Hazır yazın en güzel zamanlarını yaşıyorken, size Alaçatı’da bir-iki beach’ten bahsedeyim dedim. Tatile gidemeyenler hiç nispet yapıyorum sanmasınlar. Bu sene ben de henüz güneşli, denizli tatil açılışımı yapamadım. Dolayısıyla aynı durumdayız. Bu anlatacaklarım geçen seneden ama yakından takip ettiğim için biliyorum durumlar hala aynı:)

Bir Cuma günü başladığımız Çeşme tatilimize keyifli bir giriş yapmak amacıyla en güzel koylarından olan Aya Yorgi Mevkii’ndeki Cafe Pi Beach’e sabah 10:30 gibi gittik.

Alacati-aya-yorgi-beach
Bu seneki güncel giriş ücreti kişi başı 35 TL olan bu mekana, eğer arabanızla geldiyseniz ayrıca 20 TL otopark ücreti de ödüyorsunuz. İçeride gün boyu yeyip içtiğiniz her şey tabi ki de ekstra…  Kapıda bazılarına dışarıdan yiyecek içecek bir şey getirmediklerinden emin olmak için, çanta kontrolü de yapıyorlar ki bu da çok nahoş bir muamele…

İstediğimiz konumda 4 kişilik şezlongların bizim için ayarlanmasından sonra, şemsiye altında olmamıza rağmen ilk günden haşlanmayalım diye hemen 50 koruma faktörlü güneş kremlerimi sürdüm. Kocaman bir şapka ve güneş gözlüğümü de taktım. İsteyen gazetesini, isteyen kitabını, isteyen iPad’ini aldı ve kendini hafif hafif esen rüzgarın getirdiği huzura bıraktı hemen…

Tabi ki kısa sürede hızlı yanmak isteyen arkidişler, yağlı güreşe doymaz bir pehlivan edasıyla, direkt 10 faktörlü güneş yağlarına, hatta iyice abartıp, kakao yağına buladılar kendilerini…

Aaaa olacak şey değil! Bu kadar açık tenli olup, ilk günden kızgın güneşin altında saatlerce öylece döner misali döne döne yayılıp, yanmaya çalışanlar, gece alev alev olup, ertesi gün piliç gibi kızarıp, bir kaç gün sonra da soğan gibi soyuluyor. Yüzü, omzu filan hep yama yama kalıyor valla benden söylemesi 🙂 Sonra bu farklı farklı cilt tonları çirkin görünüyor diye, o ölü deriden kurtulmak için keselen dur, ne anladım ben o işten:))

Ben de geçmişte aynısını çok yaptığım için, sonradan yüzümde güneş lekeleri ve kılcal damar çatlamaları olunca ve tek sebebinin güneş olduğunu Dermatologdan duyup da öylece kalınca, şimdi biraz hassas davranmaya çalışıyorum işte aklımca… Ama ona kalsa sadece yazın güneşin altında değil, kışın, hatta hava kapalı ve yağmurluyken bile 50 koruma faktörlü güneş kremi sürmek gerektiğini savunuyor ki, işte bu bana da biraz zor geliyor açıkcası…

Neyse biz yine tatilimize dönersek… Bol bol su içmek çok önemli biliyorsunuz güneşlenirken… Az sonra soğuk ve naneli ayranlarımızı da sipariş verdik.  Ara ara üşenmeyip, buz gibi denize kendimizi attık çıktık. Oh mis!:)

Etraf bir anda deli gibi kalabalıklaştı. Sadece sahil kenarı değil, daha yukarı bölümlerdeki ağaç altı, çimenlik hatta taşlık yerler bile doldu doldu taştı. Yaş ortalamasını görseniz herkes 18-25 arası gibi bir şey…

Öğle yemeği zamanı gelince, ister uzandığınız yere getirtebiliyorsunuz, isterseniz de restaurant kısmına gidip, masada gölgede yemeğinizi yiyebiliyorsunuz. Biz de üşenmedik ve kalktık. Hadi protein alayım dedim nedense, canım köfte çekti. Bekle babam bekle sipariş gelmez. En sonunda neredeyse 35- 40 dakika olmuş, geldi önüme bu içi henüz pişmemiş ama dışı kömürleşmeye başlamış köfteler… Yoğunluklarını düşünün artık.

alacati-aya-yorgi-cafe-kofte-pilav

Neyse gün boyu orada olunca, bütün gün durmadan bir şeyler illa ki yeniliyor içiliyor… Meyve tabakları, kokteyller, sular, limonatalar, colalar derken, saat 16:00 gibi olunca eh artık yeter deyip kalkmaya ve Alaçatı’nın başka yerlerini de değerlendirmeye karar verdik.

Çıkarken, gün boyu bizimle ilgilenen ve şezlongların etrafında çalışan elemanlara hesap yanında, oldukça iyi de bir bahşiş bırakarak, yarın yani Cumartesi günü çok erken kalkıp, iyi yer bulmakla uğraşmak istemediğimizi belirtip, bize aynı yerleri rezerve etmesinin mümkün olup olmadığını sorduk. Cevap olarak “tabi en güzel yeri tutarım, şemsiyelerinizi hazırlarım, şöyle yaparım böyle yaparım ben siz hiç merak etmeyin!” deyince, tatilde en son ihtiyacımız olan strese gerek kalmadan, yarın yine burada güzel güzel müzikler dinleyip, deniz keyfi yapacağımız için mutlu mesut şekilde oradan ayrıldık.

Ertesi gün aynen anlaştığımız gibi tekrar mekana girişimizi 11:40 civarı yaptık. Dün içeride bizimle ilgilenip, rezervasyon yatırdığımız arkadaşı arattırdık. Bugün çalışmıyormuş meğer! Eh pes yani! O kadar attı tuttu, “siz hiç merak etmeyin” dedi. Peeehhh, ne anladım ben bu işten!

Tabi sahilde her yer dolmuş… Haftasonu diye  taa kaç merdiven yukarılarda taşların üzerinde bir iki minder, anca boşta kalmışsa kalmış ki, oraların da denizle filan alakası yok. “Arkadaşı cebinden arayın sorun lütfen” dedik, “bize söz verildi çünkü, ona göre fazla fazla ödeme yaptık.”İçeri girişte yine 4 kişilik ve otopark ücreti vermişiz, adamlar bizi öğle güneşi altında ortada bekletiyor. O ona suç atıyor, bu buna. O diyor ki “bana söylenmedi”, öteki diyor ki “bana söylendi ama ben de bilmem kime söyledim”, “o ayarlayacaktı unutmuş herhalde”… Yahu siz çocuk mu kandırıyorsunuz? Açık açık “siz dün çıkar çıkmaz biz sizi unuttuk gitti” desenize:)

Olanlar karşısında düzgün bir muhatap bulamamış ve bu kadar planlı programlı olmamıza rağmen, mağdur edilmiş olmamıza kızdık ve küstük tabi. Otopark ücretini olmasa da, içeri giriş ücretlerimizin iadesini istedik.Biz hiç yer yok diye mekandan çıkarken, kapıda sıra sıra dizilmiş insanlar hala ödeme yapıp, içeri girmeye çalışıyorlardı ve tabi ki kimse onlara içeride yer kalmadığını söylemiyordu.

alacati- beach-aya-yorgi-cafe-pi

Bu saatten sonra başka nerede iyi bir beach bulunabilir ki? Hangisine gitsek de günün bundan sonrasını sakin geçirsek diye alternatifler arasında planlar yaparken, arkadaşlarımız bizi Alaçatı’daki Solto Beach’ten aradılar. “Gelsenize, burası tam bir cennet” diye… Hadi inşallah deyip, yeni rotamızı belirledik.

Onu da ayrı bir yazıda dolu dolu anlatayım madem:)

Önceki İçerikYeşil Mercimek Salatası Tarifi
Sonraki İçerikAlaçatı Plajlarından Solto Beach’deyiz

2 YORUM

  1. tavsiyeler harika, bu yıl henüz Alaçatı yapmamış olsak da ilk fırsat için notlar alındı 🙂
    bu arada güneş kremi için bir nokta, endokrinoloğumun söylediği kadarıyla 10 koruma faktöründen yukarsı güneşten almamız gereken d vitaminine direk engelmiş. Dolayısıyla hele kışın güneş koruyucusu olayına hiç girmeyin derim 🙂

    sevgiler…

    • Çok haklısınız bunu ben de okumuştum. D vitaminini hap olarak almak yetmiyor, güneş ışınlarıyla aktive oluyor. Bu derece yüksek korumalarda da dediğiniz gibi hiç işe yaramaz ki:)

      İlginize çok teeşkkürler:)

      Sevgiler,

      Üşengeç Şef

Usengec Sef için bir yanıt yazın İptal

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz