göre çok daha uygun fiyatta. Dolayısıyla gittiğimde 2-3 paket alırım illa ki.

amsterdam-gezisi-albert-heijn-market
Albert Heijn Amsterdam

Bu tarz marketlerde sizi en çok hayal kırıklığına uğratacak olan şeyler genelde sebze ve meyvalar. Koca koca salatalık, kabak ve patlıcanlar, tatsız meyvalar. Neredeyse bir kg kıyma ile anca dolacak kadar büyük bir biber hayal edin, gel de dolmasını yap:) Bence  o yüzden en iyisi bunlardan biraz uzak durmak… Ancak çikolata, peynir çeşitleri, hazır yemek ve salataları cidden çok çok başarılı. Fiyatlar da bizdekilere oranla gerçekten makul. Her semtte ve her yerde de çeşitli büyüklükte bulabiliyorsunuz bu market zincirini. Bunun haricinde, peynir alışverişi için özel peynir dükkanlarından tadım yaparak da, en favori peynirlerinizi tek tek belirleyip satın alabilirsiniz tabi.

Kendimizi artık turist olarak hissetmediğimiz için, Red Light District veya Dam meydanı gibi yerlerden ziyade daha farklı semtlerde gezip, daha lokal mekanları ziyaret etmeyi daha çok tercih ediyoruz. Mesela Hoofstraat ya da az evvel Singel404’den bahsettiğim 9straatjes, alışveriş için de, dolaşmak için de en sevdiğim sokaklar…

amsterdam-gezisi-9straatjes-alisveris
Amsterdam 9straatjes

Akşamları, özellikle de kışın, hava bize göre çok erken karardığı için insanın içini, elinde olmadan bir hüzün kaplıyor. Ama şehir yaşayan bir şehir olduğu için insanları her saat bir yerlerde görebiliyorsunuz. Hatta Amsterdam’da şöyle bir şey dikkatimi çekti. Diyelim ki bir semte geliyorsunuz, sessiz sakin görünüyor, ama küçük bir kapıdan ya da dükkandan içeri bir giriyorsunuz ki, inanılmaz kalabalık ve popüler bir mekan çıkıyor karşınıza. “Yahu bu mekan nasıl böyle bir semtte?” diye şaşırıyorsunuz. Sürprizlerle dolu 🙂

Son dönemde Amsterdam ve civarında popüler olan yeni açılmış mekanlar ve ziyaret ettiğim diğer yerlerden kısaca izlenimlerim ise şöyle:

Houxton Hotel ve Brasserie: Son dönemin en popüler mekanlarından olan Houxton, rahat ve cozy ambiyansıyla, brasserie ve cafe olarak tatlı bir mekan.

amsterdam-gezisi-hoxton-hotel-usengec-sef
The Hoxton Amsterdam

Bluespoon Restaurant & Bar(Andaz Hotel): Hollandalı ünlü İç Mimar Marcel Wanders’ın ödüllü tasarımı Andaz Hotel’in içinde yer alan ve Dutch mutfağının en şık örneklerinden birini sunan fine-dining restaurant Blue Spoon’u eğer yolunuz Amsterdam’a düşerse, bence kesinlikle tatil programınıza almalısınız 🙂

amsterdam-gezisi-bluespoon-restaurant-andaz-hotel
Bluespoon Restaurant

Özellikle bu hayatımda ilk kez denediğim mini tatlı kabaklı risottoya tek kelimeyle bayıldım diyebilirim. Çünkü tadı hala damağımda:)

amsterdam-gezisi-bluespoon-restaurant-andaz-hotel
Bluespoon Restaurant- Pumpkin Risotto

“Loetje” aan de Amstel: Burası da araba ile Amsterdam’dan yarım saat mesafede gidilen, nezih bir semtte, kaliteli bir et restoranı. Bana tadı biraz fazla tuzlu gelse de özellikle baharatlı tereyağında pişmişi Bali soslı süt danasından yapılan bonfileleri çok seviliyor.

amsterdam-gezisi-loetje-somon
Loetje aan de Amstel
amsterdam-gezisi-loetje-amstel-et-yemegi
Loetje aan de Amstel

Kızarmış Patates Dükkanları: Amsterdam deyince eşim için olmazsa olmaz şey kızarmış patatesleri. Evet belki size fazla turistik bir aktivite gibi gelebilir ama o soğukta o koca kese kağıtlarında onlarca sos alternatifi ile patates yemeye doymuyor kendisi 🙂 Her çeşit patatese bayılmama rağmen, kızartılınca içi çok uzun süre, çok sıcak kaldığı için böyle kalın kesilmiş patatesleri çok tercih etmiyorum ben, onunkinden bir tanecik almam, ağzımın yanmasına ve “iyi ki almamışım” dememe yetiyor:)

amsterdam-gezisi-usengec-sef-patates

Cafe de Klos: Eğer ete doymak istiyorsanız ama minimum 45 dakika sıra beklemeyi de kabul ediyorum diyorsanız mutlaka gitmeniz gereken mekanlardan bir tanesi. İnanılmaz lezzetli baharatlı etleri ve biraları, samimi ortamı ile özellikle bar kısmında yer bulabilirseniz tadından yenmez bir mekan 🙂

Choco Chocolate Company: Adı üstünde çikolatalarıyla meşhur, şirin mi şirin bir dükkan. Onlarca farklı çeşitte sıcak çikolata alternatifi var ki hangisini seçeceğinizi bilemiyorsunuz. Küp şeklinde çikolatayı bir çubukla sunuyorlar ve kendiniz bardağa daldırarak, erimesini bekliyorsunuz. Baktığınızda çok heyecanlı ama o sıcak çikolatanın hevesle beklediğiniz yoğun lezzeti için pek umutlanmayın bence 🙂

amsterdam-gezisi-choco-chocolate-company
Choco Chocolate Company

Lobster & Burger: Tercihinize göre yarım istakoz ve yanında burger deneyimi yapabileceğiniz bir mekan. İstakoz yemesi zor ve meşakkatli olsa da denemek isteyebilirsiniz belki.

W Amsterdam Hotel Penthouse: W otel zincirinin son üyesi bu sene Amsterdam’da da açıldı. Özellikler gençler ve orta yaşlıların popüler gece mekanlarından bir tanesi haline gelen penthouse kısmını gece dışarı çıkmak istediğinizde değerlendirebilirsiniz. Çünkü yeri Dam Square’e oldukça yakın.

amsterdam-gezisi-w-amsterdam
W Amsterdam ve Kanal Turu

Dam Square demişken, aklıma geldi. Oraya 5 dakika mesafedeki, Amsterdam Centraal İstasyonu’nun hemen yakınında yer alan iskeleden kalkan ve bizim yıllar önce bir kereliğine katıldığımız kanal turunu, siz de arzu ederseniz programınıza alabilirsiniz. Bu arada, bu kanalları doğal sanıyorsanız, şimdi söylediklerime şaşıracaksınız. Aslında su seviyesinin altında bulunan bu ilginç şehirdeki bataklıkların kurutulması, sellerin önlenmesi için su bentlerinin inşa edilmesi, kanalların yapılması ve aralarının doldurulması ile yüzyıllar içinde oluşan bu yapı beğenildikçe, yeni yeni kanallar inşa edilerek, yeni yerleşim yerleri ortaya çıkarılmış. Yakından görmek isterseniz katılacağınız bir kanal turu için alacağınız bilete ilaveten, belirli müzelere de giriş sağlayan kombine biletlerden tercih ederek, daha da avantajlı fiyata, üstelik müzelerin kapısında sıra bekleme sıkıntısından da kurtularak ziyaret edebilirsiniz.


Mussel&Gin: Midyeye doyacağınız bir mekan. Bir de adı üstünde yanına yakıştırdıkları Gin’leri ve kokteylleriyle meşhur. Elle yemeye hazırlıklı olun, midyenin tekini maşa gibi kullanarak, diğerinin içini onunla sıkıştırıp alarak, afiyetle lüpletiyorsunuz. Koca bir kaseyle geliyor, tadı güzel ama doyurucu mu derseniz? Valla bence pek değil, ama mekanda kolay kolay yer bulunmuyor:)

amsterdam-gezisi-lobster-and-burger
Lobster & Burger Amsterdam

Akitsu: Burası da çok lezzetli sushileri ve Japon ağırlıklı olmak üzere, Uzak Doğu yemeklerine doyacağınız, çok tercih edilen bir aile işletmesi. Hem de fiyatları oldukça makul diyebilirim.

amsterdam-gezisi-japon-restaurant-akitsu
Akitsu ve King Kumpir

King Kumpir: Benim gibi kendi damak tadımıza uygun yiyecekleri hiç bir şeye değişmeyen biri olarak Amsterdam’da canınız güzel bir kumpir çekerse, işte size tavsiye edeceğim bir Türk mekanı burası. Çok beğendim kumpirini çok! 🙂

Diamond Museum Gassan (Pırlanta Müzesi): Ünlü Hollandalı ressamların eserlerinin sergilendiği müzeleri zaten gezdiğinizi varsayarak, değişik bir öneride bulunayım size. “Gassan” isimli pırlanta markasına ait, pırlantanın üretim aşamaları hakkında bilgi alabileceğiniz ve sonrasında da farklı özelliklerdeki pırlanta çeşitlerini yakından inceleme şansı yakalayabileceğiniz bir müze burası… Önce anlatıp, sonra hemen o ziyaretinizde satın almanız için de biraz dil döküyorlar, sanki çok kolaymış gibi:) “Pırlantalar hanımların en iyi dostudur” derler ya hani? Valla bi’ ara parmağıma 50 bin Euro değerinde pırlantalar takıldı ama Allahtan böyle dolduruşlara hiç gelmem:)

amsterdam-gezisi-diamond-museum

Flying Tigers: 1 Euro, 3 Euro-5 Euro gibi uygun fiyatlarla sevimli hediyelikler alabileceğiniz renkli bir mağaza. İlla ki uğrayın derim. Kasada hep sıra var ama değer sanki:)

amsterdam-gezisi-nespresso-flying-tigers

Unutmadan, eğer siz de bizim gibi Nespresso sevenlerdenseniz, kapsülleri Türkiye’de neredeyse 2 katı kadar pahalıya satıldığı için, Bijenkorf’daki Nespresso mağazasına uğrayarak, en son çıkan limitli üretimler de dahil, en sevdiklerinizden seçerek  alabilirsiniz.

Lelystad Outlet: Peki Amsterdam yakınlarında outlet olarak neresini tavsiye edersiniz?” derseniz, benim favorim kesinlikle kuzeyinde bulunan Bataviaplein’deki Lelystad olur. Normalde alışveriş yapmayı pek sevmem ama Hollanda’ya geldiğimde azıcık alışveriş canavarına dönüşüyorum. Merkezdeki mağazalar yanında, her gittiğimde illa ki buraya da bir uğrar ve favori mağazalarımda hızlıca bir turlarım.

amsterdam usengec sef outlet
Lelystad Outlet

Özellikle numaramı rahatça bulabildiğim için ayakkabı alışverişlerimin en keyiflisini Hollanda’da yapabilmek benim için paha biçilemez bir duygu.

amsterdam-usengec-sef-41-numara-ayakkabi-alıisveris

Umarım siz de en az bizim kadar güzel zaman geçirir ve Amsterdam’da harika anılar biriktirirsiniz sevdiklerinizle:)

Kim Olduğunu Bilen Yok Ama Eserlerini Gören “Bu Banksy” Diyor

0

“Sadece mideyi değil, ruhu da beslemek gerek” diye sadece laf olsun diye söylemiyorum görüyorsunuz. Sergi, tiyatro veya konser gibi nerede kaliteli bir sanat etkinliği olsa, kar-kış, yağmur-çamur demeden, hiç, hem de hiç üşenmeden, işte oradayım. Hele de kim olduğu sır gibi saklanan, graffitileriyle meşhur, gizemli sokak sanatçısı Banksy’nin en ünlü eserleri, tarihte bir ilk gerçekleştirilerek bir araya getirilip de, bu dev koleksiyona yer veren, “The Art of Banksy” sergisinin dünya prömiyeri, bir de İstanbul’da yapılıyorsa, o galayı kaçırmak olur mu ama şimdi? 🙂

the-art-of-banksy-sergi-graffiti-usengec-sef

Biraz size o geceden izlenimlerimi aktarmam gerekirse, Karaköy’de Fransız Geçidi’nin içindeki mekanlar ve Global Karaköy binasının önündeki kırmızı halı, Banksy sergisinin açılışına katılmak üzere benim gibi heyecan duyan, iş, sanat ve cemiyet dünyasından pek çok isimle doluydu. Global Yatırım’ın ülkemizin kültür ve sanat hayatına yeni kazandırdığı  bu bina, bu sayede ilk etkinliğinde, böylesine sıra dışı bir sergiye ev sahipliği yaparak görkemli bir şekilde giydirilmiş ve aydınlatılmıştı.

the-art-of-banksy-sergi-graffiti-global-karakoy

Dünyanın en ünlü “kırmızı balonu”ndan, Banksy’nin zihnine doğru keyifli bir yolculuğa çıkmaya hazır olun! 🙂

the-art-of-banksy-sergi-kirmizi-balon-karakoy

Sergi alanının her bir bölümünde, farklı bir mekan canlandırılmış. Bir an Banksy’nin graffiti kaplı külüstür minibüsünün yanındayken, köşeyi döndüğünüzde, kendinizi bir İngiliz evinin oturma odasında buluyorsunuz.

Küratör Steve Lazarides’in özel koleksiyon ve enstalasyonları yanı sıra, dünyanın farklı noktalarındaki koleksiyonerlerden toplanan eserlere de yer verilen sergide, Banksy’nin son 15 yıllık çalışmalarında ortaya çıkardığı 85 orijinal eser, ilk kez bir araya getiriliyor. Eserlerin toplam değerinin ise 20 milyon sterlin’i bulduğunu duydum.

the-art-of-banksy-sergi-graffiti-global-karakoy

Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Beyoğlu Belediyesi’nin destekleriyle hayata geçirilen ve uzun çalışmalar sonucu ortaya çıkan bu önemli serginin organizasyonunu üstlenen Piu ve IEG Turkey yöneticileri de, konuklar tarafından gösterilen yoğun ilginin haklı gururunu yaşıyorlardı.

the-art-of-banksy-sergi-ieg-turkey-karakoy

1 yıllık ön hazırlık, 30 günlük yoğun bir çalışma sonucu hayata geçirilen sergide, aralarında Banksy’nin “Kırmızı Balonlu Kız”, “Gül Şimdi”, “Hizmetçi” gibi en bilindik başyapıtları kadar, bugüne dek henüz hiç gün yüzüne çıkarılmamış eserleri de ilk kez sanatseverlerle buluşturuluyor.

the-art-of-banksy-sergi-graffiti-global-karakoy

Sergiyi ziyaret ederken, sanatçının bu eserleri ortaya çıkarırken aklından geçen düşüncelerine ve zihnindeki algıya ister istemez kendinizi kaptırıp, o anda aslında Karaköy’ün ortasında olmanıza rağmen, kendinizi adeta “Banksy’nin Londrası”nda yolculuğa çıkmış gibi hissediyorsunuz.

the-art-of-banksy-sergi-graffiti-global-karakoy

Fahir Atakoğlu’nun, serginin “kendi üzerindeki etkisini, müzik diliyle anlatımı” olarak tanımladığı Banksy’ye özel bestesiyle, kulaklarımızın da pasını silen “The Art of Banksy”de sergiyi gezerken aynı zamanda müzikal bir dünyadaki etkileşimi de eşzamanlı olarak yaşamak mümkün.

the-art-of-banksy-sergi-graffiti-global-karakoy

Bu arada Banksy denilince; onun yönettiği ve izlediğinizde, baş karakter Mr. Brainwash’un hikayesinin, gerçek mi, yoksa tamamen bir kurgudan mı ibaret olduğuna emin olunamayan ve eğer ortada bir üretim varsa, bunun adının “sanat” mı ve onu ortaya çıkaranın da “sanatçı” mı olduğuna kararsız kalınması esasına dayanan ve aslında bir “film” mi, yoksa “belgesel” mi olduğu yönünde bile tam bir fikir birliğine varılamayan ama bunca belirsizlik arasında, seyirciler tarafından çok sevildiği kesin olan “Exit Through The Gift Shop” (Çıkışlar Hediye Dükkanından) isimli 2010 yapımı “belgeselimsiyi” de izlemelisiniz bence. 🙂

the-art-of-banksy-sergi-graffiti-global-karakoy
the-art-of-banksy-sergi-graffiti-global-karakoy

the-art-of-banksy-sergi-pulp-fiction-graffiti
Arzu ederseniz, aynı az önce bahsettiğim filmin ismindeki gibi, çıkışa doğru yaklaştığınızda içinden geçtiğiniz “Gift Shop” bölümden, bu unutulmaz sergiden size ve sevdiklerinize hatıra kalacak hediyelik eşyalar da satın alabiliyorsunuz. Merak edenler için baktım da sergi Şubat sonuna kadar devam edecek gibi gözüküyor. İlk fırsatta güzel bir Karaköy turu yapın ve bu sergiyi de bitmeden görün bence.

the-art-of-banksy-sergi-ieg-global-karakoy

The Art of Banksy

Adres: Global Karaköy, Rıhtım Caddesi, No: 51 Karaköy / İstanbul
Biletler: Biletix (Öğrenci: 28 TL ve Tam:35 TL)