Geçenlerde Hollandalı dostlarımızla atladık vapura. Ver elini Karaköy…

Daha vapurdan iner inmez, bizimkilerin canı “Turkish tatli” çekince hemen daldık Karaköy Güllüoğlu’na… Deli gibi bir kasa sırası sonrası, oturacak yer bulmak bile mucize o kalabalıkta… Birer adet Fıstıklı Burma Kadayıfıyla çılgın bir açılış yaptık.

burma-kadayif-baklava-fistik

Sonrasında Ferah Feza’yı da keşfetmek düşüncesinde olduğumuz için niyetimiz, Baltazar’da sadece 2 burger denemekti. Lezzetine kapılarak, abarttığımız ve iyice doyarak çıktığımız için planlarımızı değiştirmek durumunda kaldık doğal olarak:)

baltazar-karakoy-burger
Karaköy’de “Kağıthane” isimli, eğlenceli kağıt ürünlerinin satıldığı butik bir dükkan olduğunu söylediler. Maşallah bilmedikleri de yok 🙂 Hemen aradık bulduk tabi istedikleri yeri.

kagithane-karakoy-istanbul
Minik yeğenler için aldıkları bu “sürprizler” sayesinde, Kağıthane’nin bu meşhur anne-oğul kedicikli yelpazeleri de bizimle gezdiler bütün gün.
komik-kedi-yelpaze-renk
Ne güneşli, ne yağmurlu olan bol bulutlu bu tuhaf havada yürüye yürüye, bir anda kendimizi Amerikan Pazarı’nın arkasındaki Kılıç Ali Paşa Camii ve Hamamı’nın orada bulduk.
kilic-ali-pasa-cami-hamam-istanbul

Hazır buralardayken, uzun zamandır çaylarının ve cheesecakelerinin methini duyduğum Dem Karaköy’e de uğramadan geçmedik. Komik ve unutulmayacak bir macera yaşadığımız bu mekanı da yine detaylı olarak ayrıca anlatmayı planlıyorum size.

dem-karakoy-demli-cay

Amerikan pazarının karşısına geçip, yokuş yukarı yürüyünce, daha önce buralardan hiç geçmediğimi fark ettim.Bulunduğumuz bölgenin o meşhuuur “Çukurcuma” olduğunu bizim “turist”lerden öğrenmek, başta biraz beni utandırır gibi oldu. “Aman yıllardır her geldiklerinde o kadar çok yer geziyorlar ki, bana rehberlik etmeleri çok doğal artık” diye düşünüp, sonra bi’ rahatladım 🙂

Soluklanma fırsatı bulunca, geriye dönüp bakmak geldi aklımıza… Masmavi gökyüzüne uzanan minareleri ve görkemli kubbesiyle Aya Sofya’nın bizi bu daracık sokakların arasından bile cömertce selamladığını görünce hepimiz bi’ güzel heyecanlanıp, fotoğraflamaya koyulduk…

sultan-ahmet-aya-sofya-istanbul-hagia-sophia
Yokuşu tırmanmaya devam ettikçe, karşımıza bir 10 sene evvelinde üniversite gençliğinin “ucuz bira” mekanı, şimdinin popüler mekanlarından olan “45’lik” çıktı. Şahsen daha önce kendisine hiç yolum düşmediği için, selam verip geçtim 🙂
45lik-galatasaray-istanbul-bar
Artık Galatasaray’a vardığımızda, içi susam dolu bir simit arabasına tek başına girmiş bu güvercini görüp, zekasından ötürü tebrik ettik. Yediği önünde, yemediği arkasında… “Doğru zamanda, doğru lokasyon” diye işte ben buna derim 🙂
kus-susam-simit-istanbul-taksim-beyoglu
Bir açıp, bir kapayan hava sayesinde, enerjimiz düştükçe bir yerlerde oturup, bir kahve içmek ve tekrar enerji kazanmak için bu seferki durağımız Ara Kafe’ydi.

ara-kafe-beyoglu-taksim

ara-kafe-beyoglu-taksim

ara-guler-fotograf-ara-kafe
Ara Güler Fotoğraf Atölyesi’nin altında yer alan bu cafede bir şeyler yemek de mümkün tabi ama biz kendimizi akşama sakladık. Maşallah Baltazar’da yediklerimiz sayesinde henüz hiç acıkamadık ki zaten…

ara-guler-fotograf-ara-kafe

ara-guler-fotograf-ara-kafe

Sıcak içecek menüsüne göz gezdirip, bu kez Türk Kahvesi ve Sütlü Türk Kahvesi seçtik.
ara-guler-fotograf-ara-kafe
Çay bardağında ikram edilen Sütlü Türk Kahvesini hayatımda ilk kez burada denedim. Onlar çok sevdi. Benim için ise, ehh olsa da olur olmasa da:)

ara-kafe-beyoglu-sutlu-turk-kahvesi

Çıkışta TomTom Sokağın tam ortasındaydık. “Hadi ana caddeden değil, buradan devam edelim, yeni yerler, yeni sokaklar keşfedelim” diye düşündük.

tomtom-beyoglu-taksim

taksim-beyoglu-grafiti-tomtom
Renkli graffitilerin olduğu bu sokakta bir müddet yürüdükten sonra, yine kalabalığa karıştık.
beyoglu-taksim-istanbul
Bunun bir çılgınlık olduğunu görünce, tekrar paralel ara sokaktan devam etmenin daha mantıklı olacağını bir kez daha gördük.
tomtom-taksim-beyoglu-istanbul

Burada bir vintage mağaza dikkatimizi çekti. Eskinin efsane dergilerinden almayı planlayan arkadaşım için bulunmaz bir fırsat çıkmıştı işte karşımıza. 1960 ve 70’lerden kalma Ses dergileri alıp, o zamanın naif reklamlarına bakarak, dönemin sanatçılarının haberlerine göz gezdirerek, biraz nostalji yaptık.

ses-dergisi-beyoglu-istanbul

Ardından, Sıra Selviler’den Taksim Metrosuna yürüyerek, Eataly’de çoook eğlenceli ve lezzetli bir yemek ziyafeti çekmek üzere Zorlu Center’a geçtik.

Dolu dolu keyifli bir günün ardından eve vardığımızda hepimiz, belki biraz yorgunduk ama, bugün gösterdiğimiz harika gezme performansımızla gurur duyuyor haldeydik.

usengecsef.com
www.facebook.com/usengecsef
www.twitter.com/usengecsef
www.instagram.com/usengecsef

SİZ DE DÜŞÜNCENİZİ PAYLAŞIN

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz