Ana Sayfa Blog Sayfa 56

Beho Usta’nın Enfes Omleti’nin Çok Gizli Tarifi

7

Çok sevdiğimiz dostlarımızla bu Pazar kahvaltısında bizdeydik.

Üşengeç Şefiniz olarak, üşenmeyip hazırlıklarını yaptığım bugünle ilgili detayları tabi ki de ballandıra ballandıra sizlerle bilahare paylaşacağım. Akıllardan çıkmayan Kolay Su Böreğim bunlardan sadece bir tanesi… Tarifi pek yakında burada 🙂

Ama ona gelmeden… Maharetli arkadaşımız Behram’ın, ilk kez İsviçre’deki evinde tattığımız ve bizim için fenomen haline gelen enfes omletinden sonra, onu tekrar mutfağa davet edip, biraz zahmet versek de, sizler için tüm aşamalarını fotoğraflama şansı edindiğim Omletinin tarifi geliyor. Oleeeeeyyy!!! 🙂

Omlet

Onun tarafından tamamen spontane ve çok hızlıca yapılan bu harika şeyi, ayrıca uzun uzun anlatmaya aslında hiç gerek yok, çünkü fotoğraflar her şeyi açıkça tarif ediyor ama… Yine de kısa kısa açıklamalar eklemekte fayda var sanki 🙂

6 Kişilik Omlet için Malzemeler:

6 Yumurta
4 Yemek kaşığı Süt
1 Silme çay kaşığı Kabartma Tozu
1 Yemek kaşığı Tereyağ
2 Dilim Dana Jambon
3 Dilim Çedar Peyniri
1/4 Çay Kaşığı Kırmızı Pulbiber
1 Çay Kaşığı Çörek Otu
1/4 Çay Kaşığı Karabiber
Tuz

ADIM ADIM FOTOĞRAFLI OMLET TARİFİ

Önce derince bir cam kaba, 6 adet yumurtayı kırıyoruz ve üzerine Sütü ve Kabartma Tozunu ekliyoruz.

Picture 028 1

Picture 025

Diğer tarafta da Teflon bir tava veya tencerede 1 kaşık Tereyağını eritiyoruz.

Picture 033

Kesme tahtasında 2 dilim Jambonu 1’er santimlik şeritler halinde kesip, birbirlerinden ayırıyoruz.

Picture 032 1

Picture 034 1

Yumurta, Süt, Kabartma Tozu karışımına, Çörek Otu, Tuz, Pulbiber ve Karabiber ilave ederek, çatalla köpürtene kadar karıştırıyoruz.

Picture 031 1

Tereyağının üstüne bu karışımın yarısından biraz daha fazlasını döküyoruz. Ocağın altı bu esnada yarım açık…

Yumurtalar yavaş yavaş pişerken, üzerine Dana jambonları da serpiştiriyoruz.

Picture 037 1

Kabararak pişmesi ve o hacmini kaybetmemesi için, bu aşamadan sonra kapağını kapatıyoruz.

Picture 035 1

Alt kısmı belli bir katılığa ulaşmaya başlayıp, Omlet de iyice kabararak pişmeye devam ederken, üzerine küçük parçalara ayırdığımız Çedar Peynirlerinden de serpiyoruz.

Picture 038 1

Picture 041

Şimdi de geri kalan yumurtalı karışımı ilave ederek, tekrar kapağını kapatıyoruz.

Picture 036

Picture 042

Picture 043

Yeni eklediğimiz kısmın da kabararak pişmesi için, yine kapağını kapalı tutarak ve orta ateşte pişirmeye devam ediyoruz.

Sonradan ilave ettiğimiz bu kısım, daha sıvı halde olduğu için, kapağı kapalıyken, zaman zaman tava ya da tenceremizi, sağa sola yatırarak sosun kenarlara doğru hareket etmesini ve onların da pişmesini sağlıyoruz.

Sonlara doğru, artık Ocağın altını kısıyoruz.

Picture 044

Ara sıra Tahta kaşıkla kontrol ederek, altının yanmamasına dikkat ederek, her tarafının istediğiniz kıvamda piştiğine emin olduğumuzda artık ocağın altını kapatabiliriz.

Picture 045

Arzu ederseniz, bu aşamada birinci alternatif olarak, uygun boy bir tabağa Omletimizi kaydırabiliriz.

Picture 046

Ya da siz de bizim gibi bundan vazgeçerek, tavanızdan daha genişce bir tabağı üzerine kapatarak ve ellerinizi yakmadan, hızlıca ters çevirerek omletin şeklini şemalini riske etmeden kolayca bu tabağa geçirebilirsiniz.

Picture 048

Picture 047

Picture 049

Picture 050

İşte karşısınızdaaaaa ÜŞENGEÇ ŞEF’den …

Picture 053

Beho Usta’nın dillere destan Omleti’nin hiçbir yerde bulamayacağınız, hatta kendinin bile ezbere bilmediği gizli formülü…

Picture 051

 Değerim biline 🙂

Picture 056

Söylememe gerek yok ama hadi ben yine de belirteyim… İlla Çedar Peyniri ya da illa Dana Jambon şart değil tabii ki..

Siz  isterseniz Kaşar Peynirle ve Salamlı yapın. Çeşitlendirmek sizin elinizde..

Hem zevk sizin değil mi? Kim karışırmış ki:)

Picture 057

Kocaman bir Pancake gibi duruyor, değil mi? 🙂
Herkese afiyet şeker olsun:)

Erenköy “Bistro 33” mü? Aman ben almayayım

0

Tam kafa dengim olan, çok sevdiğim dostlarımdan birinin daha önce çeşitli sebeplerle ertelenen doğum gününü de kutlamak bahanesiyle, geçenlerde bir akşam üstü buluştuk.

Bu güzel etkinlik vesilesiyle, nereye gitsek diye düşünürken, o gün İstanbul’da sisten ötürü çalışmayan vapurlardan dolayı, yollarda çok fazla trafik olduğundan, “yakın bir yerler olsun yollarda heba olmayalım zaten zamanımız kısıtlı” dedik. Alternatifleri bir düşündük. Önce “House Cafe’nin somonları süper” dedi, “Budur!” dedik “House Cafe!”…

Sonra sıkışık trafiği görünce sahile sapmaktan çekindik. “Buldum!” dedim “ilerde Polonez Brasserie var, yeni açıldı, yemekleri bayağı iyi”… Ama o esnada Cadde’de de trafik durma noktasına geldi…

Derken sanki kader ördü ağlarını ve bir baktık ki mecburen kendimizi Bağdat Caddesi Erenköy’deki Bistro 33’de bulmuşuz…

Bu mekana geçen Yaz bir kere gitmiş ve bir Pazar brunch’ı esnasında servislerini tecrübe etmiştim.

Menüden içinde Tulum, Beyaz, Kaşar, Dil Peynirleri, Tereyağ, Zeytin Nutella, Reçel, Bal, Salatalık, Domates, Yumurta, Izgara Sucuk bulunan birer “Türk Kahvaltı Tabağı” ısmarlamıştık. (Porsiyon fiyatı 35 TL)

Ama mekandaki pervaneler öyle gürültülüydü ve öyle güçlü  bir rüzgar yapıyordu ki zatürre olmamak için birkaç masa değiştirmek zorunda kaldık, çünkü derece ayarı yapılamıyormuş nedense… Ya zatürre olacaksın. Ya kurdeşen… Seç- beğen-al yani 🙂

Bu yemekten ve garsonların yaklaşımından memnun kalmayınca bir daha da gitmeyi açıkçası hiç düşünmüyordum ama mukadderat işte… Yine yolumuz düştü, dedim ki “hadi bir şans daha vereyim” 🙂

Neyse gittik yerleştik yerimize. Menüyü incelerken kendi aramızda da ondan mı denesek, bundan mı muhabbeti yapıyoruz malumunuz…

Arkadaşım, “ben aslında bayağı acıkmışım, salatadan vazgeçtim, somon filan istemedim şimdi… Şöyle tavuklu bir şeyler çekiyor canım” dedi.

Ben de tam o esnada Avokadolu Karidesli salatalara bakarken, içinde Kokteyl Sos diye geçen bir açıklama olduğunu gördüm ve bunun ketçaplı metçaplı gereksiz bir sos olduğunu masamıza bakan garsondan duyunca direkt vazgeçtim.

Sonra dedim ki madem Karides dedik, şöyle krema soslu lezzetli bir Karidesli makarnanız var mı burada göremedim ben? Garson dedi ki “ah evet şu şu var”… Baktım Domates soslu yazıyor. “Hayır” dedim, “ben beyaz soslu diyorum”. “Ahh evet haklısınız” dedi. “O zaman şu var” diye başka bişey gösterdi. Bir baktım yine domates soslu… Dedim ki “yanlış mı okuyorum burada domates sos diyor yine”… “Evet ama karides sadece domates sosla yapılır zaten, krema ona asla yakışmaz. Biz karides yemeğine Parmesan peyniri bile koydurmayız” filan diye bir şeyler geveledi.

“Ben Karidesi kremalı veya ıstakoz sosuyla pek çok yerde yiyorum ve üzerine bol bol parmesan peyniri de kullanıyorum. Çok da harika oluyor! Neyse ben biraz daha bakayım çünkü görünen o ki siz pek yardımcı olamayacaksınız…” dedim. Hiç de hazetmem ukalalığın böylesinden…Keyfimizin kahyası sanki beyefendi!

O esnada arkadaşım bol mantarlı bir tavuk yemeği istediğini söylerken, menüde, acılı bir Tavuk yemeği gördü ve bu nasıl birşey?” diye sordu..

Garson’da “aa o çok lezzetlidir, Fajita gibi servis ediliyor” deyince “Mexican Chicken Saltato” isimli ve Acılı Şarap Sos ile Piliç parçaları, Kabak Renkli biberler, Soğan, Mantar, Meksika Fasulyesinden oluşan bu yemeği sipariş etti. (Porsiyon Fiyatı: 30 TL)

Hala cozurdamaya devam eden süper bir fajita gelecek filan diye heyecanlandı kızcağız az sonra olacaklardan habersiz…

Ben damak zevkime uygun birşey bakınırken, “o zaman size 4 peynirli Tortellini tavsiye ederim” dedi Garson… “İçinde Karides yok ama Trüf mantarı yağı ve çok leziz bir krema sosu var”…

“Okey hem belki içine ilave Karides eklesek” filan diye aramızda konuşurken, Garson yine ukala bir şekilde girdi araya… “İmkan yok, mutfağımız bunu asla kabul etmez!” demesin mi? “Efendim? dedim. “Ekstrasını ödeyerek ilave Karides istesem makarnama, olmuyor mu şimdi?” “Yok katiyyen olmaz. Ben sipariş alsam da Mutfak kızar ve yapmaz” dedi.

“La havle”… derken neyse uzatmayalım zaten haftalardır yüz yüze görüşemiyoruz, hava kararıyor neredeyse, yeter bu sipariş faslı diye düşünerek “tamam lanet olsun dedim madem bu kadar iddialılar, o gelsin bakalım”

Derken yemekler geldi. Biz canım arkadaşıma Fajita beklerken, Garson bildiğiniz biberli, domatesli ve bol bol olması istendi ya- sanki inadına “eser miktarda mantarlı” cambul cumbul bir güveç yemeği getirdi koydu önüne.. yanına da bol bol yağını çekmiş patates…

Sunum zaten hayal kırıklığı… Tadının da Meksika Fajitası ile uzaktan yakından alakası yok… İki çatal aldı, iki tırtıkladı ve “yok yiyemeyeceğim” dedi bıraktı…

Bana da menüde yazılana göre içinde kremalı sos ile hazırlanan Fontina, Parmesan. Gorgonzola, Mascarpon Peyniri, Trüf mantarı yağı bulunan “Tortellini al quattro formaggi” geldi…

İçinde safi beyaz krema sosunda yüzen 3 cm eninde 5-6 tortellini var. (Bilmeyenler için İtalyan mantısı diyelim, kare şekilli birşey ve içinde mantıdaki kıyma yerine, güya 4 farklı çeşit Peynir var işte) (Porsiyon Fiyatı 24 TL)

Bildiğiniz peynirli tortellini üzerine başka hiçbir şey yapmadan bir kutu Tikveşli Kremayı dökmüş, ısıtıp getirmişler… Krema oturup tek başına yenilecek birşey değil ve tadı da çok ağır ve tatsız tuzsuz…En ufak bir baharat, en ufak bir tad katılmamış valla inanılacak gibi değil.

Sonuçta ne mi oldu?

Bu fiyatlarla bu kadar hayal kırıklığına uğratan yemekler ve bu derece egolu personeli bulunan Bistro 33’e bir daha gitmemecesine veda ettik.

Biz almayalım. Alana da mani olmayalım:)

Tanrı’nın bir Lütfu o bana : Simit :)

4

Diyet şeysinden ötürü bu Pazar, o meşhuur Brunchımızı dışarıda yapmama kararı aldık.

Evdeki malzemelerle en masum şekliyle, nasıl kendimizi ödüllendiririz diye düşünürken, cherry domates, salatalık, Ezine Keçi Peyniri, Cheddar Peyniri ve Roka’dan oluşan bir tabak hazırlayıverdim iki dakikada…

Kahvalti
Gerçekten de üşendiğinize değmez…
>
>Bakıp, bakıp “biri hazırlasa da tepsiyle önüme koysa keşke ama nerdeeee?” diye düşünene kadar, bir zahmet yerinizden kalkıp mutfağa yollansanız, eminim ki siz de iki, hadi bilemediniz üç dakikada böyle sağlıklı bir kahvaltı ortaya çıkarabilirsiniz 🙂 Yaparsınıııızz aslansınıııızz :))

Yanına da bir bardak sıcak çay…

cay
veeee…

simitEn ama ennn önemlisi, her gün yesem de asla bıkmayacağım bir lezzet olan, sıcacık ve taze bir Susamlı  Sokak Simiti!

Pastane simitlerinden aynı keyfi alamıyorum. Arada sırada olunca Çekirdekli simiti de seviyorum ama susamlı simit ilk göz ağrım, canım o benim ya:)

Yakınımızdaki Pastaneden sadece bir seferliğine üstü tahıllı, kendisi kepekli bir simit almıştım. Korktuğumun aksine aşırı lezzetli ve yumuşacıktı ama bir daha yapmadılar.

Ne zaman sorsam “aaah anladım ..bitti o, hay Allah yaa kalmadı” filan diyorlardı. En son birgün “yahu dedim sabah geliyorum bitti, akşam soruyorum bitti, ne zaman var bu kepekli simitten?” Meğer talep olmadığı için yapmıyorlarmış. “E ne saklıyorsunuz, söylesenize kardeşim aslını bilelim de, umutlanmayalım boşuna!” dedim en sonunda o raddeye gelmişim artık düşünün :))

Bakar mısınız Simidin de katılmasıyla, işte şimdi bir anda, tabaktaki tüm dengeler kuruldu benim nazarımda.

Simit Tabagi

Yeme de yanında yat valla…Simit simit demişken, aklım fikrim muzipliğe çalıştığından, değinmeden de geçemeyeceğim bir isim de: Brad Pitt

İlk olarak Pringles Chips reklamında ve sonra da Levi’s Jeans reklamında oynamış ve gönüllere taht kurmuştu hatırladığım kadarıyla…

Ben onu, şu haliyle beğenmiştim en çok…

brad pitt

Nam-ı diğer zamanının Mr. Smith’i…

mr mrs smith 2005
Şimdi bu film 2005 yapımı olduğuna göre, tamam aradan 7-8 sene geçti etti ama…

En son oynadığı Chanel No5 reklamındaki görüntüsünü ben pek sevemedim açıkcası…

Hem yıllar ona da ihanet etmiş, hem de bu reklam görselinde, parfümden hiç hazetmemiş, hatta bayağı rahatsız olmuş da, kokusunu almamak için burnunu kapatmaya çalışır bir hali var sanki… 🙂

chanel

Çoğu ağır ve çiçek kokulu parfüme allerjik birisi olarak, genelde ben de yeni çıkan parfümleri denerken böyle olurum da, kendimden biliyorum.

gucci edpEnnn ama en çok sevdiğim parfümün tedavülden kaldırılmasını da, bu vesileyle huzurlarınızda kınıyorum. Hangisi olduğunu merak eden veya benim gibi onun yokluğunu hisseden bir Allahın kulu varsa, buradan yetkililere seslenelim beraber…Bize Gucci Eau de Parfum’ü geri versinler! Hiç bir parfüm onun yerini tutamıyor:)

Bir o, bir de fırından yeni çıkmış “simit” kokusu 🙂

Mmmm …Bebe bisküvili Süt :)

0

Geçen gece yine bilgisayar başında iş yaparken, acıkan karnımın gurultularını bastırmak için, “ne yapabilirim?” “ne yiyebilirim?” diye düşündüm durdum.

Bebe Biskuvi

Mutfak dolapları etrafında, kasap kedileri gibi dolanırken ve buzdolabının kapısını açıp açıp, “o bu saatte olmaz”, “bu şimdi çok ağır gelebilir”, “elma mı? I-ıh”. “Doritos Panço? yok yook şimdi tuzlu tuzlu yersem, sabaha kadar rüyamda, sokaklarda çeşme ararım ” diye düşünürken, aklıma en masum kaçamak olarak, herhalde biraz da mutfak masamızdaki bu, Paris Disneyland hatırası servisin de etkisiyle, bebe bisküvisi ile süt karışımı yapmak geldi.

Mmm leziz ! Şu bebekler ağızlarının tadını biliyorlar valla 🙂

Mama Nişantaşı

0

Yılbaşından bir gün önce, Kanada’dan gelen dostlarımızla, programlarımız fazla yoğun olsa da, kısa, ama çok keyifli ve kaliteli bir zaman geçirme imkanı bulduk.
Muhteşem manzaralı yeni evleri, aynen beklediğim gibi çok şık ve özenle seçilmiş dekorasyonu ile ve ertesi akşam için şimdiden kurulum çalışmalarına başlanan dev Yılbaşı masası ve ışıl ışıl ağacıyla, süper görünüyordu.

Sonra hep birlikte çıkıp, Nişantaşı’nda yapılan hazırlıkları gündüz gözüyle görmek ve hızlıca birşeyler atıştırmak için Cook Shop’a mı gitsek, oraya mı, buraya mı derken, yanından geçerken, Pizzalar’ının cazibesine kapılarak, İstanbul Doors Group’un mekanlarından Mama’yı, çoğunluğun oylarıyla tercih ettik.

mama 1

Belki basından takip etmişsinizdir… Doğuş Grubu’nun bir iştiraki olarak eğlence, yeme–içme sektöründe hizmet vermek amacıyla kurdukları D.ream (Doğuş Restaurant Entertainment and Management) ile Da Mario, Vogue, Angelique, Kitchenette, Zuma ve Gigi gibi yeme-içme sektörünün en iddialı restaurantlarını barındıran İstanbul Doors Group arasında bir ortaklık anlaşması imzalandı. Bu sayede D.ream, bu şirketin büyük hissesine sahip oldu.

mama nisantasi 1

Mama1 1

Mama3 1

Mekanın açık kısmında oturma kararımız neticesinde, yürürken ılık gibi hissedilen ama hareketsiz oturunca insanın yüzünü donduran ayaza inat, birkaç denemeden sonra, tepeden bol bol ısıtıcılı güzel bir masa seçtik kendimize…

Yemek tercihlerine gelirsek, kilosuna her daim özen göstermeye çalışan ve diyeti, bir hayat biçimi olarak benimsemiş masamızın 2 Bey’i; Mercimek ve Akdeniz yeşilliği ile servis edilen Somon Şiş Salatası’nı sipariş verdi. (Porsiyon Fiyatı: 28 TL)

Mantar, taze tarhun, domates, mozzarella peynirinden oluşan Funghi Pizza’yı ise dünya tatlısı annesiyle kızı paylaşmaya karar verdi…(Fiyatı: 22 TL)

Menüyü incelerken, her zamanki gibi en son karar veren yine ben oldum. Ne yapabilirim, gözüm dönüyo bir anda leziz fotoğrafları görünce:))

Neyse nihayetinde, Enginar, mantar, dana jambon, siyah zeytin, kapari, baharatlı sos ve mozzarella’dan oluşan Siciliana Pizza’da karar kıldım. (Fiyatı: 27 TL)

IMG 2468 1

Bakar mısınız onlar somon salatalar, pizza paylaşımlarıyla kendine ve formuna dikkat ederken, ben maşallah tek başıma koca bir pizza. Ne ayıp…! 🙂

IMG 2470 1

IMG 2469 1
Yemeklerin gelmesi biraz zaman aldı. Garsona müdahale edip, “acelemiz var demiştik ama ne zaman geliyorlar acaba?” demek durumunda kaldık…

h g 1 1

Neyse ki az sonra Mama’nın sıcacık mamaları servis edildi. Yemek resimlerinin, neden kırmızı ton ağırlıklı olduğunu hala merak edenler için tekrar açıklayayım, açık bölümde ve tepemizde ısıtıcılarla oturulduğundan, ister istemez herşey kırmızı… Kış sezonu boyunca bu tarz rengi kızarmış yemek fotoğraflarına hazırlıklı olmalısınız sanırım:)

Yoksa Mama’nın normalde pizzalarının görünümü gaaaayet iştah açıcı. Aynen şekildeki gibi yani 🙂

Mama4 1

Somon Şişler biraz kurutulmuş bulunsa da, genel olarak herkes yemeğinden oldukça memnun kaldı. Ben ise enginarlı Siciliana Pizzama bayıldım. Tadı süper geldi bana. Günün bir sonraki programı için söz verdiğimiz diğer arkadaşlarımız bekliyor olmasa, o son 2 dilimi de hayatta bırakmazdım ama neyse 🙂

Mama Tas Firin 1

Derken Pizzaların bu lezzetinin sırrının, mekanın içinde yer alan 2 tonluk odun fırınında pişirilmesi olduğunu öğrendim :))

IMG 2506 1

MamaBrunch 1Bir Pazar günü de Mama’nın brunch tabağını denemek isterim.

Nişantaşı’na ilaveten, Rumelihisarı’nda da bir adet şubesi bulunan Mama’ya arzu ederseniz, Yemek Sepeti üzerinden paket servisi siparişi de verilebiliyor.

mama rumelihisari 1
Mama Rumelihisarı

“Yok ben bunca yazıdan sonra bizzat kendim gider, yerinde keyfini çıkarırım” derseniz de adresi şöyle:

Nişantaşı-Mama Restaurant
Adres: Abdi İpekçi Cad. No:7/2 Nişantaşı

Yılbaşı Davetinde Enfes Tiramisu Etkisi

2

Yılbaşına 2 gün kala evimizde, sevdiğimiz arkadaşlarımızla bir arada olacağımız ve bu vesileyle WISH FOR NISH’in Yılbaşı Kampanyası’nın başarısını da kutlayacağımız küçük bir erken yılbaşı daveti verdik. Herkes yemekte tıka basa doyunca, Tiramisu servisi için tabi ki de acele etmedim. Bekledim ki biraz hazmetsinler… Hafiften tekrar acıkılsın ki böylece bu eşsiz lezzetin tadına daha çok varsınlar…

Derken bir baktım ki “ara verelim, birazcık acıksınlar” filan derken meğer herkesin şekeri düşmüş, pilleri bitmiş, per-perişan halde koltuklara serilmişler :))

IMG 2441a
IMG 2442a

IMG 2443a
Hemmmmennnn koştum kaptım spatulayı ve Tiramisu’yu dolaptan… Başladım acil servise:)

Tiramisu
IMG 2444a
IMG 2446a
IMG 2447a

Allahtan bünyeleri hemen olumlu tepki verdi. Herkese bir kan, bir can, bir enerji geldi ki sormayın.

IMG 2445a

Yüzler önce gülümsemeye geçti, derken ufak tefek kikirdemeler baş gösterdi…

IMG 2448a
Sonra kahkahalar duvarlarda yankılandı, gece sabah 3’lere kadar sohbetle muhabbetle, o yüksek tempoda şen şakrak sürdü gitti…

IMG 2449a

İşte bu da böyle bir anektod 🙂

Hehehe  Ya ne zaman bu sözü düşünsem aklıma, anılarını anlatıp anlatıp, en sonunda sessizlik olduğunda, kapanış cümlesi olsun diye, “işte bu da böyle bir antrikot (!)” diyen bir amca varmış, o geliyor… Çok tatlı değil mi ama:))

Bunun bir benzerini de, yine, o gece dinledim ama, durup durup gülüyorum…

Arkadaşlar taksiye binmiş, yol tıkanınca taksi şöförü de, her gün maruz kaldığı bu monoton durumdan dert yanmak amacıyla, bir iç çekip, şöyle demiş:
“Offff! Hayat çok molotof” (!)

2013’de, ister koca bir dilim enfes Tiramisu sayesinde, ister sevdiklerinizle paylaştığınız eğlenceli sohbetlerinizde, gülmek ve gülümsetmek için bol bol sebebiniz olsun inşallah…

Herkese Mutlu Yıllar! 🙂

Not:
-“Tiramisu’nun bu kadar kolayca ve adım adım fotoğraflarla anlatıldıgı bir tarif daha görmedim”.
-“Ben de bakarak denedim ve sonuç muhteşem oldu”.
-“Evde Baileys yoktu, onsuz yaptım ama yine de herkes tabakları yemeye kalktı”
gibi söylemleriniz kulağıma geliyor. Ne mutlu bana:)
Hala denemeyen o üşengeçlik abideleri için ise Tiramisu tarifim burada🙂

yilbasi

WISH FOR NISH’den %50′ye varan YILBAŞI İNDİRİMİ

0

Sınırlı Sayıda El Yapımı Hazırladığım Tüm Tasarımlar
şimdi çok kısa bir süre için ve
sadece Yılbaşına Özel %50’ye varan İndirimlerle

Online Satış Mağazası

www.wishfornish.com’da…

WISH FOR NISH NewYear2

Valla “İlaç” niyetine: CEM YILMAZ FUNDAMENTALS :)

3

Cem YilmazCem Yılmaz’ı ilk olarak, bundan
yıllaaaaar yıllar önce bir TV kanalında Ana Haber bülteni’nde görmüştüm. Bir
dergide karikatüristlik yaparken, bir yandan da, eşe dosta anlatarak başladığı mini stand up
gösterilerinin çok beğenildiğinden ve artık gitgide ününün yayıldığından
bahsediyorlardı.

İyi ama sahneye nerede çıkıyordu ki ?
İşte bu kısmı ya ben haberde kaçırmıştım ya da reklam olmasın diye o
Kültür Merkezinin adını vermemişlerdi. Ama çekimlerden Beyoğlu’nda ara bir sokağa girince, hemen sağda bir yerlerde olduğu belliydi. O da ne? Bir kaç
saniyeliğine fark ettim ki sözü edilen sokak, Beyoğlu’ndaki eski Vakko
binasının tam karşısına denk geliyordu. Olleeyy! Bu ip ucu bana yeter de
artardı bile…

leman kulturHemen gidip keşif yaptım ve Leman Kültür’ün kapısından girer
girmez dosdoğru, sadece son birkaç tane kalan biletlerden almaya koştum:)

Gösteri günü geldiğinde en üst kata
çıkıldı. Köşede 2 metrekarelik bir platform üzerinde sahneye çıkan Cem
Yılmaz’ı, alan darlığı nedeniyle kısıtlı sayıda seyyar sandalyelerde oturulan ve içinde bol bol ünlü simaların da yer
aldığı özel bir izleyici topluluğuyla birlikte izleme şansım oldu. Düşünün artık,
sene 1995…

cem supermanCem Yılmaz herkesi kırdı geçirdi gülmekten… Ünlü dediğim
isimlere de tek tek takılmadan durmadı tabi. Bu ilk şovundan en çok aklımda kalanlar,
herhalde çoğunuzda da olduğu gibi Superman esprileri oldu… 18 sene olmuş dile kolay:)

Sonrasında Cem
Yılmaz kendini daha da geliştirdi ve üstün hafıza yeteneği ve zekasıyla tüm
şovlarına 3’er 5’er gittiğim, bunlarla da yetinmeyip her fırsatta ezberleyene
kadar DVDlerini izlediğim bir fenomene dönüştü.

Bir keresinde annemi de elinden tutarak “hadi Cem Yılmaz’a gidelim, çok komik, çok eğleneceksin!”dedim ve Yunus Emre Kültür Merkezi’ndeki oyununa gittiiiik. Gelin görün ki, salonda ses düzeni bi rezalet. Orta
sıralarda sağda bir yerlerde oturuyoruz ve sadece mırıltı tadında bir şeyler
duyuyoruz. Ben tabi oyunları ezbere bildiğim için o mırıltılar benim için
bir şeyler ifade ediyor, çünkü beynim onun el kol hareketleri ve o alttan alttan
gelen sesleri tamamlıyor ve ben hala devamlı gülüyorum…
Hastane

Ama bir ara anneme
bakma gafletinde bulundum ki, o da benim gibi halinden memnun mu acaba, diye… Ah
canım ya… Elini işaret parmağı yanağında olacak şekilde çenesine koymuş,
Şirin Dede’nin ikizi “Kim 500 bin İster”in Kenan Işık’ı misali, TV’de bir
tartışma programı izler ciddiyette duruyor… Başımdan aşağı kaynar sular
döküldü tabi. Kadıncağız haklı, hiç bir şey duyulmuyor ki… Neye gülsün…
Durum böyle olunca benim de keyfim kaçtı tabi. İşin kötüsü bir daha ona ne
zaman Cem Yılmaz desem, “aman bana hiç komik gelmiyor ne buluyorlar onda
anlamıyorum ki” dedi hep… “İyi de annecim duyamadın ki adamı, o yüzden de doğal
olarak komik gelmedi, gelemedi” dedim durdum, yıllarca savundum:)

Sanırım ilk filmi “Her şey çok güzel olacak”tı. Mazhar Alanson’la ağabey-kardeşi
oynadıkları da harika bir filmdi. Kaç kere izlediğimi hatırlamıyorum bile. Selim Naşit’i de burdan rahmetle analım bu vesileyle… Eğer bu filmi hala izlemediyseniz, kesinlikle tavsiye ederim.

hersey

cemySonrasında Gora da olukça iyiydi, Organize İşler’deki rolünde de beğenildi. Vizontele’de de çok şekerdi.vizontele
Ama Arog’tan şahsen hiç
keyif almadım, hatta Yahşi Batı’da film esnasında yarım saat kadar filan horul horul uyumuşum:) Dolayısıyla o ne yapsa körü körüne hepsine bayıldığımı söylemiyorum. Mesela son dönemdeki yüksek prodüksiyon bütçeli o banka reklamları beni pek cezbetmiyor ne yalan söyleyeyim, olmasa da olur sanki… Ama konu stand-up’sa, kabul edelim ki o bir tane…

Geçenlerde bir gün annem, büyük
ihtimalle, günlerdir süren lodos’un da etkisiyle, tansiyon dalgalanmaları
yaşayınca, doktora götürmek istedim. Ama hangi özel hastaneyi arayıp, o güne randevu almak istesem, saatlerce telefonu, o ona, bu buna bağlaya bağlaya, nihayetinde hepsi ağız
birliği etmişcesine, aynı gün için randevu vermelerinin, prosedürleri gereği
yasak olduğunu, bunun ancak ertesi gün için mümkün olabileceğini söyledi. Doktorun boş saati
varken, aynı güne randevu vermemelerini, çok saçma bulduğum bu prosedürlerine
sinir olarak, ne yapsam, ne yapsam düşünmeye başladım…

“Hadi hazırlan gidiyoruz” dedim ve doğruca bir alışveriş merkezi içindeki sinema gişesinden biletlerimizi
alarak, Cem Yılmaz’ın son gösterisine annemi apar topar götürdüm. “Ya ama ben pek komik bulmuyorum onu, kem küm” filan demeye çalıştı ama dinleyen kim? “Yahu” dedim “ben izledim, çok da güldüm. Senin de başarabileceğine inancım sonsuz:) Yapabilirsin ha gayret! Hem bak bu sefer Tiyatrodaki berbat ses düzeni
gibi olmayacak, maşallah “dolby surround” sistemle gümbür gümbür duyacağız Cem
Yılmaz’ın sesini”:)

cmy

Neyse gittik yerleştik yerimize.
Yaklaşık yarım saat süren reklamlar esnasında, koltukların da rahatlığıyla,
baktım biraz fazla kaykılmaya, hatta ufaktan uyuklama moduna girmeye hazırlanıyor bizimkisi…


Uykusunu kaçırmak için devamlı sohbet açıp, her türlü şaklabanlığı yaptım ve gösteri boyunca benim
hatırım için uyumamasını ve biraz olsun beğeni standartlarını, normal
insanlar seviyesine indirerek, sadece anın tadını çıkarmasını rica ettim. “Tamam” dedi anlaştık ve film başladı. Benim
gözüm ekrandan ziyade, annemde tabi. Uyuyor mu, dinliyor mu, gülüyor eğleniyor
mu?…Valla 2,5 saat boyunca devamlı kahkahalar atarak güldü. O güldükçe benim içim ferahladı.
Çıktığımızda ne tansiyon kalmıştı, ne baş dönmesi 🙂 “Ay ben Cem Yılmaz’ın böyle komik olduğunu bilmiyordum” deyip deyip, yine güldü 🙂

cem yilmaz 1

Pek çok hastane, ilaç ya da doktorun yapamayacağı bir tedavi yöntemiyle, “gülerek iyileştiğine tanık
olduğum anne” örneğinden de sonra, bir standup komedyeni olarak Cem Yılmaz’ı başka kimseciklerle kıyaslamamanın, en doğrusu olduğuna inancım sonsuz…

Cem Yılmaz esprilerini Hollandalı’ya anlatma gafletimiz:)

2

Kendinin de sık sık vurguladığı gibi, Cem Yılmaz’la ilgili en tuhaf şey, 3 saat boyunca izlediğiniz şovdan sonra, aklınızda anlatacak doğru dürüst pek bir şey kalmaması ya da hadi bir şeyler hatırlıyorsanız da, bunu oyunu izlemeyen birine, onu taklit ederek anlatmaya çalıştığınızda, hiç de komik gelmemeniz… O kadar çırpınırken, soğuk bakışlara maruz kalmak an meselesi. Denedim biliyorum. Hem de Hollanda’da… Hollandalı arkadaşımıza…”Hem kültür farklı, hem dil farklı… Senin neyine esprileri İngilizceye çevirmek de, bir yabancıya anlatmak için uğraşıp durmak?” demeyin valla… Önce bir dinleyin… Durun bak şimdi anlatıyorum, hak vereceksiniz 🙂

cem

Cem Yılmaz’ın son dönemde TİM’de sahnelediği CM101MMXI Fundamentals gösterisinin, Avrupa Turnesini; Megastar Tarkan, Komedi Dükkanı Tolga Çevik, Ajda Pekkan ve Sibel Can gibi bu tarz başarılı konser ve şovları Avrupa’da pek çok noktaya taşıyan ünlü organizatör arkadaşımız Seyfi Atçeken yapacaktı.
heineken

heineken1

Amsterdam’daki şovu ise, tam da bizim oradaki tatilimize denk gelince, bunun farklı bir deneyim olacağına karar vererek Heineken Music Hall’da VIP’deki yerimizi rezerve ettirdik.
Cem Yilmaz Amsterdam

palladiumAmacımız şovu izleyip, arkasından hep beraber biraz after Party’de zaman geçirdikten sonra Palladium isimli gece klübüne geçmek ve bir de Hollanda gençliğinin nasıl eğlendiğine tanık olmaktı.

Neyse gösteri günü geldi çattı. Biz ve Hollanda’da yaşayan yakın dostlarımız, “nasıl gideriz kaçta orda oluruz”u konuşurken… Bir anda aklımıza dank etti… Yahu bu çocuklardan biri Hollandalı! Tamam yıllar içinde o kadar bizden oldu, o kadar bizden oldu ki, son geldiği durumu şöyle açıklayayım…

hollandaHani “Dutch Way” denilen herkesin kendi hesabını ödediği, başka da bir şeye karışmadığı sistem vardır ya… Nedense bizim dilimize “Alman usulü” olarak çevrilmiştir, ama aslında “Deutsch Way” değil, “Dutch” yani Hollanda usulüdür o! Çünkü gerçekten de standart bir Hollandalı için bu çok normal bir durum… Ama gelin görün ki, bizim Hollandalı arkadaşımız yıllar içinde bir Türk’den çok daha eli açık ve bonkörlükte sınır tanımayan bir insana dönüşüverdi yanımızda zaman geçire geçire…

Her hesap ödenme anı geldiğinde, herkes birbirinin cüzdan tutan ellerini yakalamaya, hesap pusulasını alıp kaçmaya, hiç olmadı diğerlerinin cüzdanını kapıp, hesabı kendisi ödeyene kadar saklamaya giden bir sürü komik hareketler silsilesine giriyoruz topluca…
alman usulu
Güya hepimiz birbirimizden akıllıyız ya, yemeğin sonlarına doğru “ben bir lavaboya gideyim” deyip masadan kalkan, hooop garsonun yanına koşuyor, hesabı ödeyip dönüyor. Yemek bittiğinde de bir başka akıllı, eliyle diğerlerine çaktırmadan “imza” hareketi yapıp, hesabı istediğinde, çoktaaan ödendiğini garsondan öğrenip, şok geçiriyor. Çok eğlenceli, değil mi ama? Valla artık gerçekten ihtiyacı olanı bile, hesap ödenene kadar tuvalete göndermeme noktasına geldi durumumuz, düşünün artık:)

sozlukİşte bu bahsi geçen Hollandalı arkadaşımız, seneler içerisinde sayemizde büyük sempati duyduğu Türk kültürüyle iyice haşır neşir olarak, her uzun tatilini Türkiye’de geçirerek, bir de üzerine belli bir süre orada, Türkçe dersleri alarak, normalde topluluk içinde Türkçe konuşmaya çekinse bile, bayağı birşeyler öğrendi. En azından kelime hazinesi gelişti. Yalnız bir şey söyleyeyim, Türkçe; gerçekten de, sonradan öğrenilmesi hiç de kolay olmayan bir dil… O fiillerin sonları her seferinde değişiyor ya, akıl sır erdirmek imkansız…

HT BayrakBiz onun yanındayken, ayıp olmasın diye çoğunlukla İngilizce sohbetler ederken, ara sıra da kendimizden geçip ve onun da şikayetçi olmamasından yüz bularak bazen Türkçe konuştuğumuz da oluyor tabi. Sanırım işte bu yüzden olacak ki, onun Türkçe bir standup gösterisinden hiçbir şey anlamayacağını ve dolayısıyla çocukcağızın hiç eğlenemeyeceği bir salonda, kahkaha atan binlerce Türk’ün arasında kendini çok kötü hissedeceğini fark etmemiz ,biraz zaman aldı.Ona bu işkenceyi yapmadık tabi ve evde kalmayı tercih etti.  Dolayısıyla biz şovu izlemeye, aklımız biraz da onda kalarak gittik. Çünkü o ana kadar her etkinliğimizi, her zaman, hep birlikte yapıyorduk.

beyonceEn basitinden, bizim için Amsterdam’daki MadameTussauds müzesine bile gelmişti. Beraber ünlülerin balmumu heykellerinin etrafında çılgınlar gibi eğlenip, komik danslar etmiş, hatta korku tüneline dalıp, çığlık çığlığa koşuşturmuştuk içeriden çıkana kadar:)
mm tussauds

Oysa şimdi onu tek başına bırakıp gitmiş ve gittiğimiz yerde tam 3 saatlik şov boyunca ağzımız kulaklarımızda, gözlerimizden yaşlar gelerek, saatlerce kahkaha atmıştık… Hepimiz şov bittiğinde, estetikli gibi gerilen yüz kaslarımızdan ve  gülmekten ağrıyan çenemizden dem vurup, ister istemez, yüzümüze masaj yapar haldeydik:D

Türkiye’deki gösterisine ilaveten, yurt dışında yaşayan gurbetçi Türklerle ve Hollanda kültürüyle de ilgili esprileriyle de geceye damgasını vurdu tabi. Adam müthiş bir yetenek:)

cem yilmaz

Ertesi gün kahvaltı esnasında, yeterli Türkçesi olmadığı için böyle süper bir şovdan mahrum kalan biricik Hollandalı dostumuzun da bizim gibi gülmesini, eğlenmesini istediğimizden, best friendim’le birlikte başladık aklımıza gelen esprileri İngilizce’ye çevirip, taklit ederek anlatmaya…Bir – iki- üç derken çocukcağız nezaketen “Aaa.. Yes!, Ow Okay! ” filan diye zoraki tepkiler vererek, hafiften gülümsüyor naapsın… Biz de “hah şimdi, bak esas şunu dinle, bak bu tam bomba!” diye başka bir tane anlatıyoruz, biz hala kikirderken o “hı hı” diye tüm ciddiyeti ve nezaketiyle, anlattıklarımıza ilgili davranmaya çalışıyor.

cmylmz 1

En sonunda dayanamadı ve yaptığımız bir espri çevirisinden sonra ingilizce olarak şöyle dedi: “hmm ve siz de buna güldünüz mü?”

Uppsss! Hahaha çocuk haklı yaw… Neyse daha fazla işkence yapmadık ona. Anladık ki olmuyor olamıyor. Cem Yılmaz’ın bu konudaki yerini hiç kimse tutamıyor.

Olleeey! Yılbaşı Kampanyam Başladı :)

0

Biliyoruz ki çoğumuz karakter olarak biraz son dakikacıyız… Yılbaşı için sevdiklerimize hediye almamız gerekeceğini, aylaaaar öncesinden bilmemize rağmen,  yine de ne yapar, eder, rahat rahat takılırız.

Sonrasında artık sayılır günler kala, işin ciddiyetinin farkına varmaya başladığımız o en son dakikalarda, tutuşur paçalarımız… Ama o anda da, neredeyse herkes aynı durumda olduğu için, hem mağazalar ve alışveriş merkezleri ana-baba günü gibidir ve hem de güzel ve zevkli şeylerin tamamı çoktaaaan kapılmıştır bile…

İşte tam da bu umutsuzluğa kapıldığınız noktada devreye WISH FOR NISH girer ve Kadınlar için olduğu kadar Erkekler için de birbirinden güzel ve özel tasarım ürünleriyle “ah ne hediye alsam?” diye kara kara düşünürken size, harika seçenekler sunar.
ana sayfa
Sadece Hanım ve Beyler için değil, genci yaşlısı, hatta ve hatta çocuklar için bile el yapımı ve sınırlı sayıda takı ve ev aksesuarı alternatifleri sunan www.wishfornish.com Online Satış Mağazası, internetten alışveriş yapmayı henüz hiç denememiş olanların bile aşırı rahatlıkla, adım adım kullanabileceği şekilde, en basit ve en güvenli şekilde sizin için hazırlanmış.

Kredi Kartına taksit şeçenekleri yanında,arzu ederseniz %5 ekstra indirimle Havale veya Eft ile de ödeme yapabileceğiniz gibi, “Aaa benim kredi kartım yok ki ama:(” derseniz eğer, ürün teslimi anında kendi evinizin veya ofisinizin kapısında Nakit ödeme de yapabilirsiniz.

Ya da kartım var aslında, ama yine de Kapıda Ödemeyi tercih ederim derseniz, Kapıda Kredi kartı ile Ödeme seçeneği de var. Yani her türlü kolaylık burada ve sadece bir tık ötenizde! Eh daha ne olsun? 🙂

yilbasi deneme2

Erkekler için hiçbir yerde bulamayacağınız çok cool bileklikler, Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş gibi Takım bileklikleri ve aynı zamanda paracord bileklikleri ya da survival bileklikleri olarak da bilinen, Paslanmaz Çelik kilit sistemli bileklikler, hem de %50’ye varan indirim fırsatlarıyla www.wishfornish.com’da…
N0068 sd1

M0087 sd2
Outdoor sporları gibi doğayla iç içe yapılan Trekking, Yelken, Balık Avlama, Dağcılık vs. spor dallarıyla ilgilenen Erkekler için 200 Kg’a kadar taşıma kapasitesi ile herhangi bir ihtiyaç ya da tehlike anında, bilekliğin örgüsü açılarak, elde edilen 2-3 metrelik kordonlardan faydalanılabilen “Halat bileklikler” aynı zamanda hem çok şık hem de tüm dünyada çok trendy.

M0035 sd

Tüm bunlara ilaveten, Deri Bileklikler ve Altın ve Gümüş renkli elegan objelerle tasarlanan ve ağırlıklı Siyah, Gümüş, Lacivert gibi daha maskülen renklerden oluşan bileklikleri de içeren WISH FOR NISH “For Men” Koleksiyonu, tanıtıldığı ilk günden çok büyük ilgi görmüş.

M0046 sd1

M0045 m

Eğer bu hediye seçenekleriyle ilgileniyorsanız, her birinden sadece 1’er adet bulunduğunu unutmayın. Yani eşsiz ve benzersiz… Aynı sizin gibi…

Yılbaşı Arifesinde Nişantaşı Işıl Işıl

0

Yılbaşının bir gün öncesi, arkadaşlarımızın ailesine yeni katılan dünya tatlısı bebeklerine “hayırlı olsun” ziyareti yapmak için yolumuz Nişantaşı tarafına düştü.
Hazır gitmişken, bu vesileyle Nişantaşı’nın son birkaç senedir çok iddialı olduğu yılbaşı dekorasyonuna bir göz atmak ve City’s Alışveriş Merkezi’nin en üst katında açılan İzzet Çapa’nın en yeni mekanı ‘Mahalle’yi bir şereflendirmek de şart oldu:)
‘Mahalle’den başka bir yazımda detaylı bahsedeceğim ama şunu belirtmeliyim ki oradan çıktığımızda Nişantaşı’nda keskin bir kar soğuğu olmasına rağmen sokaklar deli gibi insan kaynıyordu. Hatta tam da City’s’in çıkışında, belli ki semtin uzuuuun yıllardır sakinlerinden olan bir teyze, yanındakilere “Caağnım Nişantaşı’nı ne hale getirdiler, adım atılmıyor!” diye dert yanıyordu.
Atiye Sokaktaki tıkkka basa dolu cafe ve restaurantların arasından, üzerini süsleyen led ışık selinin altından geçerek nihayet, en afilli süslemelerin olduğu Abdi İpekçiye geldik.
Atiye“Yaşat bize o ışık selini!” derseniz, sokağın yağmurlu ve boş bir anında, (büyük ihtimalle sabaha karşı filan) çekilen bir fotoğrafını sizinle paylaşayım madem:)
Bu sene A46 organizasyon ile Şişli Belediyesi birlikte, “Nişantaşı Oyuncak Fabrikası” konseptli bir yılbaşı dekorasyonu ve etkinlik programı organize etmiş.
NUTÇaykovski’nin 1891 yılında bestelediği Fındıkkıran Balesi’nden esinlenilerek; dev kurşun askerlerden oluşan led ışıklı taklar, oyuncak ayıcıklar, hediye paketleri gibi objelerden oluşan süslemelerle Nişantaşı ışıl ışıl bir görüntüye bürünmüş.
bale
Fındıkkıran Balesi
2010 yılında dünyanın önde gelen defilelerinde bıyık ve şalvarlarıyla podyumda salınan maço konseptli modellerden sonra, iyice yaygınlaşıp, bu sene tavan yapan “Pala bıyık” trendine uygun şekilde Kurşun Askerler de pala bıyıklı tabi.
kursunasker
Yakından aynen şöyleler:
IMG 2521
Ayrıca Beymen Brasserie’nin karşısındaki Nişantaşı meydanına, tam Cartier Mağazasının yanına, 7 metrelik dev bir yılbaşı ağacı kurulmuş…
IMG 2508
Ağacın hemen yanında yer alan sahnede gerçekleştirilen DJ müzikleri ve canlı performanslar, kalabalığı Yılbaşı havasına sokmuş bile şimdiden.
Özellikle etrafta yoğun miktarda dolaştığına tanık olduğum turistler, meraklı ve hayran gözlerle, büyülenmişcesine ortamın tadını çıkarmaya ve bu keyifli anı ölümsüzleştirmeye çalışıyordu.
IMG 2518
Vali Konağı Caddesi’ni Abdi İpekçi Caddesi’ne bağlayan noktadan, Brandroom mağazasının olduğu bölgeye kadar tüm sokak, yaklaşık 300 metre uzunluğunda bir Kırmızı Halı ile kaplanmış ve daha yılbaşına bir gün daha olmasına rağmen, üzeri hınca hınç, bu görsel şölen altında hatıra fotoğrafı çektirmek isterken, buzzz gibi soğuğu hiç dert etmeyen, mutluluktan ağzı kulaklarında çocuklar ve aileleriyle doluydu.
IMG 2525

Erkeklere Özel Aksesuarlar WISH FOR NISH’de…

0

Eşinize, erkek arkadaşınıza, kardeşinize,oğlunuza veya iş arkadaşlarınıza…

Yılbaşlarında ve tüm özel günlerde Gömlek, Kravat, Atkı, Saat, Cüzdan, Kol Düğmesi vs. almaktan bıktınız mı?

Emin olun Beyler de bu hediyeleri almaktan bıktı artık…

”İyi ama geriye alternatif olarak başka ne kaldı ki?” diyenlere…

www.wishfornish.com

erkek