Ana Sayfa Blog Sayfa 26

“Deniz Şef ve Üşengeç Şef’le” “Pastane” Dün TRT1’deydi

8

Dün TRT1 ekranlarında öğlen ilk kez yayınlandıktan sonra, gece de tekrarı verilen; benim güleryüzlü, bıcır bıcır arkadaşım, enerji deposu Deniz Şefim’le yaptığımız “Pastane” pogramındaki tatlı söyleşimiz, efsane olmuş.”Ah ya! Nasıl kaçırdım, okuldaydım”, “tüh! İşteydim”, gibi kabul edilebilir bahanesi olanlar için ise, biraz aşağıda yayınladığım videodan, veya o açılmıyorsa şuradan bir tıkla izleyebileceğinizin müjdesini baştan vereyim madem ki, içinize bi’ su serpilsin baştan 🙂

usengec-sef-trt1-pastane-tiramisu

Gösterdiğiniz muhteşem ilgiye ve sevgi dolu mesajlarınıza çok çok teşekkür ederim. Web siteme gelen yorumlarla, Instagram hesabıma gelen mesajlarla, e-maillerinizle, Facebook mesajlarınızla, dün yolda yürürken, akşam gittiğim restoranda, her ama her yerde, bana o ailenizden biriymiş gibi, en içten sevgi ve sıcaklığınızı sonuna kadar hissettirdiniz.

usengec-sef-trt1-pastane-tiramisu-meme-kanseri
Sizler gibi içi dışı bir, kalpleri doğallık ve iyilik dolu, yepyeni insanlarla tanışmak; evlerine, ekranlarına konuk olmak harikaydı. Deniz Şef’imle birlikte leziz bir Tiramisu yaparken, aynı zamanda sizi sıkmadan, en doğal halimizle, hayattan da çok güzel ve anlamlı şeyler paylaşmaya çalıştık. Umarım bizim enerjimiz size de yansımıştır.

usengec-sef-trt1-pastane-tiramisu-deniz-sef

İlk bölümde Deniz Şefim ben henüz Pastane’ye gelmeden bana ismini “Pizza Pide” koyduğumuz bir tuzlu hazırlıyor.

usengec-sef-trt1-pastane-nefis-tiramisu-deniz
Ben de ikinci bölüme, yayının 23. dakikasında girerken, tarifini anlatacağım enfes Tiramisu’dan, önceden de bir tane daha hazırlayıp sürpriz yaparak, yayında ve yapımda emeği geçen, stüdyodaki tüm ekip arkadaşlarıyla birlikte kendimize minik bir ziyafet çekiyoruz.Arzu ederseniz, siz de etrafımda deneyen herkesin çok beğendiği bu Tiramisu tarifine buradan ulaşabilirsiniz.

Ta ta ta taaaam! Ve işte yayının videosu da aşağıda…

Keyifli seyirler!Eğer yorum yazmak isterseniz, unutmadan önce bir şuraya tıklayarak, bloguma üye olmayı unutmayın ki, yazılarınız “Adsız” çıkmasın, ben de sizi tanıyabileyim, olur mu? 🙂

Yarın TRT1’de “Pastane” Programında Deniz Şef’in Konuğuyum.

9

Deniz Şef’le neler neler konuştuk, birlikte ne leziz şeyler yaptık, hayatta da söylemem! :)) O zaman “duyduk-duymadık” demeyin!

Yarın (3 Aralık Perşembe günü) saat 13:25’de TRT1’de, ekranların en sevilen şeflerinden canım arkadaşım Sevgili Deniz Orhun’un “Pastane” programında, herkesle ekran başında buluşuyoruz. 🙂

usengec sef trt pastane 1

İşte Amsterdam’dan döndüm. Hadi Yeni Yıla İnce Girelim Beraber!

0

Canım takipçilerim! 🙂 Sizinle irtibatta olmayı ve yazı yazmayı fena feci özledim. Bloguma şuraya tıklayarak bir saniyede kolayca üye olup da, her gün gönderdiğiniz güzel ve içten yorumlara tekrar çok teşekkür ederim. Her fırsatta tek tek cevaplama çalışıyorum, ne olur yazmaya devam edin, harikasınız!

Biliyorum arayı biraz açtım ama Instagramdan @usengecsef hesabını takip edenlerinizin bildiği gibi, 2 haftalık bir tatil için Amsterdam’daydım. Orada yaşayan en sevdiğimiz arkadaşlarımızla sakin ve keyifli zamanlar geçirdik. Dünya tatlısı oğullarıyla oyunlar oynadık, şarkılar söyledik. Sonlara doğru kreşten kapıp geldiği o edepsiz grip virüsünden bizler de nasibimizi alsak da, son ana kadar ayakta ve aklımıza koyduğumuz her şeyi yapar, her yere gider haldeydik. Bazı akşamlar güzel restoranlarda kendimize ziyafet çektik, buz gibi havadan dolayı canımız çıkmak  istemediği akşamlarda da Amsterdam’da bizdeki gibi eve paket servisi yaygın olmadığı için,  dışarıdan deniz mahsülleri, pizza, Çin yemeği gibi denemelerimiz oldu. Hepsinden de oldukça memnun kaldık.

hollanda usengec sef

Sinema akşamları yaptık, bazıları vasat çıksa da genelde çok tatlı filmler izleme imkanımız oldu. Pixar’ın 2015 yapımı animasyon filmlerinden “Inside out” (Ters Yüz) bunlardan bir tanesiydi. Bence çocuğunuzla birlikte, siz de keyif alabilirsiniz. Bir şans verin derim:)

Guy Ritchie’nin yönettiği yine 2015 yapımı “The man from UNCLE” (Kod adı: Uncle) da yine çok beğendiğimiz ve devamını merakla beklediğimiz bir film oldu. Sebebini söylersem spoiler vermiş olurum, o yüzden kendiniz izleyin ve görün neden merak ediliyormuş:)) Aslında soğuk savaş döneminde geçen bir casusluk filmi olmasına rağmen, bu hafif nostaljik filmden, bol bol komedi unsurları içerdiği için, kızlar olarak biz de hiç sıkılmadık söyleyeyim.

Uzun boyun avantajları yanında, en büyük dezavantajlarından biri olarak sayabileceğim büyük numara ayakkabı bulmakta, kendi ülkemde maalesef çok zorlandığım için, alışveriş yapmayı hiç sevmediğimi dönem dönem anlatıyorum, denk gelmişsinizdir belki. Çünkü dünyanın en güzel kıyafetini giyin, altında uyumlu bir ayakkabı yoksa, olmaz işte, hiç boşuna uğraşmayın. Ben de artık çözümü yıl içinde sık sık gittiğim Amsterdam ziyaretlerimde buluyorum. Hollanda’da Allahtan ki herkes benim fiziğimde. Böyle olunca da kendi bedenimde bişeyler bulmak kadar, ayakkabı satın almak da çok keyifli hale geliyor. Artık numaramı bulma ümidim kalmadığı için, ezik ezik baktığım İstanbul’daki o ayakkabı dükkanlarının vitrinlerine bile yaklaşmazken, Hollanda benim için bir peynir cenneti, bir müze cenneti, bir tasarım cenneti olduğu kadar, aynı zamanda bir ayakkabı cenneti:) İşte size gripten süzülmüş halimle bile yüzümü biraz da olsa güldüren ayakkabı alışverişimden bir kare. Evet 15 çift almış olabilirim, gözüm dönmüş ne yapayım. Numaramı bulduysam ve ayağıma vurmuyorsa aldım gitti! Bu sene ilk defa topuklu ayakkabı da aldım, çünkü eksikliğini gittikçe hisseder hale geldim. “Bu boyla bir de topuklu mu? Eh pes yani” demeyin lütfen. Eteğin altına spor ayakkabı giydiğim anda bütün havası gidiyor, ayağımı acıtsalarda kenarda bulunsun, belki bir yarım saat onların da içinde durmaya dayanırım ihtiyaç halinde. :))

usengec sef ayakkabi alisveris

Gitmeden önce zaten 5 kg fazlamın olduğundan yakınıyordum hatırlarsanız. Orada düzensiz ve abur cubur yemekten dolayı bu sayı biraz daha artmış olabilir diye çekiniyorum. Öylece durup, önlenemez hale gelmesini beklemektense, aynı dertten muzdarip biricik eşimle birlikte, daha ordayken, hemen İstanbul’da Bağdat Caddesi’nde bulunan diyetisyeni Sevgili Ceylan Akiş’in ofisini arayıp, randevu aldık. 1 saat sonra hayatımdaki gerçek manada ilk diyetisyen randevuma gidiyorum anlayacağınız. Daha önceden 5 haftada eşime tam 12 kilo verdirdiği süreçte de, yemekleri hazırlayacak kişi olarak randevulara ben de girdiğimden, doğru beslenme konusunda ne kadar tecrübeli, gerçekçi ve aynı zamanda tatlı ve hoşsohbet birisi olduğunu iyi bildiğimden, incelme kararım konusunda çok mutlu ve azimliyim bakalım. Süreçleri birlikte yaşayacağız. Herkes için farklılık gösterdiğinden diyet listesini değil tabi, ama sağlıklı ve dengeli beslenme yolunda, Diyetisyen Ceylan Akiş’den alacağım güzel tüyoları sizlerle de paylaşacağım tabi ki.

Şu anda tatil fotoğraflarımıza bakarken fark ediyorum da, öf! Hollanda’nın meşhur buz gibi kara kışına rağmen, atkılar, bereler, eldivenler, sarılıp sarmalanıp, yeri geldiğinde içimize sıcacık tutan “thermal içliklerimizi” kuşanıp, ne çok şey yapmışız. Bu geziyi ilk fırsatta uzun uzun anlatacağım. Size Amsterdam’ı bir turistten ziyade, bir “Amstardamlı” gibi nasıl yaşayacağınızdan kesitler sunmayı planlıyorum. Azcık sabredini umarım değecek bir şeyler çıkacaktır:)

Bu arada siz siz olun, gripken uçağa binmeyin diyeceğim ama binmeyip de ne yapacak insan, biletini mi yakacak, o da bi’ dert tabi. Valla kalkışta ve inişte basınç farklarında eşim de ben de çok rahatsız olduk ve kulaklarımız “zınk” diye tıkandı kaldı. Şu anda kendi sesimiz dahil, her şeyi, suyun altında gibi duyuyoruz. Grip de aynen devam. Antibiyotik filan da kullanmıyorum, çünkü gribin virüs kaynaklı olmasından dolayı, antibiyotikler bir işe yaramayacağı gibi, gereksiz antibiyotik kullanımıyla, vücut bunlara alışacağı için, gerçek ihtiyaç halinde işe yaramama riski de olduğundan, tuzlu su ile gargara ve burun açma seansları dalında bir dünya markası oldum sayılır:)Neyse bu da gelir, bu da geçer. Neler neler geçmedi ki, değil mi? Allah ihtiyacı olan herkese şifasını versin.

Döndüm artık, buralardayım. İrtibat halinde olalım 🙂

Sevgilerimle
Üşengeç Şefiniz
usengecsef.com

Özlemle Anıyoruz

0

Cumhuriyetimiz’in kurucusu bir tanecik Atamız’ı, vefatının 77. sene-i devriyesi münasebetiyle, bir kez daha saygıyla ve özlemle anıyoruz.

Allah O’ndan razı olsun, gani gani rahmet eylesin…

Ataturk-10-kasim-Mustafa-Kemal-Turkiye

Wyndham Ouzo’da Kalamış Manzaralı Sirtaki Geceleri

1

“Uzo” nedir bilir misiniz?  Bilmeyenler için “Yunanlıların bizdeki rakıyı andıran ama, ona göre daha az anasonlu, içinde ayrıca rezene vs. gibi tatlandırıcılar da bulunan hafif bir içkisidir” diye kısaca açıklayabilirim sanki:) Bugün size ismini ondan alan “Ouzo” isimli bir mekandan bahsedeyim diyorum. İstanbul Anadolu Yakası’nın en prestijli 5 yıldızlı otellerinden biri olan Wyndham Grand Kalamış’ın en üst katında yer alan ve mutfağı, ödüllü Şef Mehmet Yalçınkaya’ya emanet olan, modern konseptli bir balık restoranı burası. Terasında bir Marina manzarası var ki, gün batımında çektiğim şu fotoğrafı görünce, daha fazla bir şey söylememe gerek kalmaz sanırım.
ouzo-roof-restaurant-wyndham-grand-kalamis-manzara

Grek müzisyen Yorgo ve orkestrasının eğlenceli performanslarıyla insanı bir anda adeta Atina gecelerine götüren Çarşamba ve Cumartesi akşamları ise Ouzo’nun bir başka özelliği. İşte biz de bu performans akşamlarının ambiyansı deneyimlemek üzere, aynı zamanda Wyndham’ın Genel Müdürü de olan dostumuz Mustafa Bey’in organizasyonuyla, geçtiğimiz günlerde, keyifli bir akşam geçirmek üzere Ouzo’da bir araya geldik.

Yunanistan’dan transfer edilen ve ülkenin en sevilen buzuki ustalarından olan Dimitris Markau’nun şefliğindeki orkestra eşliğinde, Yorgo’nun sınırsız Ege eğlencesiyle dolu, birbirinden güzel şarkılar seslendirdiği “Atina Geceleri”, tam da sevdiklerinizle felekten bir gece çalmalık…
ouzo-wyndham-kalamis-yorgo-mustafa-alparslan

Bir de üzerine, hem otelin hem de Ouzo’nun Şefi olan Mehmet Yalçınkaya’nın, adeta sanatını konuşturduğu efsane lezzetler eklenince, eh artık değmeyin keyfimize! 🙂
ouzo-roof-restaurant-wyndham-grand-kalamis

Akdeniz kıyıları, Ege ve Yunan adalarından gelen en taze ürünleri tek tek özenle seçerek, kendine has en özel formüllerle ve modern sunumlarla hazırlayan Mehmet Şef, yemekleriyle adeta “Rönesans” etkisi yaşatıyor insana… Bir müddet nefesinizi tutup, “acaba sanatçı bu eserinde ne demek istemiş?” diye bakarsınız ya, işte aynen öyle! 🙂
ouzo-roof-restaurant-wyndham-grand-kalamis-balık-meze

Sanat eseri gibi tek tek kurgulanan “Anatolia” isimli şu tabağı görünce, ne demek istediğimi eminim daha iyi anladınız. Anadolu ve Mezopatamya lezzetlerinin bir araya geldiği bir çalışma olan bu tabakta neler var sayayım mı? 🙂

Şu en önde gördüğünüz Cibes üzerinde Dana
Yanağı; hemen onun arkasındaki ise kuru dut, erik ve taze incirle tatlandırılmış Kereviz Buhari… Hemen solunda onun üzerine doğru uzanan “İsli et”.

En sağ arkadaki küp şeklinde olan tahmin edeceğiniz üzere Fava. Karides
marin ise portakal yağı esanslı… Minik çatala takılı olan; Kars gravyeri ile dana pastırması… En soldaki beyaz renkli, bohça şekilli olan şey; cevizli “Kaşkaval Peynirli Peynir Bohçası”… İnanılmaz lezzetli! Muhakkak denenmeli!

En arkadaki kubbe gibi olan meze, pancar pestle sunulan “Girit Ezmesi”… Say say, bitmiyor, değil mi?  Hele o vişneli yaprak sarma var ya, bugüne kadar denediklerimiz arasında açık ara, en başarılısı… Yemelere doyamadık ve takviye istedik, o derece! 🙂

Durun bitmedi! Hatta bitmek ne kelime, daha yeni başlıyoruz:)

İşte sırada “Ermeni Pilaki”. İçinde kereviz sapı da bulunan ve Bombay Fasulyesi ile yapılan bu enfes meze, tamamen kömürde pişiriliyormuş.

Mehmet Şef “Speedy Gonzales” misali öyle aktif şekilde hem mutfakta kontrolü elinde tutarken, hem de salonda konuklar arasında sohbetler kuruyor ki, bu fotoğraf da onun hızına yetişilemediğini göstermek için böyle 🙂
ouzo-roof-restaurant-wyndham-grand-kalamis-mehmet-yalcinkaya
Tüm konuklar bir yandan “Yabani Börülce Salatası” ve “Saganaki”; yani pane hellim peyniri gibi Ege’nin iki yakasından mezelerin tadlarına bakarken, buzuki tınıları eşliğinde Dimitris ve Yorgo gibi iki ustanın performansına, iki yakanın geleneksel oyunları olan sirtaki ve zeybek şovları da eşlik ediyor.
wyndham-ozuo-yorgo-kertis

Hatta geçenlerde başarılı televizyoncu Mesut Yar, sevilen oyuncu Barış Falay ve şarkıcı Nükhet Duru da Ouzo’ya geldiklerinde, Yorgo ile sahneye çıkarak birlikte de şarkılar söylemişler. Nasıl eğlenmişlerdir kim bilir 🙂

wyndham-ozuo-yorgo-kertis-mesut-yar

Bu sırada önünden geçerken görüyorum ki, açık mutfakta hummalı bir çalışma var, çünkü eş zamanlı olarak pek çok Deniz Levreği siparişi sunuma hazırlanıyor. Geleneksel garnitürlerin yanında, ızgara balığın lezzetini, trüf yağı ilave ederek yaptıkları son bir dokunuşla, başka bir boyuta geçiriyorlar.

wyndham-ozuo-levrek-mehmet-yalcinkaya

Ana yemeklerde bir başka alternatif ise, 6 saat “konfi” tekniği ile pişirilen ve yaban mersinli püre yatağında servis edilen, bu yumuşacık “Dana Antrikot”.
wyndham-ozuo-dana-antrikot-mehmet-yalcinkaya
Bizim masanın ana yemek tercihleri arasında assolisti merak ederseniz, cevabı kesinlikle “Dülger” diyebilirim.

wyndham-ozuo-dulger-baligi-havyar-mehmet-yalcinkaya
Dülger balığından yapılan bu yemekte, kemiğinden ayrılan balık filotaları, jülyen tekniği ile doğranıp, derin yağda mısır unuyla pişiriliyor. Şu önde gördüğünüz ceviz büyüklüğündeki şey ise, çok ilginç ama “dülger havyarı”ymış.

ouzo-wyndham-meyve-tabagi
Hiç bir şey alelade olmadığı gibi, meyve tabağının sunumu bile Ouzo’da renkli ve göz alıcı…

Böylesine keyif dolu bir akşamı sevgili dostlar Mustafa Alparslan, Özlem Mekik, Anna ve Yorgo Kertis ve efsane Şef Mehmet Yalçınkaya ile verdiğimiz ve hepimizin yüzünde güller açan bu hatıra pozu ile sona erdiriyoruz.wyndham kalamis ouzo

Siz de nefis lezzetlerin tadına, eşsiz bir manzaraya karşı, eğlenceli bir ambiyansta bakmak isterseniz, ilk fırsatta gidilecekler listenize Ouzo’yu alabilirsiniz.

Capri Adası’nın Michelin Yıldızlı Restoranı Il Riccio Bodrum’da

0

Dün bir yürüyüş yapıp, dostlarla güzel bi’ kahve içme ümidiyle Cadde’ye çıktığımda, rüzgar ve soğuktan adeta buz kesince, ilk fırsatta koşa koşa eve döndüm ve nasıl üşümüşsem artık, iki kat sweatshirt ve üstüne giydiğim polar montla, kalorifer yanarken bile zor ısındım. Ah be Yaz, neden bıraktın gittin bizi?  Zaten zamanında gelmek bilmedin, bekle bekle Temmuz’u buldu. Hem eskiden pastırma sıcakları filan olurdu, onlar nerede hani? Ay! “Nerdee hani?” derken, çok “Neco” gördüm kendimi! Baktım olmayacak, ben de kendimce etkili bir ısınma yöntemi bulup, Yaz tatilimden hatıra kalan fotoğraflara bakmayı seçtim. Bu bahaneyle de sizi son seyahatimde Bodrum’da gittiğim “Il Riccio” ile tanıştırmak istedim. Aklınızın bi’ kenarında bulunsun, şunun şurasında üç-beş ay sonra, size söz, yine baharlar gelecek nasıl olsa:)

il-riccio-beach-restaurant-usengec-sef-bodrum-dogus-dream

Devamlı okuyucularım ve sosyal medya takipçilerim artık Bodrum aşkıma aşina oldular. Hatta “Bodrum denilince bir “Halikarnas Balıkçısı”nı bir de “Üşengeç Şef”i biliriz diyenler” bile türedi. Aman efendim teveccühünüz! 🙂 Ama ben de bunu hak etmek için elimden geleni yapıp, her fırsatta soluğu orada alıyorum gerçekten. Özellikle bu yaz, Bodrum Yarımadası’nı tabiri caizse “nakış gibi” işledim. Neredeyse gitmediğim otel, görmediğim restaurant ve beach kalmadı diyebilirim. Hatırlarsanız, bu konaklama deneyimlerimden birinde, Cennet Koyu’nu ne kadar beğendiğimi sizlerle paylaşmıştım. Ama şu güzelliğe bi’ bakar mısınız, beğenmemek mümkün mü Allah aşkına? 🙂

il-riccio-beach-restaurant-cennet-koyu-bodrum-dogus-dream

Kurban Bayramı’nı fırsat bilip, soluğu Bodrum’da aldığımız senenin bu en son sıcak tatil fırsatında, işte bu Cennet Koyu’nu tekrar yakından görüp, yüksek sezona göre daha sakin olan ortamın da keyfini doya doya çıkarmak istedik.

Bunun için de eşimle beraber rotamızı, D-Hotel Maris’ten sonra bu sene kapılarını Bodrum’da da açmış ve ismi dilden dile dolaşarak, yazın en popüler noktalarından biri haline gelmiş olan Bodrum Il Riccio’ya çevirdik.

il-riccio-beach-italyan-restaurant-bodrum-dogus-dream
“Il Riccio” kelimesini ilk duyduğumda, İngilizce’deki “rich” kelimesine benzerliğinden ötürü, “herhalde “zengin” demektir” diye düşünmüştüm, ancak sordum öğrendim ki, meğerse “Deniz Kestanesi” anlamına geliyormuş. Gerçi sonradan kendim sözlüğe baktığımda karşılığına “kirpi” yazıyordu. Her halukarda, bol dikenli olan bu sembolü, tabak desenleri, duvar süslemeleri dahil, etrafta pek çok yerde görmek mümkün zaten. Aranızda İtalyanca bilenler varsa, “kirpi” mi, “deniz kestanesi” mi, bi’ zahmet kesin bi’şey söylesin, yoksa, “Ramazan ayında cennetten düşen aşk tanrısı” demek olan Eros Ramazotti’ye (!) bir mail yazıp, soracağım, o derece merakımı celbetti:)

il-riccio-beach-italyan-restaurant-bodrum-dogus-dream

2 Michelin yıldızlı bir restaurant olan Il Riccio, ilk olarak, İtalya’nın en gözde tatil beldelerinden olan Napoli’deki Capri Adası’nda yer alan “Capri Palace Hotel ve Spa”da hizmete girmiş ve kısa sürede lezzet tutkunların müdavimi olduğu bir yer haline gelmiş. Doğuş Grubu, bu otelin büyük hissedarı olduktan sonra, Il Riccio’yu Türkiye’ye de kazandırarak, Marmaris’te bulunan D-Hotel Maris içerisine açmış.

Genelde lüks tekneleriyle yerli ve yabancı ünlülerin ve cemiyet hayatının önde gelen simalarının rağbet ettiği, Türkiye’nin bi’ nevi “Capri Adası” sayılabilecek olan, Cennet Koyu’nda, önceden sahibi oldukları bir mekanı bu sene restore ederek “Il Riccio” markasıyla bir beach ve restaurant olarak işletmeye başlamışlar.

Bodrum; İbiza, Mykonos, St. Tropez arasında daire çizip duran jet sosyetin ezberini boşuna bozmuyor tabi. İşte masmavi gökyüzünün altında, Cennet Koyu isminin hakkını veren, yemyeşil, cennet gibi bir yerdeyim. Kar beyazı o canım Bodrum mimarisinin hakim olduğu, detaylarında da Ege mavisinin en güzel tonlarına yer verilen ve sadeliğiyle, beni benden alan bir dekorasyon stili hakim burada.

il-riccio-beach-restaurant-bodrum-dogus-dream-usengec-sef
İşte daha ilk adımlarımda, bulunduğum yerden bakınca ilk gözüme çarpanlar.. Çeşit çeşit ağaçlar, kocaman bir havuz ve lacivert renkte çarşaf gibi bir deniz.
il-riccio-beach-italyan-restaurant-bodrum-dogus-dream-havuz
Deniz, güneş ve tatil… Bol bol da huzur… İnsan daha ne ister? 🙂

Aaaah ah! Şimdi yine burada olmak ve şu dinginlik veren, güzelim sonsuzluk havuzunun tadını çıkarmak vardı yeniden…

il-riccio-beach-restaurant-bodrum-dogus-dream-havuz

İki kademeli bir havuz yapmışlar. Sol tarafta bulunan ve daha sığ olan bölümünde, suyun içinde rahatça uzanın ve manzaranın tadını serinleyerek çıkarın istemişler herhalde…
il-riccio-beach-restaurant-bodrum-dogus-dream-havuz

il-riccio-beach-restaurant-bodrum-dogus-dream-usengec-sef

Mekanın beach kısmında arzu edenler, denize nazır halde konumlanan bu konforlu kabanalardan da faydalanabiliyor.
il-riccio-beach-restaurant-bodrum-dogus-dream-kabana
Merak edenler için göstereyim, uzandığınız yerden manzaranız aynen şöyle…
il-riccio-beach-restaurant-bodrum-dogus-dream-cennet-koyu

Havuz yetmedi, biraz da denizin tadını çıkaralım derseniz, hemen yayılmayın minderlere o zaman! Sadece bir kaç basamakla, haydi hep beraber deniz kıyısına iniyoruz! 🙂
il-riccio-beach-restaurant-bodrum-dogus-dream-cennet-koyu

il-riccio-beach-restaurant-bodrum-dogus-dream-cennet-koyu

il-riccio-beach-restaurant-bodrum-dogus-dream-cennet-koyu
Kıyı boyunca uzanan iskele ve kabanalara ilaveten, iki tane de büyük ve yüzen iskele mevcut burada. Tekne tatilcilerinin neden ekstra rağbet ettiğini anlamak zor değil bu sayede. Arzu ederseniz, iskele boyunca sıralanmış şezlonglarda da güneşlenebiliyorsunuz.
il-riccio-beach-restaurant-bodrum-dogus-dream-cennet-koyu

Yüzmekten yorulanlara ise güzel bir sürprizim var. Il Riccio’da gurme damaklar için, farklı lezzet deneyimleri sunan yeme-içme menüsüne bir bakmayı hak ettiniz.
il-riccio-beach-restaurant-bodrum-dogus-dream-cennet-koyu
Restaurant bölümü çok şık ve çok keyifli. Yeşilin her tonuna hakim dikey bahçe fikri de ortama ayrı bir sıcaklık katmış.
il-riccio-beach-restaurant-bodrum-dogus-dream-cennet-koyu

Ama durun bakın aklıma ne geldi! Zaten bugün akşam yemeğimizi burada alacağız, o zaman en iyisi restaurant deneyimini sonraya saklayıp, şu anda kendimize lunch menüsünden bir kaç atıştırmalık seçerek, güzel havanın keyfini özel kabanada çıkarmak.
il-riccio-beach-restaurant-bodrum-dogus-dream-kalamar

İşte onlardan biri; Baby Ahtapot ve kalamar salatası… Evet evet, tabaktaki desen kesinlikle bir deniz kestanesi! Balık motifinin yanında kirpi olacak hali yok ya… 🙂

Şimdi şöyle ricotta peynirli ve patlıcanlı bir Somon Füme Sandöviçe veya traşlanmış Parmesan dilimleri ve kıtır krutonlarıyla leziz bir Karidesli Caesar Salataya hayır demezdim doğrusu. 🙂
il-riccio-beach-restaurant-bodrum-dogus-dream-karides
Bu arada unutmadan söyleyeyim ki, aynı D-Hotel Maris’deki Il Riccio gibi, Bodrum Il Riccio’nun da mutfağı, İtalya’daki Capri Palace Hotel & Spa’nın ve Il Riccio’nun Executive Şefi Andrea Migliaccio’a emanetmiş.

il-riccio-beach-restaurant-bodrum-dogus-dream-karides

il-riccio-beach-restaurant-bodrum-dogus-dream-meyve
il-riccio-beach-restaurant-usengec-sef-bodrum-dogus-dreamGünümüzü sadece yemek yiyerek geçirmeyelim, bulunduğumuz ortamın avantajlarını da yaşayalım derseniz, istikametimiz tekrar yüzer iskele olsun o zaman! Çünkü size tatlı bir sürprizim olacak.

il-riccio-beach-restaurant-bodrum-dogus-dream-usengec-sef

il-riccio-beach-restaurant-bodrum-dogus-dream-tekne
İskelede buz gibi frappemi içerken, kime el sallıyorum dersiniz, haydi tahminleri alayım? :))Acaba, her fırsatta soluğu Bodrum’da alan…

a) Eski top model Naomi Campbell mi?
b) İki Oscarlı Hollywood yıldızı Tom Hanks mi?
c) İngiliz futbol kulübü Chelsea’nin sahibi Roman Abramoviç mi?
d) TV Programcısı ve yaşam gurusu Martha Stewart mı?
e) Yoksaaaa Il Riccio’nun özel zodyak botunun sürücüsü mü?

Hey! beni artık tanıyorsunuz, tabi ki de hazır bu kadar güzel bir koydayken, tabi ki de, denizden de biraz etrafı gezmek isterim. O zaman ver elini Cennet Koyu!

Tabi bu arada, şaşırtmalı sorumda saydığım şıklarda geçen isimlerin teknelerine de tek tek ziyaretler yapmayı ve bi’ “hoş geldiniz” demeyi ihmal etmem tabi:) Hepsi instagramdan sıkı takipçim, şimdi postlarımdan, aynı yerde olduğumuzu görürler, “vay efendim, gelmişsin de, bi’ uğramamışsın” diye gönül koyarlar filan, aman aman! 🙂
il-riccio-beach-restaurant-bodrum-dogus-dream-bot

Deniz turundan sonra, Il Riccio’nun önümüzdeki Yaz hizmete girmesi planlanan butik otel bölümünün, örnek odalarını gezmeyi istedim.
il-riccio-beach-restaurant-bodrum-dogus-dream-hotel

Oldukça geniş ve ferah bir süit oda, geniş bir banyo, kullanışlı bir giyinme odası ve kocaman bir terasla karşılaşınca, bir anda öylesine sahiplenmişim ki, hiç çıkasım gelmedi 🙂

il-riccio-beach-restaurant-bodrum-dogus-dream-usengec-sef

Eşim, seneye otel bölümü de tamamlandığı zaman, burada doyasıya tatil yapabileceğimizi söyleyerek, beni zar zor da olsa, buradan çıkmaya ve artık saati iyice yaklaşan akşam yemeği için hazırlanmaya ikna etti. 🙂
il-riccio-beach-restaurant-bodrum-dogus-dream-usengec-sef
Il Riccio’ya akşam yemeğine gelmeyi düşünüyorsanız, muhakkak rezervasyon yaptırmanızı tavsiye ederim. 100 kişilik oturma kapasitesi bulunan mekan, maşallah öyle ilgi görüyor ki, özellikle de hemen deniz manzaralı masalardan istiyorsanız, yer bulmak her zaman öyle pek de kolay değil. Neyse ki biz bunu önceden düşündüğümüz ve planladığımız için, masamızın konumu tam da istediğimiz gibi…
il-riccio-beach-restaurant-bodrum-dogus-dream-yemek

Biraz menüden bahsetmem gerekirse, burada ağırlıklı olarak, Akdeniz mutfağı ve deniz ürünlerinin İtalya’ya özgün reçeteleri sunulurken, ev yapımı makarnalar da ön plana çıkmış. Aslında bu konsepte “İtalya’nın 3P’si” deniliyor: Pane (ekmek), Pasta (makarna) ve Pesce (balık). Tabi ki, Il Riccio bu zengin mutfağı, seçkin şaraplardan ve özel kokteyllerden oluşan içecek menüsü ile de taçlandırmayı bilmiş.

Mavi beyaz renkleri, dekoratif aksesuarları ve adını aldığı “Deniz Kestanesi” sembolünün, her karesine damga vurduğu Il Riccio’nun iki de özel bölümü bulunuyor. Biri zengin çeşitleriyle deniz ürünlerinizi seçebileceğiniz balık büfesi… Taze yakalanmış ahtapot, mürekkepbalığı, çipura, deniz kestanesi ve ıstakozlar arasında seçim yapmak pek kolay olmadığı gibi, içeri girildiği anda insanı tatlı bir günaha davet eden “Temptation Room” yani tatlı odası da akıllara zarar bir başka bölüm. Durun onu ayrıca anlatacağım, sırayla gidelim 🙂

İlk olarak ev yapımı ekmek ve galetelerle, 2008 yılında “dünyanın en iyi zeytinyağı ödülü”nü almış olan, Tonda Iblea zeytinleriyle hazırlanmış bir zeytinyağı servis ediliyor.

“Amouse bouche” olarak ricotta peyniri ve fesleğenli soğuk domates çorbası geliyor. Soğuk domates çorbası mı demeyin, illa ki deneyin, çok sevebilirsiniz:)

il-riccio-beach-restaurant-bodrum-dogus-dream-italyan

Bir Panzanella Salatası, yanına bir Kırmızı Tuna tartar alabilirsiniz ama limon aromalı karidesli spagettiyi ve kalamar tavayı kesinlikle es geçmeyin derim:)

il-riccio-beach-restaurant-bodrum-dogus-dream-italyan

Ana yemeklere gelince, bizim bu özel gece için tercihimiz, Il Riccio’nun da en özel lezzetlerinden olan Tuzda Kalkan oldu. Etrafı tuzlanmış ekmek kabuğu gibi bir sistemle kapatılan bu kalkan balığının tadını, tarif etmek için yeterli kelime bulamıyorum. Sunumu da ayrı bir alkışı hak ediyor.
il-riccio-beach-restaurant-bodrum-dogus-dream-kalkan
Masanızla ilgilenen kişi, bir show eşliğinde, sizin önünüzde bu ekmek kabuğu gibi balığınızı saran ve içinde yumuşacık ve tam kıvamında pişmesini sağlayan kısmı açıp, güzelce ayıklayarak tabağınıza servis ediyor. Kalkan balığı, patates ve sebzelerle garnitüre ediliyor.
il-riccio-beach-restaurant-bodrum-dogus-dream-italyan

Sıra tatlılara geldiğinde, hem gözünüz şenlensin hem de gönlünüzce seçim yapabilesiniz diye, az önce bahsettiğim Temptation Room’a geçebilirsiniz.

Şeflerin gözlerinizin önünde hazırladığı Klasik Napoliten tatlılar, “benim pek tatlıyla aram yoktur” diyenleri bile baştan çıkaracak kadar çekici. İçinde farklı damak zevklerine hitap eden çok fazla çeşit var ki, seçip beğenip denemek size kalmış.

Sıra artık Il Riccio’ya veda etmeye geldiğinde, enerjisini ve güler yüzünü mekanına da yansıtan Müdür Aslı Hanım’la ve şeflerle bu güzel günün anısına bir hatıra pozu çektirmek istiyoruz. Ben İtalyanların vücut dilinde, bir yemeği beğendiklerinde ne yaptıklarını soruyorum ve cevap karşısında oldukça şaşırıyorum. Tüm italyan şefler, sözleşmiş gibi, işaret parmağıyla gamzesini gösteren bir hareket yapıyor. Bu keyifli geceyi en keyifli şekilde tamamlıyor ve Il Riccio Bodrum’dan seneye tekrar görüşmek üzere, güzel anılarla ayrılıyoruz.

il-riccio-restaurant-bodrum-dogus-dream-italyan-usengec-sef

Kanserde Erken Teşhis

0

Bizzat yaşamış biri olarak söylüyorum ki, “Erken teşhis, hayat kurtarır” sözü hikaye değil, biliyorsunuz değil miiiii? 🙂 “Sağlık taramanızı yaptırın lütfen” diye küçük bir hatırlatma yaparken, bugün size Türk Kanser Derneği’nden “Merhaba” diyorum! 🙂
Burası bu konuda “kamu yararına hizmet” amacıyla kurulan en saygın “sivil toplum kuruluşu”. Rahmetli Bilger Duruman tarafından kurulan ve oğlu Sevgili Burak Duruman tarafından aynı bilinçle bu değerli bayrağın devralındığı dernekte, bu cesur yürekler neler yapıyorlar kısaca bahsedeyim mi? 🙂

turk-kanser-dernegi-burak-duruman-usengec-sef

Türk Kanser Derneği , tam 51 yıldır imkanları kısıtlı milyonlarca kanser hastasına; erken teşhis, tarama, tedavi, takip, ikinci görüş, hasta hakları bilgilendirmeleri ve kanser tedavisinde çok önemli bir yeri olan (ama nedense en çok ihmal edilen) “psikolojik destek” konusunda ücretsiz yardımda bulunuyor. Tabi ki sizin, benim gibi gerçek yardımseverlerin maddi ve manevi destekleriyle sağlıyorlar bunu. Yerleri Kasımpaşa’da… Çok da merkezi! Şöyle ki, Metro’da Taksim’den sonraki durak olan Şişhane durağında inip, Kasımpaşa çıkışından çıkınca, hemen sağda 20 metre ileride.

turk-kanser-dernegi-kasimpasa-hastane-burak-duruman

Derneğin hemen bitişiği olan hastane bölümünün, sadece şu güzel manzarası bile insanın içini açmaya, kendisine değer verildiğini, önemsendiğini hissettirmeye yeter bence, ki bu hastalıkta moralim ne kadar önemli olduğunu duymayan kalmamıştır sanırım:)

Ben fırsat buldukça projelerine dahil olmak için elimden geleni yapacağım. Hiç bir şey yapamasanız, onlarla birlikte hastaları ziyaret edip, bir güler yüzle hatırını sorarsınız, bu bile bi’şeydir. “İyi de ben dayanamam” ya da “benim elimden ne gelir ki?” diye bencillik etmek yok di mi? 🙂

turk-kanser-dernegi-burak-duruman-tshirt

Hatta onu bile yapamam derseniz, bakın  ne diyeceğim! Bu Pazar (15 Kasım 2015) yapılacak İstanbul Halk Koşusu’na eğlence olsun diye bile katılıp, turkkanserdernegi.org sitesine 30 TL bağış yaparak, karşılığında, hem de t-shirt, şapka ve koşu göğüs numarası alarak, onlarla ve derneğe destek veren ünlülerle birlikte omuz omuza güzel bir gün geçirebilirsiniz. “Koşamam ki ama” derseniz, sadece bağış yapın, zor durumdaki başkalarına da faydanız olsun, o da olur bak! Nasıl, Süper fikir değil mi ama? 🙂

istanbul-halk-kosusu-turk-kanser-dernegi-burak-duruman

Bu arada unutmadan Türk Kanser Derneği, doğru beslenmemiz için “Ne zaman Ne Yemeli” diye bir tablo hazırlamış ve bilmeyenlere faydalı olmalı açısından, hangi aylarda hangi meyve-sebze ve balıkların yenmesinin doğru olduğunu, sezonlarına göre listelemiş.

turk-kanser-dernegi-burak-duruman-ne-zaman-ne-yemeli

“Buzdolabının kapağına tak ve her seferinde gözünün önünde olsun” mantığıyla, bunu magnet olarak hazırlamış. Ben çok sevdim ve rahatça okuyabilmeniz için daha da büyüterek, sizinle de paylaşmak istedim.

turk-kanser-dernegi-burak-duruman-ne-zaman-ne-yemeli

Şimdi hangi aydayız mesela? Kasım! Haydi bakın bakalım Kasım ayında hangi meyve sebze ve balıkları yemeliymişiz ve aslında hangilerinin doğru mevsimiymiş. Ben listeden bakıp hatırladım ve hemen kendime nar aldım, ilk fırsatta şapur şupur yenmek üzere dolapta beni bekliyor:)

turk-kanser-dernegi-burak-duruman-ne-zaman-ne-yemeli

Sağlıklı günler dileklerimle hepinize sevgiler…

Bu bir Üşengeç Şef Sosyal Sorumluluk Projesidir.

Otuz 6 Beden

2

Bazen öyle zamanlar oluyor ki, özellikle öğlen yemeklerinde fast food istemediğim için, çoğu zaman kendime sağlıklı bir şeyler organize etme konusunda sıkıntı yaşıyorum. Diyet yapmak ve en az 5 kilo vermek istiyorum ama diyetisyene gitsem ve o bana bir liste verse de, yazdığı yemekleri her an hazır edecek imkanım olmuyor işten güçten.

Sağlıklı ve diyet yemekleri hazır olarak gönderen pek çok marka var artık biliyorsunuz. İşte onlardan biri olan “Otuz 6 Beden”in adrese teslim diyet yemeklerini denedim geçtiğimiz hafta. Amacım tabi ki de 36 beden olmak değil ama, hafta içi her gün, 3 ana öğün ve 2 ara öğün olarak, eve diyet yemek teslim edilmesi, öncelikle güzel bir duyguydu 🙂

otuz 6 beden eve yemek

Üye olmak istediğinizde, sizden son dönemde yaptırdığınız kan tahlil sonuçlarınızı istiyorlar ve “herhangi bir sağlık probleminiz var mı” diye soruyorlar. Boy, yaş, kilo durumunuza göre, bu özellikleriniz de hesaba katılarak, günlük kaç kalori almanız gerekiyorsa, arzunuza göre ya size özel bir liste hazırlanıyor ya da standart kalori paketlerinden birini seçerek, ödeme yaparak hizmeti başlatıyorsunuz.

Benim örneğimde, taze taze hazırlanan yemeklerin içinde bulunduğu, günlük 1200 Kalorilik standart paketler, her sabah yaklaşık 8:00 civarında, “Otuz 6 Beden” markasının güler yüzlü özel şöförleri tarafından, askılı özel tasarım kutular içerisinde, adresime teslim edildi.

otuz 6 beden eve diyet yemek

İçini açınca, uyku sersemi haldeyken bile kolayca anlamanız için, üzerine Sabah-Öğle-Akşam ve “Ara öğün” diye, günün hangi saatinde tüketeceğinizin, saat aralık bilgileriyle etiketlendiği, her biri ayrı ayrı paketlenmiş kaplar halinde yemeklerinizle karşılaşıyorsunuz.

Sabah kahvaltısı için gelen menemeni mesela, hemen teflon tavaya alıp ısıttım. Ne yalan söyleyeyim, “Keşke sıcak gelse” diye içimden geçirmedim değil o esnada 🙂
otuz 6 beden eve diyet yemek 1
Ara öğünlerde badem, kayısı gibi sağlıklı atıştırmalıklar ve unsuz hazırlanmış kurabiye vs. gönderiyorlar.

Belirlenen kaloriye göre, taze ve işlenmemiş ürünlerle hazırlanan öğle ve akşam yemeklerinin buzdolabında seni bekliyor olması güzel tabi. Belki denk geldi ama benim deneyimlerim esnasında hiç zeytinyağlı ve sulu et yemekleri gönderilmedi mesela. Onun yerine daha çok somonlu, kinoalı salatalar, ıspanak, haşlanmış mercimek, haşlanmış sebzeler, sabah kahvaltılarında krepler, sandöviçler vardı. Bir kere de “wild rice” (Siyah pirinç) gönderdiler ki onu çok sevdim:) Zaten ürünlerinde kesinlikle beyaz pirinç, beyaz un ve şeker kullanmıyorlarmış. Gönderilen yemeklerin, diyet olmasından ötürü, oldukça tuzsuz olduğunu söylememe gerek yok herhalde:)

Ah! Bir keresinde menüde öğlen için “bulgurlu köfte” vardı, marul yatağında gönderilmiş… Doktora giderken çantama atmış ve bekleme odasında sıramı beklerken, yanımda taşıdığım plastik çatalla hemen oracıkta yiyebilmiştim. Bak, o da aklımda yer etmiş, şimdi şuracıkta olsa fena olmazdı hani 🙂

Instagram hesabım @usengecsef‘den takip ettiğiniz üzere, ben bu aralar iyice artan iş yoğunluğumdan ötürü, çok efektif kullanamadığım için Otuz 6 Beden’e ara verdim.

Şu anda İstanbul’un Avrupa ve Anadolu Yakası’ndaki pek çok semte ve Ankara’ya hizmet veriyorlar. Dilerseniz paketiniz bittikten sonra “Otuz6Beden Altın Kuralları”nı paylaşıp, böylece hayat boyu dikkat etmeniz gereken noktaları bilerek kilonu korumanız için de yol gösteriyorlar.

Üşengeç Şef Turkmax Gurme’de Canlı Yayın Konuğuydu

0

Turkmax Gurme’de geçtiğimiz Cuma sabahı “İçimizden Gelen” programında, kendini Osmanlı mutfağına ve unutulmaya yüz tutmuş lezzetleri tekrar gastromiye kazandırmaya adamış ödüllü Şef Yunus Emre Akkor ve dünya tatlısı, on parmağında on marifet, kalbi de, sesi de kendi gibi güzel Hacer Özil ile çoooook keyifli bir canlı yayın gerçekleştirdik. 🙂

usengec-sef-hacer-ozil-yunus-emre-turkmax-gurme

Yunus Emre Şef o gün, yumurta akı ve deniz tuzu ile yaptığı bir karışımla kapladığı balığı, fırında 20-25 dakika kadar pişirerek, lezzetli bir balık hazırlamanın kolay bir yöntemini uygulamalı olarak gösterdi.

Hacer’le ikimiz de bol bol sohbet edip, biraz Üşengeç Şef’in ortaya çıkış hikayesinden başladık, biraz yeme-içme sektöründeki gelişmelerden, biraz iş dışında zaman ayırmaya özen gösterdiğim hobilerimden ve biraz da sağlıktan dem vurduk ve bol kahkaha dolu bir program gerçekleştirdik.

Yapımda ve yayında emeği geçen herkese çok teşekkür ederken, zaman ayırıp, ilgi gösteren herkese ayrıca sevgilerimi gönderiyorum. Umarım beğenmişsinizdir :))

Canlı yayını ve tekrarını kaçıranlar için, hemen söyleyeyim 2 Kasım Pazartesi günü yani bugün, saat 15:50 civarında bir kere daha tekrarı yayınlanacak.

Cazın Buğulu Sesi Diana Krall Canlı Performansıyla Zorlu PSM’deydi

0

Diana Krall, kendine has, buğulu ses rengiyle ve 4 yaşından beri çaldığı piyanodaki performansıyla, günümüz caz dünyasının şüphesiz en sevilen kadın caz sanatçılarından biri… “Kral kadın, şu Diana Krall!” esprisini yapmak bile istemiyorum ama kendimi tutamıyorum 🙂 Bugüne kadar Kanada’nın en prestijli müzik ödüllerinden sayılan Juno’da 8 ödül kazanmış, yetmemiş 5 Grammy, üzerine 9 altın, 3 platinum ödülü de evine götürmüş. Billbord Caz Listelerinde 8 albümüyle en üst sırada yer almış tek caz sanatçısı kendisi. IEG tarafından organize edilen Türkiye’deki konseri cazseverlerden öyle büyük ilgi gördü ki, salonda konser boyunca, çıt çıkmıyordu.

diana-krall-ieg-turkey-istanbul-konser-zorlu-psm

Aslen Kanadalı olan Diana Krall, geçtiğimiz Eylül’de piyasaya çıkan “Wallflowers” albümünde, tüm zamanların en iyi pop şarkılarını, kendine özgü yorumuyla seslendirmişti.

27 Ekim akşamı bu şarkılarını İstanbullu hayranları için söylemeye geldi. Aynı gün Kapalı Çarşı’yı da ziyaret ettiği duyumunu aldım, ama İstanbul’un trafik çilesinden de biraz payını almış tabi bu esnada. Eh! Olur o kadar! Her güzelin bir kusuru var illa ki. 🙂

diana-krall-ieg-turkey-istanbul-konser-zorlu-psm

Dediğim gibi konser gecesi, bütün salon nefesini tutmuş, onu ilgiyle izlerken ve dinlerken, “The Mamas and the Papas”ın California Dreamin’ şarkısını Zorlu PSM’de ondan dinlemek çok başkaydı.

diana-krall-ieg-turkey-istanbul-konser-zorlu-psm

İlk albümünü 1993’te yayınlayan ve caz dünyasının “Grammy divası” olarak anılan Diana Krall, özellikle 1999 yılında çıkardığı ve kariyerinin dönüm noktası sayılan “When I Look in Your Eyes” şarkısıyla “en iyi caz vokal performansı” dalında Grammy ödülünü almıştı. Konserde en çok istek alan parçalardan biri de bu oldu doğal olarak:) Bir ara “söylememi istediğiniz bir parça var mı?” diye sorduğunda, bir anda onlarca istek parçasının isimleri yankılandı salonun her bir köşesinde…

2003’de evlendiği Britanyalı müzisyen olan eşi Elvis Costello’yu da tanırsınız herhalde. Hani dünyanın en tatlı filmlerinden olan ve baş rollerini Julia Roberts ile Hugh Grant’in  paylaştığı “Notting Hill”in soundtrack’indeki en romantik şarkılardan biri olan ve ülkemizde de “ilk düğün dansları”nın hemen en popülerlerinden biri haline gelen “She” şarkısını seslendiren kişidir kendisi. Diana’nın “The Girl in the Other Room” isimli albümü, eşiyle birlikte yazdığı parçalardan oluşur hatta.

Diana Krall, Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde o gece, Frank Sinatra’dan “Fly Me To The Moon”u söylerken, fondaki dolunay görseliyle de büyüleyici bir ambiyans yaratıldı.

diana-krall-ieg-turkey-istanbul-konser-zorlu-psm

“Eagles”tan “Desperado”, “Bob Dylan”dan albümün de ismi olan “Wallflowers” gibi 60’lı yıllardan günümüze uzanan pop klasiklerine, kendi ses rengi ve caz tınılarıyla yeniden hayat vererek, sevenlerine hafızalardan kolay silinmeyecek bir deneyim yaşattı o gece…

diana-krall-ieg-turkey-istanbul-konser-zorlu-psm
Böyle dünya çapında başarıları olan, değerli sanatçıları canlı dinleme imkanını Türk izleyicisine sunan IEG’i de ayrıca tebrik etmek lazım. Bir sonraki etkinlik programında, Frank Sinatra’nın 100. yaşı anısına, 20-21 ve 22 Kasım’da “Sinatra&Friends”i İstanbul’a getiriyorlar. Frank Sinatra, Sammy Davis Jr. ve Dean Martin’in canlandırıldığı bu müzikalde, mükemmel bir sahne şovuyla, swing döneminin en çok bilinen ve sevilen parçaları, seyirciyle buluşturacaklarmış.
>————————————————–
>Değerli Okuyucularımdan Minik bir Rica:
>
>Eğer yorum yazmak ya da soru sormak isterseniz, öncelikle şuraya tıklayarak, bloguma üye olmayı unutmayın ki, yazılarınız “Adsız” çıkmasın, ben de sizi tanıyabileyim, olur mu? 🙂

Yarın sabah Turkmax Gurme’de Canlı Yayın Konuğuyum

0

İşte size benden güzel bir Bayram Sürprizi! 🙂

Yarın sabah yani 30 Ekim Cuma günü, Turkmax Gurme’de, saat 10:30’da yayınlanacak olan “İçimizden Gelen” programında, Ortadoğu ve Osmanlı mutfağı üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan ödüllü şef Yunus Emre Akkor ve sıcak, samimi sohbetleriyle Hacer Özil’in canlı yayın konuğu olacağım.

usengec-sef-turkmax-gurme-yunus-emre-akkor
Turkmax Gurme’ye, Digitürk kumandanızın 21. kanalından ulaşabilirsiniz.Görüşmek üzere.
Sevgilerimle,

Üşengeç Şef

Eataly’de Art50 Sergisi, Jazz Kahvaltısı ve Muhteşem İtalyan Peynirleri

0

Bilim insanlarına göre iyi bir sanat eserine bakmak aşık olmaya eşdeğermiş. “Neden?” derseniz, beynimiz iki durumda da aynı reaksiyonu gösteriyormuş. O zaman bu ne demek? Beğendiğimiz bir sanat eserinin karşısında, aşkın etkilerini yaşıyorsak, hayatımıza biraz daha sanat katmamız şart!:) Ben elimden geleni yapıyorum, ya siz?

“Çok istiyorum ama sergi gezmeye zamanım yok” diyenlere cevabım hazır: Eataly’de yemek yemeye, alışveriş yapmaya, hatta Zorlu PSM’de bir konser izlemeye geldiğinizde bile arada ziyaret edebileceğiniz çok keyifli bir ücretsiz sergi var. O zaman bakın, hiç bir bahaneniz de kalmadı farkında mısınız? 🙂

eataly-zorlu-italyan-cenk-akin-usengec-sef

Geçenlerde, Eataly’nin Genel Müdürü, sevgili arkadaşım Cenk Akın’ın davetiyle açılışına katıldığım ve Eataly’ye özel geliştirilen “Eat Play Love” (Ye Oyna Sev) sergisinde, “yemek” ve “oyun” gibi insanları bir araya getiren iki keyifli öğenin nasıl sanat aşkıyla buluştuğunu şahsen gözlerimle gördüm. Bence siz de kendinize bir güzellik yapın ve hem gidip Eataly’de iyi bir yemek yeyin, hem de 30 Kasım’a kadar sürecek bu sergiyi kaçırmayın! Aynı zamanda dünya tatlısı İtalyan Şef Claudio Chinali’nin birbirinden iddialı lezzetlerini tatmaya ve hatta olur da kendisiyle sohbet etme imkanınız olursa, o şeker Türkçesini duymaya da şansınız olur 🙂 Açılış daveti boyunca herkesi elleriyle besledi sağolsun:)

eataly-zorlu-italyan-claudio-chinali-usengec-sef

eataly-zorlu-italyan-art50net-sanat-sergiİtalyan gastronomisini dünyaya tanıtmak amacıyla yola çıkmış Eataly… İçinde her biri siparişiniz üzerine o anda hazırlanan ev yapımı, en kaliteli İtalyan yemeklerini yiyebiliyorsunuz. Olur da “ben bu yemekten, daha sonra evimde de yaparım” derseniz, market bölümünden malzemelerini satın alabiliyorsunuz, hatta “yok canım ben daha iki yumurta bile kıramam, ben kiiiim İtalyan yemeği yapmak kim?” diyenlerden bile olsanız, eğer biraz ilginiz varsa, yemek okulundaki eğlenceli kurslara katılıp, kendi evinizin minik bir İtalyan Şefi bile olabilmeniz mümkün burada… 2007’de İtalya Torino’da açılan ilk mağazasından sonra, öyle ilgi görmüş ki, şu anda 25 şubesiyle dünyanın pek çok ülkesine yayılmış halde.

Bi’ çeşit Kapalıçarşı’nın İtalyan lezzetlerinden oluşan versiyonu gibi Eataly. İstanbul’da Zorlu Center içinde bulunan ve 2 kata yayılan devasa şubesi tam bir gastronomi cenneti. “İyi yemek insanları birleştirir” felsefisini kendisine motto edinen Eataly’de her şeyin taze olması, günlük çıkması ve konuklarının yedikleri besinler hakkında bilgi sahibi olabilmesi, en çok önem verilen şeylerin başında geldiği için, mutfakları da herkese açık.eataly-zorlu-italyan-sanat-sergi-art50net

İşte tüm bu konsepte en yakışır şekilde bir sanat etkinliği düzenlemek fikri “Hayatınıza sanat katın!” sloganıyla Art50.net’den çıkmış.

10 yükselen sanatçının resim, heykel, baskı, fotoğraf dallarında çalıştığı, üstelik malzeme olarak yemek, maket gibi özgün objeleri kullanarak ortaya çıkardığı ve özellikle de serginin adındaki gibi “yemek, oyun ve aşk” konularına dokunan eserleri, Eataly’nin yemek katında “hemen yanıbaşımıza kadar getirilmişse madem, o zaman bize de, artık üşenmekten vazgeçip, hayatımıza biraz sanat katmak düşer. 🙂

eataly-zorlu-italyan-sanat-sergi-art50net

Yukarıda deneyselliği odak noktasına alan ve tüketim kültürünü eleştiren kendi eserleriyle Baysan Yüksel’i gördüğümüz sergideki pek çok eserin birbirinden keyifli hikayeleri var.Özellikle etkilendiklerimden birinde, Taşkın Esin isimli sanatçı akrilik ve kahveyi birleştirmiş. Evet evet “kahve”yi! Psikolojideki mürekkep testleri gibi, kimlikle alakalı bir iş çıkarmış ortaya… Hatta sanırım bir yandan da otoportesini de araya sıkıştırmış.

eataly-zorlu-italyan-art50net-kahve-sergi

Farklı kahve çekirdeklerini ezerek, onları pigment hale getirip, akrilikle karıştırıp, kıvamlayarak boyadığı eserlerden bir diğeri de bu… Bildiğiniz şaheser olmuş. Buarada kendisinden eserini dinliyorum zevkle.

eataly-zorlu-italyan-sanat-sergi-art50net-kahve

Günümüzdeki güzellik kavramına gönderme yapan bir başka çalışma… Barbie ile antik çağın güzellik sembolü Afroditi birleştirmiş ama tuhaf bir şekilde birleştirmiş. Yani hep şaşırtıyor.

eataly-zorlu-italyan-sanat-sergi-art50net

Okumuş Uzaylı… Burada sanatçı Genco Gülan, “bir uzaylı olsa herhalde 3 gözü olurdu ve çok okumuş olurdu” diye düşünüyor. Kıymetli bir “nadire kabinesi” gibi görünsün diye malzeme olarak “Pirinç kullanmış ve bu sayede belki biraz da Rönesans’a gönderme yapmış.

eataly-zorlu-italyan-sergi-sanat-art50net

“Kör göze parmak” isimli soldaki gümüş renkli eserde ise sanatçı “ben bir şeye baktığımda tam olarak anlamıyorum, keşfetmek için mutlaka dokunmam lazım” diyor ve dokunma ve görme duyusunu birleştirdiğini ifade ediyor. Bu arada gözlük de Rayban’dı. 🙂

Şef Claudio Chinali ile pozumuza fon olan bu eserlerinde ise Beyza Paksın, kadın ve kitsch imgesine yoğunlaşmış; gülün narinliği, bıçağın keskinliğiyle çarpıcı bir karşıtlık yaratmasını hedeflemiş belli ki. Kadın olmakla ilgili bu çalışmada sanatçının tezattan beslendiği aşikar.

eataly-zorlu-italyan-claudio-chinali-usengec-sef

“Guns and Roses”ın Terminatörlü klibini hatırlattı bana ilk görüşte. Bıçağın ya da baltanın keskinliği ile gül kadar narin bir şeyi bir araya koyarak aslında kadın kimliği ve bizim onu yerleştirdiğimiz kalıplara birazcık dokundurmuş.

Ben bu sergiyi açılış akşamında gezerken, yanımda Art50’nin kurucusu Güliz Özbek Collini ve çağdaş sanat üzerine kendi çalışmaları da olan sevgili kuzenimiz İpek Yeğinsü de vardı. Eserler hakkında bu yorumları, tabi ki onlardan dinlemek çok keyifliydi. Hatta İpek’in contemporary fotoğraf çalışmalarından bir kısmını BJK Plaza’nın en üst katında bulunan Vogue Restaurant’daki Art50 sergisinde de görebilirsiniz gittiğinizde…
zorlu eataly art50

Göze ve damağa hitap eden öğelerin bir arada olduğu bu yapıtlar, yemeğin güzelliği ve sanatın yaşamsallığını aynı potada eritmiş ve sunmuş.

Sadece sergiyi gezmek için gitmenize de gerek yok. Eataly’ye gitmek için daha pek çok sebep var. Mesela Eataly’de artık her Pazar 10:30 ile 13:00 arası Jazz Breakfast adı altında düzenlenen etkinliklerle, hem sevdiklerinizle kahvaltının tadını çıkarıp, hem de bonus olarak üzerine, piyano tınıları eşliğinde yumuşacık sesli bir bayan vokalden en güzel Jazz şarkılarını da dinleyebiliyorsunuz. İşte size mis gibi bir bahane… 🙂

eataly-zorlu-italyan-restaurant-jazz-breakfast

Ev yapımı ekmekler, kruasanlar, peynirler, reçeller ve daha fazlası…

eataly-zorlu-italyan-restaurant-jazz-breakfast

Olur da şansınıza hava da dışarıda oturmaya müsait olursa, siz çayınızı yudumlarken, karşınızda tüm albenisiyle yeşillikler arasından ışıldayan Boğaz manzarası da aynen böyle…

Yeni Genel Müdür Cenk Akın, kendi genç ve dinamik karakterini, getirdiği yeniliklerle Eataly’ye de çok keyifli bir şekilde, pek çok açıdan yansıtmış. Büyükler ve çocuklar için yemek kursları, ilgi çekici yeni menüler, sanat sergileri, müzik etkinlikleri vs. bunlardan sadece bir kaçı…

eataly-zorlu-italyan-restaurant-jazz-breakfast

İnstagramdan @UsengecSef hesabımı takip edenlerin çok yakından bildiği gibi, ben de Kış başlangıcında hala güneşli olan bu güzel havayı fırsat bilip, tabi ki de ritüelimi yerine getirir ve çilek reçelli ev yapımı kruasanımla o meşhuuuur pozumu veririm. 🙂

eataly-zorlu-italyan-restaurant-jazz-breakfastBu arada çok heves edip Cadde Sanat Merkezi’nde başladığım piyano derslerime bu aralar iş yoğunluğum sebebiyle, çok zaman bulamadığım için, içimde uhde olarak kalsa da, ilk fırsatta tekrar dönmeyi aklıma koydum. Bir gün o piyanonun başına geçip, Vivaldi’den “Dört Mevsim”i olmasa da, ne bileyim, “Daha dün Annemizin”i bile çalsam, ikinci gün evime simsiyah gıcır gıcır parlayan bir kuyruklu piyano almak için nasıl da heveslenirim diye hayaller kuruyorum:)

eataly-zorlu-italyan-restaurant-jazz-breakfastİtalyan peynirlerine bayılan birisi olarak, bir de Eataly’de “Wine & Cheese” menüsü yapmaları çok hoşuma gitti. İstediğiniz kombinasyonları yapıp, oldukça uygun fiyatlara alabiliyorsunuz.

eataly-zorlu-italyan-restaurant-sarap-peynir

eataly-zorlu-italyan-restaurant-sarap-peynir

Hem de bazı akşamlar, ortam yine piyano dinletisi eşliğinde, iyice romantikleşiyor. Alın en sevdiğinizi ve gidin kendinize güzel bir şarap peynir eşleşmesi yapın. Arada çok güzel sürprizler bunlar, bence ertelemeyin:)

eataly-zorlu-italyan-restraunta-istanbul-jazz

Siz de benim gibi, peynirsiz yapamayanlardansanız, kesinlikle ama kesinlikle denemenizi önereceğim ve bunca denemelerim arasında bence en güzelinin Etaly’de yapıldığını düşündüğüm iki peynir çeşidini ise muhakak deneyin derim. Birisi “Burrata”, diğeri de “Stracciatella”. İsmi zor biliyorum ama tadı da bir o kadar enfes. Hatta bir çatal de benim için alın lütfen, fotoğrafa bakınca bir içim gitti çünkü 🙂

eataly-zorlu-italyan-restaurant